Recep Tayyip Erdoğan: Gezi olaylarında ekonomi hedef alınmıştı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu.

ANKARA(ANKA)- Başbakan Recep Tayip Erdoğan Partisinin grup toplantısında sendikalara, "Taksim'den umudunuzu kesin" diye seslendi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında konuşan Erdoğan, "Cumhurbaşkanımızla da bu konuyu ele alıp değerlendireceğiz. MHP'nin Genel Başkanı bu işe iki kişi karar veremez diyor. E sen mi vereceksin kararı? Nihai kararı millet verecek. Bu noktada cumhurbaşkanlığı çantada keklik değil. Millet verecek kararı. Nedir bu telaş?" açıklamasında bulundu.

Partisinin Meclis Grup Toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan 1 saat süren konuşmasının yaklaşık 15 dakikasını 1 Mayıs tartışmalarına ayırdı.

Reklam
Reklam

1 Mayıs'a hak ettiği değeri AK Parti Hükûmetinin verdiğini anımsatan Başbakan Erdoğan, "1 Mayıs'a hak ettiği değeri biz verdik. Sol mu verdi? CHP mi verdi? Aşırı uçlar mı verdi? MHP mi verdi? 1 Mayıs'ı 2008 yılında tatil ilan eden bizdik. Bunu biz yaptık. İşçilerimiz emekçilerimiz sendikalarımız için tarihi düzenlemeleri biz yaptık. Net asgari ücret yüzde 359 oranında arttı. Bizden önce asgari ücretler artmıyordu. Reel olarak asgari ücreti yüzde 69 oranında artıran biz olduk. Her zaman iş barışı ve diyalogdan yana olduk. Biz işçinin emekçinin kazanımlarını nasıl artırırız ekonomiyi nasıl büyütürüz diye çaba gösterirken birilerinin emekçi görüntüsü altında huzura istikrara kastetmesini asla kabul etmeyiz. Emek ve dayanışma gününü kutluyorum diyerek esnafa sokaktaki insana zarar verilmesini sineye çekemeyiz" dedi.

-SENDİKALAR VE STK'LARA ÇAĞRI-

1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamakta ısrarcı olan bazı sivil toplum çağrıda bulunan Erdoğan, "Buradan ekranları başında bizi izleyen milletime de sesleniyorum. Sendikalara sesleniyorum. STK'lara sesleniyorum. Ülkemizde miting yapılacak alanlar bellidir. İstanbul'da miting yapılacak yerler bellidir. 1 Mayıs'ı kutlamak isteyen yasaların izin verdiği yerde kutlamasını yapar. Kutlamaya mani bir hal yok. Şu an itibariyle Yenikapı özel hazırlanmış miting alanıdır. Denize dolgu yapılarak hazırlanan bir alandır. Yaklaşık 750 bin metrekarelik bir alandır. Gel burada mitingini yap. Burası bana ufak geliyor diyorsan o zaman Maltepe'de 1 milyon 250 bin metrekarelik bir alan ar. Orada da miting yapabilirsin. Bu sene son olarak Kadıköy miting alanı olarak müsaade edildi. Çünkü Maltepe bitmemişti. Bundan sonra Kadıköy'de de miting yapılmayacak. Çünkü burada yaşayan insanlar çok bedel ödedi. Bayram günü cefa günü olamaz. Eğer barışı kutlayalım diyorsak en güzel şekliyle adeta festival havasında eğleneceksek buyurun Yenikapı buyurun Maltepe diyoruz İstanbul için" şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

-"TAKSİM'DEN BİR DEFA ÜMİDİNİZİ KESİN"-

Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Başbakan olarak söylüyorum. Taksim'den bir defa ümidinizi kesin. Gelin buyurun Yenikapıya, orası olmazsa Maltepe, buyurun orada yapın. Devletle bir gerilime lütfen girmeyin. Halkın huzurunu kaçırmayın. Barış gününü çatışmaya dönüştürmeyelim terörize etmeyelim. Açık net söylüyorum biz bu konuda bir defa ilan ettiğimiz yerler dışında, Yenikapı ve Maltepe dışında yeri kabul etmiyoruz. Ben orada yapmayacağım illa burada yapacağım dersen bu çatışmaya ben hazırım anlamına gelir ki buna da biz asla müsaade etmeyiz. Bunu bilmeleri gerekir. Çünkü herkes yapacağı her işi hukuk içinde yapmalıdır. Ben hukuku zorlayarak kanun benim dersen kusura bakma kanun sen değilsin. Bu ülkenin kanunları vardır sen de bu şekilde yaparsın. Biz nasıl gidip mitinglerimizi gösterilen yerde yaptıysak sen de yapacaksın. Orada Biz Yenikapı'da yaptık 2 buçuk milyon kişi toplandı yetmiyor. Belki seneye gidip Maltepe'de yapacağız.

-"1 MAYISTA ULAŞIMI ÜCRETSİZ YAPARIZ"-

Taksim ısrarına biz hiç kimse kusura bakmasın artık iyi niyetle bakmayız, bakamayız. Sokak eylemleri şiddet ve vandalizimle bir yere varılamayacağını herkes anlamıştır. Sendika başkanı burası bizim kutsalımızdır diyor. Lafa bak ya. Nasıl bir kutsalsa.Yani orada eğer belli bir kabir ziyareti yapacaksan veya orada bir anıtı ziyaret edeceksen Yönetim Kurulu olarak gider çelenk koyarsınız ondan sonra da orada biliyorsunuz metro da var. Bak sizin için metro da yaptık. Taksim'den Yenikapı'ya metroyla geçersin. O gün hatta resmi taşıma araçlarını ücretsiz de yaparız. E daha ne yapacağız ya. Her şeyi yapıyoruz. Bütün imkanları hazırlıyoruz. İlla ben burada yapacağım diyorsun. Kusura bakmasın. Birileri Türkiye'yi Mısır ve Ukrayna'daki neticelere ulaştırmanın gönüllerinden geçtiğini biliyoruz. Millet bir yıldır sabır ve tahammülle sokaklardaki şımarıklığı izliyor. Bu millet sokağa çıkmadı ama sandığa giderek mesajını net olarak verdi. Millet huzur ve istikrar istediğini gayet net biçimde ortaya koymuştur.

Reklam
Reklam

-"BU MİLLET SOKAKTA ÇATIŞMA GÖRÜNTÜSÜ GÖRMEK İSTEMİYOR"-

Gezi olaylarında ve darbe girişimlerinde başarısız olanların inatla huzuru bozmak için çırpındıklarını görüyoruz. Acaba sokakları nasıl hareketlendiririm nasıl bir kaos ortamı oluştururum diye çaba sarf edildiğini görüyoruz. Mayıs ve Haziran yaklaşırken huzuru bozmak cam çerçeve kılmak esnafa zarar vermek gayesiyle birileri gerilim siyaseti üretiyor. Bunlar 30 Mart'ta gereken cevabı aldılar. Demokrasiye milli iradeye sandığa saygıları olmadığı için hala başka yerlerden medet umuyorlar. 30 Mart'ta millet söyleyeceğini sandıkta zaten söyledi. Bu aziz millet sokakta çatışma görüntüsü görmek istemiyor. Millet taşın sopanın molotofların egemen olduğu sokaklar istemiyor. Sokaklara şiddet görüntüsünün egemen olmasına izin vermedik vermeyeceğiz. Bazı STK'lar emekçi örgütler artık demokratik mücadele kültürünü, demokratik gösteri kültürünü öğrenmelidir. Her zaman söylüyoruz. Başkalarının özgürlük alanına müdahale etmediği sürece herkes dilediğini yapar. Dilediğini ifade eder. Ancak başkalarının özgürlüğüne müdahale ediyorsa sokaktaki insana dükkandaki esnafa rahatsızlık veriyorsa emniyet güçleri ve hukuk devreye girer gerekeni yapar."

Reklam
Reklam

-"FAİLİ MEÇHULLERİN ÜZERİNE BİZ GİTTİK"-

Türkiye'nin yakın tarihindeki karanlık noktaları aydınlatmanın AK Parti olarak en başından beri amaçlarının olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:

"Biz darbelerin üzerine giden bunları araştıran bir hükümetiz. Hatta darbe yapanların cezalandırılması için anayasayı değiştirdik. Bütün faili meçhullerin üzerine biz gittik. Karanlık suç örgütlerinin üzerine biz gittik. Maraş olayları Sivas, Çorum Gazi mahallesi olaylarını aydınlatmak için samimi girişimlerde bulunduk. 1 Mayıs 1977 taksim olaylarının aydınlatılması da her zaman gayretimiz oldu. Bütün bunlarda karşımızda statükoyu gördük. Karşımızda statüko partisi CHP'yi statükonun sivil toplum örgütlerini gördük. Biz Ergenekon ile kıyasıya mücadele ederken bu CHP ve yandaşları, Ergenekon avukatlığı yaptılar. Biz anayasayı değiştirirken,aynı çevreler itiraz ediyor hayır diyorlardı. Biz Türkiye'nin yakın tarihindeki,karanlık olaylar aydınlansın diye çırpınırken birileri inatla ve ısrarla statükoyu savundular. Karanlık olayların üzerini örmeye çalıştılar. 1 Mayısın 124 yıllık bir geçmişi var. Bu 124 yıl içerisinde bu topraklarda 1 Mayısa Hak ettiği değeri biz verdik.

Reklam
Reklam

-"KURUCU MECLİS" VURGUSU-

Yarın TBMM'nin açılışının 94. yıl dönümünü bu vesileyle de Milli Egemenlik ve Çocuk bayramını idrak edeceğiz. Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Kurtuluş savaşı gazi ve şehitlerini minnetle yad ediyorum. 23 Nisan çocuk bayramının ülkemiz ve dünya çocukları için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. 94 yıl önce ilk Meclis'te vazife alan Kurtuluş Savaşı'nı sevk ve idare eden Türkiye Cumhuriyetini inşa eden tüm vekillere de buradan bir kez daha rahmet ve şükran duygularımı iletiyorum. 16 Mart 1920'de 600 yıllık Osmanlı'nın son başkenti olan İstanbul işgal edilmiş bir dönem sona ermiş, bir devlet resmi olarak tarihe karışmıştır. Ankara'da yeni bir devletin şekillenmesi için yeni bir mücadele başladı. Ankara'da bir Meclis için çalışma yapılırken, Osmanlı Meclisi Mebusanı'ndan milletvekilleri bu meclise çağrılmış ayrıca Anadolu'nun çeşitli vilayetlerinde seçimler yapılmıştır.

-"KÜRTLER TÜRKİYE'NİN KURUCU UNSURLARIDIR"-

İlk Meclis aynı zamanda Osmanlı Devleti içinde kurulmuş olağanüstü yetkileri olan bir Meclisti ortada bir devamlılık var. Bu devamlılık Osmanlı kültürünü yansıyan bir devamlılık. 23 Nisan 1920'den sonra Müslüman unsurlar tek millet olarak görüldü. Azınlıklarda bu milletin ferdi olarak görüldü. Kürtlerin yeni Türkiye'de olmaması için dışarıdan bir takım tahrikler yapıldı. Ama Kürtler Müslüman Türk kardeşleri ile birlikte olmayı o güne kadar aynı kaderi paylaştılar, aynı kaderi paylaşmayı kabul ettiler yeni Türkiye'nin kurucu unsurlarından oldular. Türkler ve Kürtler gibi Lazlar Çerkezler Boşnaklar Arnavutlar Romanlar ve Gürcüler. Velhasıl tüm etnik gruplar kurucu unsur olarak var oldular."

Reklam
Reklam

-"1920 FOTOĞRAFININ ÜZERİNDE HASSASİYETLE DURUYORUZ"-

İlk meclis kimsenin kimseye üstünlüğü olmayan bir Meclis'ti. Kibirle yaklaşmadığı bir Meclis'ti. Eğer ilk meclis böyle bir hoşgörünün üzerine bina edilmeseydi Kurtuluş savaşı yapılamaz yapılsa da zafer mümkün olmazdı. Misak-ı Milli içindeki Kürtleri Arapları Lazları Gürcüleri Romanları diğer tüm etnik grupları dışlayan bir Meclis kabul görebilir miydi? Kuvayı Milliyeyi sevk ve idare edebilir miydi? Mütedeyyinleri sakallıları başörtülüleri dışarıda bırakan bir meclis düşman önüne çıkaracak kahraman neferleri bulabilir miydi? İşte biz 12 yıldır 23 Nisan 1920'deki bu manzaranın bu fotoğrafın üzerinde hassasiyetle duruyor ve hatırlatıyoruz. İlk meclis rastgele açılan bir meclis değildi. Hatmi şeriflerle binlerce on binlerce salatı tefriciyeler ve kurbanlar kesilerek cumayı müteakiben Hacı Bayram Camiinden yürüyerek birinci Meclis'e geliniyor ve öyle açılıyor. Bina edildiği o manevi yapı ortada. Bunu bugün göremeyen bir halk parti zihniyeti var. Bunu bugün göremeyenler var. Buparlamentoda olup da göremeyenler var. Niye? Görmek istemiyorlar."

Reklam
Reklam

-"ZULÜM VARSA ORALARA GİTMEK GÖREVİMİZ"-

Erdoğan, "Bizim Suriye'ye uzanan elimizi inkar edenler var" derken konuşmasına şöyle devam etti:

"Mısır, Libya, Tunus, Myanmar'a uzanan elimizi görmek istemeyenler var. Bu sabah Patani'de Budistlerin baskısı altında olan ve son günlerde yüzlerce binlerce oradaki Müslümanın öldürüldüğü bir tabloyu izliyorum. Orada bir yaşlı Müslümanın Türkiye'ye duasını izledim. Bizlere duasını izledim. İsim vererek o duayı izledim. Düşünebiliyor musunuz o oradan bize dua ediyor. Şu ifadeyi kullanıyor: "Erdoğan sabret" Ve ağlıyor. Ve Türkiye'ye dua ediyor. Türkiye bizim yanımızda oldu diyor. Yalnız bırakmadı diyor. Ama bunu bu çatının altında anlamayacak kadar zavallı olanlar var. Çünkü onların böyle bir derdi sıkıntısı yok. Ama biz tevarüs ettiğimiz bir miras var. Biz devleti aliyeyi Osmaniyenin bıraktığı miras üzerine gelmiş bir nesiliz. Dolayısıyla bizim ecdadımız Açe'ye nasıl gitmişse Hint Yarım Adasına nasıl gittiyse dünyanın her hangi bir yerinde zulüm varsa oralara gitmek tarihi görevimiz olduğu gibi inancımızdan kaynaklanan bir görevimizdir.

Reklam
Reklam

-BATILI ÜLKELERE "MISIR ÇAĞRISI"-

Suriye'den ülkemize gelenlerin sayısı nerdeyse 1 milyona yaklaştı. Biz Suriye'den bize sığınan bu kardeşlerimize kapılarımızı kapatıp Suriye'de ölün mü diyeceğiz? Bunu diyebilir miyiz? Böyle bir hakkımız var mı? Bırakın Suriye'deki Müslümanı bir başkası imdat diye kapına sığınsa ona kapını açmak zorundasın bizim insanlık anlayışımız bu. İnancımızdan gelen anlayışımız bu. Kapımızı açarız, yediririz ve barındırırız. Ama bu CHP'de bu anlayış yok. O zalim Esed'in yanına adamlarını göndermekle beraberlik mesajı verdi. Darbecilerin yanında oldu. Bunlar geçimişi itibariyle darbeci. Mısır'da Sisi'nin yanında oldu. Şimdi o darbeci Mısır'da Cumhurbaşkanlığına hazırlanıyor. Orada binlerce insan öldürülecek Esmalar öldürülecek 529 idam ilan edilecek dünyanın sesi çıkıyor mu? Dünyaya sesleniyorum. Ülkeme sesleniyorum 529 idam kararı, daha onaylanmadı, onaylanır veya onaylanmaz işte bir kısım yargı belası demek ki her ülkede var. 20 dakikada 529 idam kararı. AB'de idam yasak ama onlardan ciddi bir ses görmüyoruz. Diğer ülkelere bakıyoruz onlardan ses yok. Bizden neden ses çıkıyor? Bizim ciğerimiz yanıyor ciğerimiz."

-"İMAN SIRADAN BİR OLAY DEĞİL"-

"İman sıradan bir olay değil. Akif diyor ya imandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız paslı yürek sinede yüktür. Biz inancımızın gereğini yapmaya mecburuz. Bunlara sessiz kalamayız. Bu adımı atmak için bu ülkede biz her bir sorumluluk makamında olan sesini yükseltmek durumundayız. STK'lar sesini yükseltmelidir. Türkiye'de bazı STK'ların dışında bakıyorsunuz diğerlerinden özellikle solla dans edenlerden ses çıkmıyor. Hani idamlara karşıydınız. Hadi konuşsanıza. Sesinizi yükseltsenize. Bütün bunlara rağmen ne diyoruz? Zalimler için yaşasın cehennem. Olay budur."

-"KİMSENİN KİMSEYE ÜSTÜNLÜĞÜ YOK"-

Başbakan Tayyip Erdoğan yeni Türkiye anlayışlarının 23 Nisan 1920'deki anlayışla birebir uyduğunu dile getirerek, "Her bir ferdin bu ülkenin kurucu unsuru olduğu anlayışıdır. Elinde silahı olanın elinde silahı olmayana üstünlüğü yoktur. Elinde parası olanın olmayana üstünlüğü yoktur. Gazetesi televizyonu olanın olmayana üstünlüğü yoktur. Okumuşun ümmiye Türkün Kürde şehirlinin köylüye üstünlüğü yoktur. Hiçbir zümrenin diğeri üzerinde üstünlüğü yoktur. 77 milyonun her bir ferdi kurucu unsurdur. Türkiye cumhuriyetinin sahibidir. Tek bir kişinin ve ailenin sultasını cumhuriyet sona erdirirken, yeni diktatörler yönetici elitler ya da milli şefler tesis etmek için kurulmamıştır" dedi.

-BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN HAYALİ-

Ailesi, gelir durumu, etnik kökeni ayırt etmeksizin herkesin eşit olduğunun altını çizen Erdoğan, "Türkiye'nin istikbalini tayin hususunda dağdaki çoban da üniversitedeki profesör de aynı derecede söz sahibidir. Cumhuriyetin hemen ardından tek parti öyle bir baskı oluşturmuştur ki bu ülkenin asıl sahipleri kurucu unsurları yani çoğunluk kendini dışlanmış hissetmiştir. Darbeler azınlığı iktidara taşırken çoğunluğun hukukunu ayaklar altına almıştır. İşte Yeni Türkiye bu çarpık gidişin son bulduğu bir Türkiye'dir. Biz 12 yıldır Türkiye'yi hayalleriyle buluşturmanın mücadelesini veriyoruz. Benim öyle bir hayalim var ki gerçek olmasını çok arzu ediyorum. 77 milyonun her ferdinin bu ülkenin asıl sahibi olarak hissetmesini başını öne eğmeden dimdik durmasını arzu ediyor samimi hayaliyle yaşıyorum. Biz böyle bir hayalin peşindeyiz. Bu hayali mümkün hale getirmenin mücadelesini veriyoruz.

-"TÜRKİYE SESİ ÇOK ÇIKANLARIN EGEMEN OLDUĞU BİR ÜLKE DEĞİLDİR"-

Çetelerle mücadele ederken bu hayalin peşinde koşuyoruz. Belli zümrelerin tahakkümüne son verirken bu hayalin özlemiyle gayret gösteriyoruz. Azınlığın çoğunluğa baskı kurduğu bir iklimden ülkeyi çıkarıp herkesin birbirine aynı nazarla baktığı bir iklimi inşa ettik ediyoruz. Hep söyledik Türkiye sesi çok çıkanların egemen olduğu bir ülke değildir. Türkiye sokaklara çıkıp şımarıkça camı çerçeveyi indirenlerin tahakküm kurduğu bir ülke değildir. Türkiye parası olanın düdüğünü çalacağı, manşet atanın rota çizeceği bir ülke değildir. Kardeşlerimin bu hissiyat içinde olmasını istiyoruz. Dünyadaki tüm kardeşlerimizin güçlü bir devlet olan Türkiye'nin yanlarında olduklarını hissetmesini istiyoruz. 30 Mart öncesinde kendisini imtiyazlı zanneden kibir abideleri kaybetmiş milletten cevabını almıştır. Millet en ağır saldırılar karşısında gücünü iradesini tüm dünyaya hissettirmiştir. Azınlığın çoğunluğa tahakküm ettiği dönemler bir daha geri gelmemek üzere bitmiştir" şeklinde konuştu.

2007 yılında cumhuriyeti daha da güçlendirmek milli egemenliği ve demokrasiyi tahkim etmek için çok önemli bir anayasa değişikliği yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin her kurum ve iradenin üstünde olduğunu gösterdik. CHP, MHP, BDP karşı çıktı. AK Parti olarak biz 330'u yakalayarak millete gittik. Millet ne dedi? Yüzde 58 ile 26 maddelik paketi onaylıyoruz dedi. Bu değişiklik ile bu güne geldik. Bir anayasa. Yeni anayasa yapalım dedik. Biz 327 vekille Anayasa uzlaşma komisyonunda 3 kişiyle temsil edildik. Toplamda 227 vekille karşımızda 9 kişiyle temsil edildiler. Ne oldu? Yeni anayasaya evet dediler mi? Mutabık kalınan 60 madde var. Meclis başkanı böyle yürümez dedi. Anamuhalefet dedi ki, bunları meclisten çıkarmaya varız. Öyle deyince ben de arkadaşlarıma tamam dedim. CHP'nin genel müdürü arkadaşlarım yanlarına gidince dediler ki hayır, MHP ve BDP de evet desin. İkimizin oyu buna yetiyor. Gel çıkaralım dedik. 4 parti bunlarda mutabık. 60 maddeyle ilgili mecliste çalışma yapalım 15 günde çıkaralım iki parti olarak. Orada da mızıkçılık yaptılar. Çünkü onlar hiçbir zaman inşa etmeye gelmez. Yıkmaya gelir. Olumsuzluğun yanında negatif olmanın yanında oldular. Ama biz ne yaptık Allah'ın izniyle Türkiye'de artık gerilim olmaktan çıksın. 20 milletvekili ya da siyasi partilerin göstereceği uygun her aday milletin huzuruna çıkacak milletten yetki alırsa Cumhurbaşkanı olacak.

-"HER İŞİMİZİ İŞTİRA İLE YAPACAĞIZ"-

AK Parti olarak 10 Ağustostaki seçimler için istişarelerimiz yoğun şekilde devam ediyor. Biz bir istişare partisiyiz. Her işimizi istişare ile yaparız. Bugüne kadar böyle yaptık. Geçtiğimiz hafta milletvekillerimizle yani sizlerle görüştük. Ardından genişletilmiş il başkanları toplantısı yaptık. Kanaatleri aldık. Büyük kongre delegelerimiz kadın ve gençlik kollarımızla bu hafta bir araya geliyoruz. Onların da kanaatini alacağız. Kanaat önderleriyle görüşmelerimiz oluyor ve olacak. Cumhurbaşkanımızla da bu konuyu ele alıp değerlendireceğiz. MHP'nin Genel Başkanı bu işe iki kişi karar veremez diyor. E sen mi vereceksin kararı? Yani biz bu kadar geniş bir istişare yapıyoruz bu arada da Cumhurbaşkanımızla da böyle bir konuyu açık net değerlendiririz. Nihai kararı ise millet verecek. Bu kadar siyasetin acemisi bir çırak. Bu işlerden anlamıyor. Nihai kararı millet verir. Bu noktada cumhurbaşkanlığı çantada keklik değil. Millet verecek kararı. Nedir bu telaş o zaman?"

-CEMAATİ ELEŞTİRİRKEN SES TONUNU YÜKSELTTİ-

Erdoğan, şöyle dedi:

"CHP'nin Genel Müdürü de tutuşmuş. Kendi içlerinde de birbirlerine girdiler. Pensilvanyayla neden bir araya geldiniz. Olacak olan buydu. Bunlar kime yar oldu ki size yar olsunlar. Tek ceketle yola çıktı şu anda milyarlarca liralık dava açıyor. Bunların parasını nerEden buluyorsun. Tek ceketi vardı onu da kaybedecek. Tazminat davalarıyla her Halde ciddi bir rakam toplayacak inşaatın kalan kısmını tamamlayacak. Şu dönemde yargının tüm kurumları içinde olanlar ortadadır. Adana olayı ortadadır. Hala utanmadan sıkılmadan yazdıkları ortadadır. Neyi yazıyorsun neyi çiziyorsun sen bu ülkenin başbakanını bakanları dinleyeceksin bunu da kalkacaksınız dinleteceksiniz utanmadan sıkılmadan belge diyeceksin. İşte belge... Ne belgesi... Kalkıp da bunu söyleyemiyor. Bu ülkenin başbakanı nasıl dinlenir diyemiyorlar. Bakanların konuşmaları nasıl dinlenir diyemiyorlar. Devleti kendi dinleme seanslarını yapacak yer haline getirdiler. Bunu savunacak kadar alçaklar. Bunun savunulur bir yanı var mı? Sizin adalet anlayışınız bu mu? Nasıl girersiniz insanların mahremine? Bu denli bu işin maalesef şu anda istikameti kaybolmuş ve istikametini kaybetmiş bu takım son çırpınışlarını yapıyor. Biz gereğini yapacağız.

-AK PARTİLİ VEKİLLERE ÇAĞRI-

Bunun için de tüm vekil arkadaşlarıma görev düşüyor. Siz milletin vekilisiniz. Bu millet yüzde 45 buçukla meydanlarda ne dedi, biz bunların yolsuzluk yaftalarına inanmıyoruz dedi. Bu iftirayı atanlara sizler gereken cezayı vermelisiniz. Bunların elinde hep söyledim şantaj kasetleri var. Bu devletin en tepesinden en aşağısına kadar. Cumhurbaşkanının da şantaj kasedi var, benim de vardı, Genel Kurmayın da vardı. Ben dedim ki açıklamazsanız namertsiniz diyorum. Açıklayın diyorum. Şahsımla alakalı bir şey bulamadılar bulamayacaklar. Benim bakanlarımla çocuklarımla konuştuklarımı verebildiler. Veremeyecekler bulamayacaklar çünkü bunlarda o şeref yok. Geçen söyledim ya düşman bile bu şerefsizliği yapmaz. Bunlar bunu yaptı! Değerli kardeşlerim bizim aldığımız terbiye farklıdır. Biliyorsunuz Hazreti Ali düşmanı öldürmek için yatırıyor tam boynunu vuracak düşman tükürüyor. Tükürdüğü anda Hazreti Ali onu öldürmekten vazgeçiyor. Şu ana kadar seni inancımın gereği için öldürecektim ama nefsim karışır diye vazgeçiyorum diyor. Tablo budur. Vicdansızca hareket ettiler. Şimdi de farklı gayretlerin içindeler. Biz de AK Parti olarak elimizden geleni yapacak bu devleti bu Haşhaşilerden Allah'ın izniyle temizleyeceğiz."

Türkiye'nin ekonomide geldiği noktayı da açıklayan Başbakan Erdoğan, "Gezi olaylarında ve 17 Aralık sürecinde Türkiye'deki huzur kadar ekonomi de hedef alındı. Bu hadiseler cereyan ederken belli odaklar uluslararası platformlarda karalama kampanyası başlattı. Uluslararası medyada boy boy ilanlar yayınlandı. Bunu ülkenin içinden birileri yaptı. Türkiye bir kriz ülkesi gibi gösterilmek istendi. İşveren örgütleri Türkiye'ye uluslararası yatırım gelmez diyerek bizi tehdit ettiler ve yatırımcıya gelmeyin çağrısı yaptılar. Ekonomiyi durduralım çağrıları yapıldı" dedi.

Konuşmasında ekonomik istikrar vurgusu yapan Erdoğan, ülkeye gelen Turist sayındaki artışa da dikkat çekti.

Anahtar Kelimeler: