Prof. Dr. Öztürk: Yeni Yönetmelikle “hadım Değil; Cinsel Suçun Tekrarı Halinde, Cinsel Saldırganlığı Azaltıcı Tıbbi Tedavi Olanağı Geldi”

İnfaz Kanununun 108’nci maddesine dayalı olarak çıkarılan Cinsel Suçlar Yönetmeliği (Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlardan Hükümlü...

İnfaz Kanununun 108’nci maddesine dayalı olarak çıkarılan Cinsel Suçlar Yönetmeliği (Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlardan Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik) yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre, cinsel istismar suçundan hüküm giyenler hakkında cezanın infazı sırasında ya da koşullu salıverildikleri denetim süresi içerisinde ‘cinsel saldırganlığı azaltıcı ilaçlı tıbbi tedavi’ de dâhil olmak üzere bazı önemli önlemler alınabilecek.Konuyla ilgili açıklama yapan İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahri Öztürk, ‘Hadım’ diye bir ibarenin yeni yönetmelikte ve Kanunda olmadığını söyledi.Öztürk, “Yeni Yönetmeliğe göre suçlunun, TCK’nın 58’nci maddesinde düzenlenen tekerrür hükümleri çerçevesinde bir suçu tekrar işlemesi; istisnai hallerde bazı suç tiplerinin ilk kez işlenmesi ve bu suçun da Türk Ceza Kanununun (TCK) 102, 103, 104’ncü maddelerinde düzenlenen cinsel suçlardan biri olması halinde, bu suçlunun ‘cinsel saldırganlığının azaltılması veya ortadan kaldırılabilmesi’ için tıbbı tedavi önleminin uygulanması söz konusu olabilecektir” dedi.İlaçlı tedavinin, hadımdan farkını da açıklayan Öztürk, “Yönetmelikte öngörülen tedavi yönteminin amacı, suçlunun cinsel saldırganlığını azaltmak ya da ortadan kaldırmak iken, hadımın amacı, kişinin cinsel gücünü tamamen ortadan kaldırmaktır. Yeni yönetmelikte amaç, suçlunun cinsel gücünün tamamen ortadan kaldırılması değildir. Bu sonuç bazen istisnai bir sonuç olarak karşımıza çıkabilir. Ancak, amaç o değildir. Nitekim yönetmeliğin 7’nci maddesine göre, tedavi, mükerrir hükümlülere yönelik olmak üzere, ayakta veya yatarak, ilaçla veya ilaçsız olarak veyahut her iki usul ile cinsel dürtünün azaltılmasına veya denetimine yönelik tedaviler ile cinsel isteğin azalmasını veya yok edilmesini sağlayan yöntemdir. Tekrar edelim ki, burada amaç, mükerrir suçlunun saldırgan olmaktan çıkarılmasıdır. Bu kişinin tıbbi tedavi ile cinsel saldırganlığı azaltılabilir ve normal bir insan olarak toplumda hayıtını sürdürebilecek bir duruma gelirse, kişi evlenebilir de. Mevzuatımızda bunu yasaklayan bir düzenleme yoktur” diye konuştu.“Mevzuatımızda hadım cezası yoktur.”Yeni yönetmelikle öngörülen tıbbi tedavinin hadım olmadığını bir kez daha belirten Öztürk, “Gerçekten burada hadımdan bahsetmek mümkün değildir. Çünkü hadım, cinsel organın kesilmesi ve/veya testislerin kesilmesi ve/veya testislerin ezilmesi suretiyle kişinin kısırlaştırılması; cinsel gücünün ortadan kaldırılmasıdır. Mükerrir suçun, tehlikelilik halinin yani tekerrürün ne olduğu TCK’nin 58. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, “önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez. Tekerrür, önceden işlenen suçtan dolayı; beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl; beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl içinde yeniden suç işlenmesi ortaya çıkar. Eğer bu süreler içinde tekrar işlenen suç TCK m.102, 103 ve 104’de düzenlenen suçlardan ise, işte o zaman yeni çıkan yönetmelik hükümlerine göre, tıbbi tedavi önlemine karar verilebilir” dedi.“İnfaz kurumları kişiyle iş birliği içinde olmayı amaçlıyor. Kişi eğer tedaviye yanaşmazsa bazı caydırıcı yaptırımlar uygulanıyor”Bazı ülkelerde tedavinin zorla yapıldığını fakat bizim ülkemizde, esas olarak, özendirme sistemi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Öztürk, “tıbbi tedavi yöntemi uygulanırken insan hakları ihlalleri veya işkenceye varacak, onur kırıcı ve aşağılayıcıfenamuamelelerin yapılması yönetmelik ve mevzuatımızda kesinlikle yasaklanmış; bunu yapanların yaptırımla karşılaşacağı açık bir dille ifade edilmiştir. Diğer taraftan yönetmelikte son derece isabetli bir şekilde, eğer suçlu TCK 102,103 veya104’teki suçlardan birini işleyen kişi yargı ve infaz kurumlarıyla işbirliği yapmazsa bazı hak kayıplarına uğraması öngörülmüştür. Mesela işbirliğine yanaşmayan mükerrir suçlu önce uyarılmaktadır; tutumunda ısrar ederse disiplin cezasına tabi tutulabilmektedir. Keza suçlu şartla salıverilmiş ise, bu karar kaldırılabilmektedir. Bunun gibi bazı yaptırımlar var. Yönetmeliğin 15. maddesine göre kişinin uyarılması, bilgilendirilmesi söz konusu. Yani suçluyu ceza infaz kurumlarıyla koordineli, iş birliği yapacak bir şekilde, kendisinde var olan bu cinsel saldırganlığıngiderilmesiyle ilgili bir rejim bu. Hal böyle olunca korkutucu bir tarafı yok; hatta çok az var. Hadım olsaydı o çok korkutucu bir şey olabilirdi” diye konuştu.“İlk tecavüzün önlenmesi için henüz dünyada bir çözüm bulunmuş değil”Yönetmeliğin son derece doğru ve isabetli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Öztürk sözlerine şöyle devam etti:“Avrupa ülkelerinin çoğunda da buna benzer düzenleme vardır zaten. Ne var ki, cinsel suçun ilk kez işlenmesinin önlenmesinde bu tedavi yönteminin büyük bir rolü yoktur. Belki bu yöntem suçun tekrar işlenmesinin engellenmesinde etkili olabilir. Önemli olan testi kırılmadan tedbir almaktır. İlk tecavüzün önlenmesi için ne yapmalı; dünya henüz buna çözüm bulmuş değil. Gelişmiş ülkeler dâhil, dünyanın her yerinde bu suç maalesef giderek artmaktadır. İnsanların bu yönlerinin eğitimle de tam törpülenemediğini görüyorsunuz. Kişilerin küçük yaştan itibaren mutlaka bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi, karşı cinse saygı duyulmasının öğretilmesi esastır. Bu korkunç suçun önlenmesi bence beşikten başlar. Beşikten başlamadığınız ve karşı cinse karşı kişilerin saygılı olunmasını temin edemediğiniz; ayrıca kişileri iyi bir insan, iyi bir birey olarak insan sevgisiyle dolu yetiştirmediğiniz, ahlak kurallarını, kutsal değerlerimizin özümsenmesini sağlamadığınız sürece bu suç varlığını sürdürmeye devam edecektir.”“Tedavi komisyon kararıyla yapılıyor ve süresi var”Prof. Dr. Öztürk, “Tıbbi tedavi yükümlülüğüne karar verilmeden önce hükümlü, bulunduğu infaz kurumu tarafından sağlık kurulu raporu alınmak üzere bünyesinde psikiyatri, üroloji veya endokrinoji uzmanı hekimler bulunan Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelere sevk edilir. Verilecek raporda kişi hakkında tıbbi tedaviye gerek olup olmadığı, gerek var ise hangi yöntemin uygulanacağı hususlarının belirtilmesi istenir. Gelen rapor göz önüne alınarak hükümlü hakkında tıbbi tedavi uygulanıp uygulanmayacağı veya diğer yükümlülükleri hakkında karar alınmak üzere dosya, raporlarıyla birlikte infaz hâkimliğine gönderilir. Tedavinin tamamlanıp tamamlanmadığı ile uygulanan tedavi ve süreç hakkındaki bilgiler altışar aylık süreler ile infaz kurumu müdürlükleri tarafından sağlık kurumundan istenir. Süresi içerisinde başvurmadığı veya tedaviye uymadığı tespit edilen hükümlüler uyarılır” diye konuştu.

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: