Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oğuz Karabay, korona virüs ile ilgili Sakarya’da da uygulanan plazma tedavisinin oldukça iyi sonuç verdiğini söyledi.
SAÜ İletişim Koordinatörlüğünce hazırlanan “Prof. Dr. Hatem Akbulut ile Sağlık ve Teknoloji Söyleşileri” konulu online canlı yayınına katılan SAÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oğuz Karabay, korona virüs ile ilgili aşıdan tedaviye, virüsten nasıl korunacağımızdan salgının Sakarya ve Türkiye’deki durumuna kadar merak edilen birçok konuya değindi. Korona virüsün tarihçesi ile ilgili bilgi veren Karabay, korona virüs ile ilgili Sakarya’da da uygulanan plazma tedavisinin oldukça iyi sonuç verdiğini belirterek, “Bir ilaçla tedavide sonuç alamazsak başka bir ilaca geçiyoruz. Hiç sonuç alamazsak plazma tedavisine başlıyoruz. Antikor verdiğimiz hastada enfeksiyon bir anda gerileyebiliyor. Şu anda tedaviler içerisinde en iyi seçeneklerden bir tanesi plazma tedavisi” dedi.
Karabay, korona virüslerin önceleri sadece nezleye neden olduğunu, zaman içerisinde geçirdiği 2003’deki SARS ve 2012’deki MERS gibi mutasyonlarla 2019’a gelindiğinde korona pandemisine neden olduğunu anlattı. Karabay, “Korona virüs öksürük ve hapşırık sonucu ortaya çıkabilen damlacıklarla 1 metre öteye yayılabiliyor. Kısa bir zaman diliminden sonra yere çöküyor. Dolayısıyla virüsü örneğin 10 dakika önce ortamda bulunan bir kişiden alamazsınız. Bu virüs ağır olduğu için çok kısa süre içinde yere çöküyor. Virüslü olan birisi masaya ya da herhangi bir zemine virüsü yaydığında virüs bu zeminlere de çökebildiğinden, temas yoluyla bulaşması çok fazla. Virüsten korunmak konusunda da çok özel bir işlem yapmadığımız sürece cerrahi maske yeterlidir. N95 maske ise biraz ileri seviyededir, özel işlemlerde kullanılır. Dezenfeksiyon konusunda da ayrıca elinizi yıkama imkanı bulamazsanız her yerde ulaşabileceğimiz kolonya var. Virüslü bir zemine temas ettiğinizi düşünüyorsanız elinizi ağzınıza ve yüzünüze götürmeden önce hemen dezenfekte edin. Başlangıçta 1 kişi 6 kişiyi enfekte edebiliyordu. Şu anda ise 1 kişinin 2 kişiyi enfekte etmesi seviyesine düştü. Yapabileceğimiz şey ise kalabalığa girmemek. Bu çok kurtarıcı ve çok önemli bir konu” dedi.
Ramazan’da sosyal mesafeye dikkat
Ramazan ayı içerisinde kalabalık ortamlara ara vermek gerektiğine dikkat çeken Karabay, “Türkler olarak Ramazan ayınca sohbet ile yemek yemeyi çok seviyoruz. Burada aman ha diyoruz. Lütfen yemek yerken sadece yemeğinizi yiyin ve aranızdaki 1 metreyi koruyun. Kliniğimizden örnek veriyorum, 1 metreyi koruduğumuz hiçbir grupta arkadaşlarımız enfekte olmadı. En sevdiğimizden koronavirüs alabiliriz. 1 metrelik sosyal mesafeyi yakınlarımızla da korumamız gerekiyor. Bir genç bir yaşlıdan alırsa sorun yok, ancak bir yaşlı en sevdiği torunundan bu virüsü alırsa büyük sorun. Sevgimizi bu zamanlarda onlara sarılmayarak göstermeliyiz” diye konuştu.
Türkiye’nin sağlık sistemi yıldızlı pekiyi aldı
Türkiye’nin sağlık sisteminin bu konunu üstesinden geldiğini ifade eden Karabay, “Bütün dünyanın sağlık sistemi, ABD, Fransa, İngiltere gibi ülkeler aynı sorularla sınava girdi. Şükürler olsun Türkiye’nin sağlık sistemi yıldızlı pekiyi aldıysa bazı ülkeler sınıfta kaldı. Korona virüsü bir ülkede geçireceksen Türkiye’de geçireceksin. Çin’den gelen serilerde yüzde 90’lara yakın ateş söylendi. Boğaz ağrısı, öksürük, sırt ve bel ağrısı şeklinde şiddetli kas ağrısı vardı. Daha sonra Avrupa’daki serilerde tat ve koku alma bozukluğu gibi iki bulgu çok dikkat çekmeye başladı. Türkiye’deki serilerde hastalar 60 yaş ve üzerindeyse ve bağışıklığı baskılayan bir ilaç almıyorlarsa, ateş, öksürük ve boğaz ağrısını çok görüyoruz. Bazı hastalarımızda nefes darlığı yakınmaları oldu. Genç hastalarda ateş ve kırgınlığı da pek görmeyebiliyoruz. Sadece baş ağrısı, boğazda karıncalanma hissi, tat ve koku alma kaybı sorunları ile gelen genç hastalarımız var” ifadelerini kullandı.
Her gün yeni şeyler öğreniyoruz
Korona virüs enfeksiyonu konusunda bağışıklık ve genetik yatkınlık konularında da bilgi veren Karabay, “Virüs bir anahtar ise o virüsün vücudumuzda gireceği bir kilit olması gerekiyor. Buna reseptör diyoruz. Bazı insanlarda bu kilit, yani reseptör bulunmuyor ancak o anahtar yani virüs hep bulunuyor. Reseptör yoksa virüsü alıyorsunuz ancak sizde hastalık başlamıyor. Ama virüsü başkalarına bulaştırmaya devam edebiliyorsunuz. Genetik olarak bazı insanlar bu virüsü ilerletmeye yatkın değil. Bağışıklık dediğimiz olay yaşa bağlı olarak düşüyor. Vücudumuzda ‘t lenfosit’ dediğimiz, mikropları öldüren hücreleri yani askerleri üreten timüs bezimiz var. Timüs bezi 20 yaşındayken bir yumruk büyüklüğündedir, 60 yaşındayken ceviz büyüklüğüne düşer, 80 yaş ve üstündeyken ise pirinç tanesi büyüklüğündedir. Buna bağlı olarak da saldığı t lenfosit, yani asker hücre sayısı oldukça düşer. Bağışıklık konusunda biz de yeni yayınlanan verilerle her gün yeni şeyler öğreniyoruz" dedi.
Sakarya’da salgın azalıyor, ancak sosyal mesafeye dikkat
Salgının Sakarya’da, Türkiye’de ve dünyada seyri hakkında da konuşan Karabay, salgının virüs özelinde doğru bilinen birçok bilgiyi değiştirdiğini belirterek, “Yaklaşık 6 gündür salgının azaldığını gördük. Eğer virüs yeni bir oyun oynamazsa Mayıs sonlarında bu virüsün enfeksiyon sayısının azaldığını görebileceğiz. Ancak toplumda herkesin kanında antikor yok. Tekrar aynı aşırı kalabalık ortamları, okulları, pazarları düşünürsek, ikinci bir dalganın gelmesi ve hatta Eylül ayında üçüncü bir dalganın gelmesi hiç de zor değil. Şu an toplam pozitiflik sayımız 100 binler civarında. Ancak 80 milyonu aşkın nüfusumuzu da göz önünde bulundurmalıyız” dedi.
Sakarya’da yatak sayısı yeterli
Yatak sayısı özelinde Sakarya’da genel durumun Türkiye’deki genel durumla oldukça benzer seyrettiğini söyleyen Prof. Dr. Karabay, “Mart’ın sonlarında Nisan’ın ilk haftalarında vaka sayımız yükselmişti. Ama şu anda yataklarımız oldukça boşaldı. Sakarya’da bine yakın hastayı taburcu ettik. Bu hastalarımız evlerinde, birçoğu da plazma donörü olarak bize geliyor. Kaybettiğimiz hastalar da oldu, yoğun bakım yataklarında tedaviler sürmekte, bu hastalarımız uzun yatıyorlar ancak boş yoğun bakım yataklarımız var. Servis yatakları için ise şu anda oldukça rahatız. Servis yatakları için yatak doluluk oranlarında sorunumuz yok. Yoğun bakım yataklarımız ise bir ara yüzde 90’lara kadar dolmuştu, çok şükür şu anda onlar da azalıyor, o yüzden ikinci dalgadan bu kadar korkuyoruz. Sakarya için tüm ilgili yetkililer ile birlikte iyi mücadele ettik. Korkum ikinci ve üçüncü ataktır. Bu nedenle sosyal mesafeyi korumalıyız. Bu olay tamamen bitmeden eski hayatımıza dönmemeliyiz. Tedbirlere uymaya devam etmeliyiz" ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz