PKK'nın terör eylemleri çeşitli kesimlerde çözüm arayışlarını hızlandırdı. Taraf yazarı Emre Uslu'ya göre PKK silah bırakmadan Kuzey Irak'a çekilebilir.
**Uslu gerekçelerini şöyle sıraladı:**
Bu yazı aslında bir çağırı yazısı. Abdullah Öcalan’a, PKK’ya, Kürtlere ve Türklere çağırıdır. Biliyorum herkes bu çağırıya itiraz edecek gerekçeler bulabilir ama duruma soğukkanlılıkla bakınca çözümün en gerçekçi adımının bu çağırıda olduğunu göreceksiniz. Çağırım şu: Kürt sorununda çözüm için PKK silahlarını bırakmadan Kuzey Irak’a çekilsin. Bu iki şekilde başarılabilir. Birincisi Abdullah Öcalan’ın talebiyle bu mümkün olabilir. İkinci yöntem ise Türk kamuoyundan başlayan ve Kürtlere doğru yayılan daha sonra tüm dünyanın dikkatini çeken büyük kitlesel gösterilerle PKK’nın üstüne baskı kurularak yapılabilir. Şundan söz ediyorum. Taksim meydanında, Ankara’da İzmir’de yüzbinlerce kişi barışçıl bir şekilde meydanlara çıkıp “PKK Kuzey Irak’a çekilsin çağırısı yaparsa bu çağırının önünde PKK bile duramaz. Bu çağırı çok kısa zamanda Kürtlerin yoğun olduğu şehirlerde de karşılık bulur. Diyarbakır’da Batman’da Mardin’de bu çağırıya destek verecek yüzbinlerce insan savaştan bıkmış durumda. Savaşı durdurmak için birinin çakmak çakmasını bekliyor. Öcalan inisiyatif alıp bunu yapmazsa, Türklerin ve Kürtlerin güçlü sivil toplum örgütleri bunu yapabilir. Hükümete yakın sivil toplum örgütleri var. Örneğin içlerinde birçok Kürt de bulunan İHH tam da böylesi bir zamanda inisiyatif alıp insanlık için böylesi bir çağırıda bulunsa ben yüzbinlerce insanın buna cevap vereceğini düşünüyorum. Bu Batı dünyasına net bir cevap olacaktır. PKK ile mücadelede toplumun devreye girmesi PKK’nın terör uygulamasını sınırlayıcı etki yapacaktır. Bana kimse PKK bu sesi dinlemez demesin. Uzun süre PKK üzerine çalışan biri olarak söylüyorum. PKK bu sesi dinler ve dinlemek zorunda kalır. Bu yöntemin tek riski var. Kitlelerin iyi yönetilmesi ve tamamen barışçıl olması gerekiyor. Asla ve asla Kürtlere karşı şiddete dönüşmemeli.
**Peki böyle bir çağrıya neden ihtiyaç var?**
Yanıtını Emre Uslu'dan dinleyelim: PKK elinde silah dağda olduğu sürece asker operasyon yapar. Bu devlet olmanın en doğal zorunluluğudur. Kimse PKK elinde silah dağda beklerken ordu operasyon yapmasız diyemez. Bunu dünyanın hiçbir devleti kabul etmez. Ama PKK elinde silahıyla Kuzey Irak’ta durursa durum değişir. O zaman Kuzey Irak’a operasyon yapmak hukuken mümkün olsa da pratikte imkânsızlaşır. Hele de toplumsal taleple Kuzey Irak’a çekilmiş PKK’ya askerin operasyon yapması iyice imkânsızlaşır. Bir operasyon, savaşı Asker’in istediği anlamına gelir ki bunu hiçbir general göze alamaz. Bu da çatışmasızlık ortamını getirir ki muhtemel bir barış için en ihtiyaç olan durum budur.
Bizler kabul edelim veya etmeyelim Kürtlerin bir kesimi PKK’yı kendilerinin ve kurumlarının koruyucusu ve güvenlik gücü olarak görüyor. PKK’nın şiddeti yeniden tırmandırmasının bir nedeni de KCK operasyonlarında seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanması nedeniyle PKK’nın karizmasının çizilmesidir. PKK’yı destekleyen Kürtler KCK operasyonlarından sonra duruma sessiz kalan PKK’nın varlığını sorgulamaya başladı. “Seçtiğimiz siyasetçiler tutuklanıyor siz ne için varsınız” talebi PKK üstünde baskı yarattı. Bu PKK içindeki şahinlerin ekmeğine yağ sürdü ve savaş yeniden kızıştı.
Dolayısıyla en azından PKK’ya sempatiyle bakan üç milyon kadar Kürt’ün güvenlik kaygılarını anlamak zorundayız. İrlanda’da da bezer bir süreç yaşandı. Halk IRA’ya güvenlik gücü olarak bakıyordu. Orada çözüm bir “hakem” sayesinde oldu. Amerika IRA’ya destek veren halka açık güvence vererek süreci yumuşattı. Bize iki tarafın da hakem olarak güvenebileceği bir devlet veya yapı olmadığına göre farklı bir müessese oluşturmak zorundayız. Bu müessese PKK’nın silahını bırakmadan Kuzey Irak’a çekilmesiyle mümkün olur.
**Bu girişim nasıl sonuç doğuracak?**
Taraf yazarına göre iki boyutu var: Bu adım iki pratik sonuç doğurur. İlki Açılım için gereken çatışmasızlık sürecini başlatır ve Açılım’ın başarıya ulaşmasını sağlar. İkincisi ve belki de en önemlisi PKK’ya güvenlik gücü olarak bakan Kürtlerin yıpranmış ve devlete olan güven kırılmasının restore edilmesi için zaman kazanılmış olur. Böylece paralel bir süreç işletilerek gerekli güven ortamı tesis edilmiş olur. Burada yazmak doğru olmayabilir ama bu süreçten en fazla yararlanacak kişi de Abdullah Öcalan olur. Karşılıklı kin duygularının törpülenmesiyle onun hapishane koşullarının yumuşatılabilmesi için gereken zemin de doğmuş olur. Yoksa karşılıklı kin yükseltilmeye devam ederse korkarım toplumsal baskı Öcalan’ın asılmasını istemeye kadar gider ve bir noktadan sonra bunun önüne kimse geçemez.
Bu görüşü gittiğim bir konferansta Batman’da dile getirdiğimde ilk etapta PKK’ya sempatiyle bakan Kürtlerden tepkiler aldığımı ancak izah edince onların da kabul ettiğini belirtmeliyim. Bu görüşe karşı geliştirilen argümanların ilk itiraz noktası, PKK 1999’da Kuzey Irak’a çekildi ama hiçbir adım atılmadı. İlk bakışta doğru görünene bir argüman. Ama bu gün Türklerin çoğu Açılım’ı mantıklı buluyor ve buna destek veriyorsa, o verilen arada gelişen pozitif havadan dolayıydı. Unutmayın bu halk en sevdiği sanatçı Ahmet Kaya linç edilirken oh çekti. Çünkü o dönem psikolojik ortam buydu. Ama PKK Kuzey Irak’a çekilip çatışmasızlık ortamı doğunca halk Kürtlerin talebine “neden olmasın” demeye başladı. Ama AKP hükümeti haklı olarak kendisine karşı girişilen darbe planlarının olduğu bir dönemde darbeye bahane olabilecek “Kürt açılımı” yapamazdı. Şimdi gelişecek bir çatışmasızlık ortamının kendisi doğrudan siyasi iktidarı çözüme zorlayacak bir unsura dönüşeceğinden hükümetler ister istemez adım atmak zorunda kalacak.
Bir soru da, “PKK çekilirken, geçen sefer olduğu gibi kayıp verir mi” sorusudur. Bence bunun garantisinin alınabileceği açık kanallar var. O mekanizmalar işletilir ve PKK çekilme iradesini gösterirse kayıp vermeden Kuzey Irak’a çekilme sağlanabilir. Elbette ordu içindeki Ergenekoncular bir risk oluşturuyor ama Ergenekon operasyonlarından sonra onların da bağımsız hareket etmeleri o kadar kolay değil sanıyorum.
Konuştuğum orta ve üst düzey güvenlik personeli de, toplum dikkatli ve iyi organize edilirse böylesi bir olasılığın mümkün olabileceğini belirtiyor. Bana göre toplumun organize edilmesinde de çok zorluk yok. Özellikle Açılım’a destek veren geniş toplum kesimleri ve hükümet bunu isterse, gazeteler böylesi bir talebi manşet yaparsa bu süreç hem de çok hızlı bir şekilde başlatılabilir.