Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana'nın çeşitli tarihlerde yaptığı konuşmalarında 'terör örgütüne üye olmamakla birlikte, örgüt üyeliği boyutuna ulaştığı' gerekçesiyle 10 yıl hapis cezasına çarptırılmasına Kürt siyasetçilerden tepki geldi.
Cihan Haber Ajansı (Cihan)'na konuşan Kürt siyasetçi ve yazar İbrahim Güçlü, "Uludere olayında hükümetin basiretsiz davranması, hukuka uygun davranmaması, sağlıklı bir politika izlememesi, bir soruşturma açıp sonuca varmamasının Kürtlerde ciddi bir güvensizlik ortaya çıkardığını" ifade etti. Hatta PKK'nın kendi eylemlerini Uludere ile gerekçelendirmeye başladığını savunan Güçlü, Uludere'nin kamuoyunun PKK'nın adam öldürme ve şiddet konusundaki kuşatmasını kırdığını vurguladı.
Olayın PKK'nın önünü açtığına dikkat çeken Güçlü, PKK'nın yürüttüğü savaşın yerelden ziyade bölge güçleri arasındaki bir savaşa dönüştüğünü ve zaten eylemlerin de onu gösterdiğini kaydetti. Leyla Zana kararının da PKK'ya hizmet edeceğini savunan Güçlü, "Kürtler içinde de bir güvensizliğe yol açar. Şöyle bir kanaat gelişebilir; 'bu hükümet Kürt sorunuyla ilgili, Kürt haklarıyla ilgili adım atmaktan yana değil.' 'Daha önce şartlar gereği adım atacak ama zamana ihtiyacı var, yeni Anayasa yapacak ve herkesi hesap etmesi gerekli' kanaatinin kırılmaya başlandığı bir dönemde, böyle bir gelişme olumsuz sonuçlar doğurur." dedi.
"BU TÜR KARARLARA ŞÜPHEYLE BAKIYORUM"
Orhan Miroğlu ise bu tür kararlara şüpheyle baktığını söyledi. Özellikle Başbakan Erdoğan'ın diyalogtan bahsettiği, Uludere ile ilgili tartışmaların doğru bir zemine giderek kaymaya başladığı bir dönemde böyle bir kararın Kürt tarafında, siyasetinde ve toplumunda bomba etkisi yapacağının altını çizen Miroğlu, şöyle devam etti: "Eğer bu mantıkla hareket edilirse, sadece Leyla Hanım değil onun bütün mesai arkadaşları, birlikte siyaset yapanlar aynı suçu her gün işliyorlar. Böyle bir mantık gerçekten bir siyaseti, hiç hak etmediği halde tasfiyeyi amaçlıyor demektir. Bu tasfiyenin planlamacısı, organizatörü ise ayrı bir tartışma konusudur. Ama belli ki bu organizeyi, planlamayı da adli sürecin bazı yerlerinde kendilerini konumlandırmış insanlar kimseye bırakmıyorlar; ne gerekiyorsa yapıyorlar."
Yoğun faaliyetlerin son aşamasının Leyla Zana'nın Meclis'e girmesi olduğunu dile getiren Miroğlu, herhalde PKK üyeliğinin son aşamasının onun demokratik hakkını kullanıp Parlamento'ya gelmesi olduğunu ifade etti.
Bu kararı veren hâkimin bu mantıkla bunu ayrıca bir dava konusu yapabileceğini savunan Miroğlu, "Bu mayınlı bir araziye benziyor. Türkiye'de adli sistem mahkemesiyle, Yargıtay’ıyla artık bence mayınlı bir tarla gibi. Tarlanın bazı alanlarında böyle hayırlı patlamayan bombalarla karşılaşabiliriz. 'Sayın'ın suç olmadığını karar veren yargıçlar gibi. Ama Leyla Hanım'ın bütün hayatını örgüt üyeliğiyle eşdeğer tutan hâkimler de var. Bu çok ciddi bir problem ve çözümü artık bu tür kararlarla uğraşmaktan değil bu tür kararların verilmesini mümkün hale getiren Türk Ceza Kanunu'yla yeniden yüzleşmeyi gerektirir. Yeniden düzenlenmesini gerektirir. Bir yargı paketi hazırlanıyor şimdi ama bu konularda çok açık birşey olduğu da söylenemez. Bazı cezai indirimler söz konusu. Bu düzenlemelerde bu tür kararların önünü kesemeyecek gibi görünüyor. Bu kararın önünün kesilmesi için tabloya yeniden bakmak gerekir. Bu karar herkesten fazla Adalet Bakanlığını düşündürmelidir." diye konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz