1993 yılında, 14 yaşında henüz lise öğrencisiyken Siirt’in Kurtalan ilçesinde PKK tarafından kaçırılan Talat Minaz, 5 ay örgütün yanında kaldıktan sonra yakaladığı ilk fırsatta kaçmayı başarıp güvenlik güçlerine teslim oldu. Eve döndükten 4 ay sonra bu seferde Talat Minaz’ın babası kayboldu.
Minaz yıllardır babasını ararken 8 ay önce, 1995’te teslim olan Kurtalanlı O.C. isimli bir PKK’lının ifadesine ulaştı. Terörist ifadesinde, Minaz’ın babası İbrahim Minaz’ın örgüt tarafından kaçırıldığını, Şeyh Ömer Dağı’nda kurulan sözde mahkemede sorgulanıp, işkenceyle öldürülerek infaz edildiği anlatıyordu. Cezaevindeki teröriste mektupla ulaşan Talat Minaz, babasının Şeyh Ömer Dağı’nda su kuyusunun yakınlarına gömüldüğünü öğrendi. Savcılığa yapılan başvuru sonrasında mektupta belirtilen yerde yapılan kazılarda kemik parçalarının yanı sıra ayakkabı ve pantolon gibi eşyalar bulundu. Bulunan kemikler, İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilirken, savcılık ilk olarak adli tıptan, kazılarda çıkan kemiklerin ne kemiği olduğunun tespit edilmesini istedi. Aile yaklaşık üç aydır adli tıptan çıkacak sonucu bekliyor.
Yaşanan olayların ardından konuşan Minaz, "Liseye gidiyordum. O zamanlar terör olayları hızlıydı. Özellikle benim yaşadığım bölgede sıkıntılıydı. Okul çıkışı bir arkadaşımla beraber bir köye gittik. Başka bir arkadaşımızın evine geceyi orada geçirmek için. Fakat sonra bir baktık köylüler bizi PKK’ya satmış haberimiz yoktu tabii. Bizim için bunlar milisler ve dağa çıkmak istiyorlar diye söylemde bulunmuşlar. Oradan bizi alarak Gabar Dağına götürdüler. Ama biz gidene kadar tabi 5-6 kişi olduk. Toplaya, toplaya götürdüler. Bizi ilk olarak Gabar Dağına götürdüler. Sonrasında bölgemizi değiştirip Eruh tarafına geçirdiler. 50-60 kişilik bir grupla Kilis tarafına geçecektik. O sırada Eruh’da bekleme yaptık 15-20 gün. O sırada fırsat bulup bende yakın bir karakola kaçıp teslim oldum. Ondan sonra tabii beni tutukladılar cezaevi süreci vardı. İki ay yattım içeride. Üstümde bir eylem olmadığı için ve yaşımın da küçük olması sebebiyle cezam 2 ayda bitti ve çıktım. Çıktıktan 18 gün sonra örgüt bu sefer babamı kaçırdı. Sonrasında bizi yıllarca kandırdılar. Sürekli bugün gelecek, yarın gelecek, ölmedi deyip oyaladılar. Sonradan öğrendik ki ilk 10 gün içerisinde babamı şehit etmişler. Yıllarca hep aradık. Ama hep oyalandık’’ dedi.
Olayın ardından ailesinin kendisini batıya gönderdiğini belirten Minaz, "Ben 1995 yılından beri dışarıdayım. Babamın olayından sonra ailem hemen beni o bölgeden gönderdi. Mersin'e geldim. Sonrasında Marmaris en son olarak da İzmir. Biz annem ve erkek kardeşimle beraber 2014 yılında valilikten ve savcılıktan gene arama izni alarak babamı aramaya gittik. Eve geldik bulamadık. Yemeğe oturduğumuz sırada kız kardeşim olaylardan etkilendiği için kendini camdan atarak intihar etti. Daha ne olsun kız kardeşim gitti. Ben gittim, babam gitti. Kardeşlerimin hepsinin psikolojisi bozuldu. Yıllardır o acı içimizde çekiyoruz. Annem de aynı şekilde yıllardır aynı acıyı çekiyor oda yaşlandı. Ölmeden babamı bulup cenaze namazını kılarak defnedelim istiyoruz. Evlat olarak görevimizi yerine getirmek istiyoruz" dedi.
Pandemi sürecinde Siirt’e gidip eski dosyaları karıştıran Talat Minaz 1995 yılındaki bir PKK itirafçısının verdiği bir ifadeye ulaşınca babasını aramaya hız verdi. "Şeyh Ömer Dağları her zaman söylenen bir yerdi. Orada da öyle yazıyordu. Sonra ben Eruh’a gittim. Orada tesadüfen engelli bir kardeşimize adres sorarken o sırada yoldan geçmekte olan biri, siz yol soruyorsunuz ama arkadaşımız size yardımcı olamaz bana sorun dedi. Sonrasında o çocukla tanıştık. Konuyu anlattık ona. Bizim olduğumuz bu Kurtalan’da eski itirafçılar var. Bir isim verdi gidip ona sorun dedi. Gittik ona sorduk. Sonra 3-4 ay bize yanlış bilgi vermiş. Yanlış yerlerde dolaştık. Şırnak Güçlü Konak, Taş Konak kırsalında şehit edildiğini söylemişlerdi. Gittim oralara hep baktım aradım bulamadım. O sırada bir yakınımın vasıtasıyla 26 yıl yatmış ve sonrasında sağlık sorunlarından dolayı çıkmış olan bir PKK hükümlüsüne ulaştım. Yıllarca hep bir iddiası vardı. Çıkınca cezaevinden biliyorum yerini söyleyeceğim diyordu. Bir yandan araştırırken bir yandan da işlerim dolayısıyla İzmir’e geri dönmüştüm. 20 gün sonra ablam aradı beni. Cezaevinden mektup gelmiş dedi. Mektupta Şeyh Ömer Dağında bulunan su kanalının yakınında bir yere gömüldüğü söyleniyordu. Sonra çıktım memlekete geldim. Sonra Savcılık ve valiliğe başvurdum. Dosya açıldı. Fakat bu süreç biraz sancılı sürdü. Ama bir iki ay içerisinde Jandarma ekipleriyle beraber savcılıktan izin alıp çıktık aramaya. Sonrasında bulduk. Babamın kemikleri ve giydiği kıyafetler gömüldüğü yerden çıkartılarak İstanbul Adli Tıp Kurumuna getirildi. İnceleniyor şuanda. Sonuç bekliyoruz’’ dedi.
Babası öldükten hemen sonra doğan erkek kardeşine babalarının geri geleceğini düşünerek yıllarca isim koyamadıklarını okul çağına geldiğinde okula başlaması için mecburen isim koyduklarını belirten Minaz, "Buradan devletimize ve devlet büyüklerimize şunu söylemek istiyorum. Devlet babamız ve devlet büyüğümüz. Devlet bizi kollasın korusun. Hor görmesin. Devletin içerisindeki bazı insanlar bize yanlış gözle bakmasın. Biz terörist değiliz. Biz terörden zarar gören insanlarız. Bize terörist muamelesi yapmasınlar. Çok zorluk çekiyoruz derdimizi anlatırken. Bu Diyarbakır’daki annelere katılacağım. Onlara destek olacağım. Çünkü onları en iyi ben anlarım. 14 yaşında bir çocuktum alıp götürdüler. Sonra kaçtım babamı öldürdüler. Bu zulümdür başka bir şey değil. Ben o yüzden onları çok iyi anlıyorum. Biz bir kere ölmedik. Her gün öldük. Yıllarca bizi öldürdüler yani. Bugün gelecek, yarın gelecek hep oyaladılar. Şuan o ismini koyamadığımız kardeşim 27 yaşında ve İstanbul’da büyük bir hastanede yoğun bakım hemşiresi olarak çalışıp hayat kurtarıyor" diye konuştu.
Kaynak: İHA