Prof. Dr. Sonay Güçray: Tv Programları Şiddet Eğilimi Olanları Cesaretlendiriyor

ADANA, Mersin'in Tarsus İlçesi'nde üniversiteli Özgecan Aslan'ın öldürülmesiyle büyük tartışma yaratan kadına yönelik şiddetle ilgili bir değerlendirme yapan Prof.Dr. Sonay

ADANA, Mersin'in Tarsus İlçesi'nde üniversiteli Özgecan Aslan'ın öldürülmesiyle büyük tartışma yaratan kadına yönelik şiddetle ilgili bir değerlendirme yapan Prof.Dr. Sonay Güçray, geçen yıl Türkiye'de adli kurumlara yansıyan vakalarda 28 bin kadının şiddet gördüğünü söyledi. 11 bin kadına koruma uygulamasına karar verildiğini ve 257 kadının öldürülmüş olduğunu belirten Prof. Dr. Güçray, "Ancak ülkemizde bu konunun boyutlarının ne olduğu tam bilinememekte, örtük kalmakta ancak adli kurumlara ulaştığı kadarıyla bilinmektedir. Hemen hemen her gün bir kadının bir erkek tarafından öldürüldüğünü medyadan izliyoruz. Uygulanan diğer şiddet biçimleri genellikle saklı kalabiliyor" dedi.
ŞİDDET ÖĞRENİLMİŞ DAVRANIŞTIR
Psikolojik açıdan bakıldığında, şiddet eğiliminin doğuştan gelen bir davranış olmasından daha ziyade öğrenilmiş bir davranış olduğunu hatırlatan Prof.Dr. Güçray, bireylerin şiddeti model alma ya da pekiştirme süreçleriyle öğrendiklerine vurgu yaptı. Bu modellerin çocuğun akranlarını, kardeşlerini, ebeveynlerini ve hatta medyada betimlenen karakterleri bile içerebildiğini kaydeden Prof.Dr. Güçray, Özgecan'ın katil zanlısı hakkında da şu açıklamalarda bulundu;
ÖZGECAN'IN KATİL ZANLISI ŞİDDET NEDENİYLE PARÇALANMIŞ AİLENİN ÇOCUĞU
"Özgecan'ın katil zanlısı, şiddet nedeniyle parçalanmış bir ailenin çocuğu. Anne satırla yaralandığını, kemerle dövüldüğünü ifade ediyor. Evliliğinde hep şiddet görmüş, sonuçta ayrılmış fakat sanık babasının yanında büyümüş. Şiddete eğilimli bir babanın model olduğu ve eğittiği bir kişi. Şiddet uyguladığında da yardım aldığı kişi yine baba."
ŞİDDET İÇERİKLİ TV PROGRAMLARI, ŞİDDETİ NORMALLEŞTİRİYOR
Türkiye'de kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddet suçlarını açık veya örtük bir şekilde normalleştiren, örnek sunan televizyon programlarının da bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Güçray, şunları anlattı:
"Bu programlar şiddet eğilimi olan kişileri cesaretlendiriyor, şiddet biçimleri konusunda model oluyor. Şiddeti nasıl uygulayacaklarına ilişkin yöntemler öğretiliyor. Medyadaki saldırganlarla özdeşim kurarak bireylerin benzer durumlarda çözüm yolu veya kendini ifade etme biçimi olarak saldırganlığa ve şiddete başvurma olasılıkları arttırıyor. Kadına yönelik şiddetin kaynağında cinsiyet ayırımcılığının olduğu konusunda anlayış birliği bulunmaktadır. Son yıllarda ülkemizde artan kadına yönelik şiddet olaylarında, kadını ikinci sınıf insan olarak gören cinsiyet ayrımcı bakış ve bu bağlamdaki uygulamalar, kadını cinsel meta olarak gören anlayışı pekiştirmiş ve güçlendirmiştir. Cinsiyeti nedeniyle toplumun kadına biçtiği rol ve beklentiler, sonuçta kadınların insan hakları kapsamındaki birçok haklarını elde edememesine ve kullanamamasına yol açmaktadır. Toplumun yarısını oluşturan kadınların büyük bir bölümünün şiddete uğraması, öncelikle çocukları olumsuz etkilemekte, ailenin ve giderek toplum yapısının bozulmasına neden olmaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede ve kadınların güçlendirilmesinde İstanbul Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi başta olmak üzere Türkiye'nin kabul ettiği/onayladığı ilgili uluslararası sözleşme ve belgelerin gereklerinin yerine getirilmesini önemli görüyorum."

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: