Recep Tayyip Erdoğan: Umutsuzluğa teslim olmayız

Uzakdoğu gezisinin üçüncü ayağında Malezya'ya giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Uluslararası İslam Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanı verildi.

Burada öğrencilere hitap eden Erdoğan, "Hüzün, yeis, umutsuzluk bizim inananlar olarak kabul edeceğimiz, onaylayacağımız özellikle de teslim olacağımız duygular değildir" dedi.

Erdoğan fahri doktora töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'deki üniversitelerde baskının sürdüğü dönemde Malezya'nın Türkiyeli öğrencilere kapılarını açtığını söyledi.

Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:

Türkiye'nin zor zamanlarında Malezya ve Malezya üniversiteleri hep yanında oldu. Birçok öğrencimiz buraları kendi inancını muhafaza ederek okuyabileceği bir yer olarak gördü.

Reklam
Reklam

Bosna Savaşı sırasında Balkanlardan yüzlerce öğrenci Malezya'da eğitim aldı. Bu öğrenciler bugün kendi ülkelerinde ve dünyanın dört bir yanında önemli görevler ifa ediyorlar.

Burada ibret almamızı gerektiren bir hikmet var. İlahi mesaj şunu söylüyor. Sizin şer gördüklerinizde hayır, hayır gördüklerinizde şer vardır.

Yine ilahi mesaj “Her zorlukla birlikte kolaylık vardır” diyor.

Türkiye’de bizim genç üniversite öğrencilerimiz bunu iliklerine kadar yaşadılar. Öyle zamanlar oldu ki zulüm bütün renkleriyle bütün boyutlarıyla üzerlerine çökerdi.

Hiçbir çıkış kapısının olmadığını zannedersiniz, daralırsınız, ruhuz, kalbiniz adeta bir cenderenin altında gibi hissedersiniz. Ama Allah öyle bir çıkış kapısı açar bulutları öyle bir aralar kalbinize öyle bir inşirah sağlar ki eski halinizden daha da rahat koşullara evrilirsiniz.

Yine ilahi mesaj “Her zorlukla birlikte kolaylık vardır” diyor.

"UMUTSUZLUĞA TESLİM OLMAYIZ"
Türkiye’de bizim genç üniversite öğrencilerimiz bunu iliklerine kadar yaşadılar. Öyle zamanlar oldu ki zulüm bütün renkleriyle bütün boyutlarıyla üzerlerine çökerdi. Hiçbir çıkış kapısının olmadığını zannedersiniz, daralırsınız, ruhuz, kalbiniz adeta bir cenderenin altında gibi hissedersiniz. Ama Allah öyle bir çıkış kapısı açar bulutları öyle bir aralar kalbinize öyle bir inşirah sağlar ki eski halinizden daha da rahat koşullara evrilirsiniz.

Reklam
Reklam

Hüzün, yeis, umutsuzluk bizim inananlar olarak kabul edeceğimiz, onaylayacağımız özellikle de teslim olacağımız duygular değildir.

Yine ilahi mesaj şunu söylüyor: “Gevşemeyin mahzun olmayın, inanıyorsanız muhakkak üstünsünüzdür” Bizim ölçümüz budur. Sabredenler zafere erişenlerdir. “Men sabere, zafere”

"GENÇLERİMİZE AĞIR ZULÜMLER EDİLDİ"
Üzerindeki zulme baskıya, haksızlığa karşı sabreden ama buna karşı samimi mücadele eden bir insan için zafer mukadder hale gelir. Türkiye’nin gençleri bunu başardılar. 80’lerde 90’larda hatta 2000’lerde kendilerine yönelen zulme sabrettiler, tahammül gösterdiler, mücadele etiler ve nihayet zaferi elde ettiler.

Bir dönem gençlerimize çok ağır zulümler edildiği için üzülüyorduk. Ama sonuçta yurtdışında çok iyi üniversitelerde okumuş, uluslararası vizyon sahibi gençlerimiz oldu. Şer hayra tahvil edilmiş oldu.

Örneğin geldiler Malezya’da eğitim gördüler, dilini kültürünü öğrendiler. Avrupa’ya ABD’ye giden gençlerimiz oldu. Onlar ülkelerine döndüler ve şu an ülkelerinin kalkınmasına ciddi katkılar sağlıyorlar.

Reklam
Reklam

"İHA ÜRETEN ÜLKE KONUMUNA GELDİK"
Türkiye’nin 11 yıl içinde hükümetimiz döneminde elde ettiği başarılar, bu donanımlı, birikimli gençlerin omuzlarında yükseliyor.
Bu süreçte biz şunu bir kez daha gördük: Demek ki başörtüsü bilimin önünde engel değilmiş. Demek ki inançlar, değerler, bilimin önünde bir engel değilmiş. Önemli olan zihninizin içindekidir, ruhunuzdakidir, gönlünüzdekidir.

İşte buraya gelmeden önce Tokyo’da Türksat 4A uydumuzun teslim törenine katıldım. Töreni yaptık ve uzaya fırlatıyor. Yılın ikinci çeyreğinde de de 4B’yi fırlatacağız. Bunlar bizim ilk uydularımız değil Türkiye artık savunma sanayii ihtiyaçlarının yüzde 50’sini yerel kaynaklardan sağlıyor.

Biz iktidara geldiğimizde bu oran yüzde 20’ydi. Şimdi kendi tanklarımızı, roketlerimizi İHA’larımızı üreten bir ülke konumuna geldik.

Kendi savaş gemilerimizi inşa ediyoruz. Şimdiye kadar ikisini tamamladık, altı tanesi devam ediyor. Kısa zamanda inşallah onları da denize süreceğiz.
Malezya’nın 2020 hedefleri var bizim 2023 hedeflerimiz var. Baktığımda bu hedefler arasında ortaklıklar gördüm.

Reklam
Reklam

2023’e kadar kendi savaş uçaklarını uydularını imal eden bir ülke konumuna gelmeyi hedefliyoruz ve ben bunu yapabileceğimize canı gönülden inanıyorum.
Uydumuzu sadece Japon mühendisler değil onlarla birlikte genç Türk mühendislerimiz birlikte ürettiler.

30’a yakın mühendis yurda dönecekler ve inşallah uydu yapılması ve fırlatılmasında dışa bağımlılığımızı sona erdirecekler.

BİLİMİN RUHUNDA ÖZGÜRLÜK VARDIR
Burada söylemek istediğim şudur: Bilimin ruhunda özünde özgürlük vardır. Özgürlüğün olmadığı yerde bilim olmaz, hür düşünce olmaz, insanlığın tamamına fayda sağlayacak şeyler çıkmaz.

Malezya ve Türkiye ortak kültürüne bakınca bilim özgürlüğün olduğu ortamlarda genişmiş, filizlenmiş, çınara dönüşmüştür. Bağdat, İsfahan, Kahire, Gırnata… ortak medeniyetimizin önemli ilim merkezleridir. Aynı şekilde Konya ve İstanbul… Matematik, astronomi, felsefe… Burada üretilenler bugün dünyaya ve pozitif bilime yön veriyor. Bu merkezler tesis ettikleri özgürlük ortamı sayesinde dünyanın tüm alemlerini çekiyor, dünyaya bilim öğretiyorlar.

Reklam
Reklam

Bugün Malezya’dan yola çıkıp develer üzerinde ya da deniz yoluyla İspanya’ya gidemezsiniz. Ne yazık ki yollar sizi İspanya’ya götürecek kadar güvenli değil. Vize almadan sınırları geçebilmek mümkün değildir.

Düşünün ki 14’üncü yüzyılda İbni Batuta Kurtuba’dan yola çıkıyor deve sırtında Maldivlere kadar gidip oradan Tunus’a kadar geri dönebiliyor. Daha o dönemde İslam coğrafyasının nasıl özgür ve güvenli olduğunu, alim ve seyyahların nasıl bir ilgiyle karşılandığını sizin takdirinize bırakıyorum.

Özellikle şurası çok önemli: Adını duyduğu bir kitaba ulaşmak için deve sırtında binlerce kilometre yol alan, o kitap ışığında dünyaya büyük miraslar bırakan birçok alimimiz var. İbni Arabi Endülüs’ten yola çıkmış Şam’da vefat etmiştir, Farabi Türkistan’dan Bağdat’a gelmiş orada yaşamış, Mevlana Afganistan’dan çıkıp Konya’ya gelmiş orada vuslata ermiştir. Geleneğe göre öğrenme ve bilim inançlıların kayıp zenginliğidir.

ÖNCE KENDİMİZE GÜVENECEĞİZ
Dünya bilimine yön veren birçok isim bu ortamda yetiştiler. Endülüs’e giden Müslüman alimler Ortaçağ karanlığındaki Avrupa’yı aydınlattılar. Endonezya’ya Malezya’ya gelenler burada bir medeniyet inşa edebilmişse bu konuda araştırmalar yapmamız gerekir. Biz tarihe bakarak sadece tarihte kalanla övünecek bir medeniyetin mensupları değiliz. Tam tersine biz tarihi inşa etmenin özgüveni içinde istikbali de inşa edecek bir neslin evlatlarıyız. Biz geçmişimizle övünürüz ama övünmekle yetinmeyiz. Oradan dersler çıkarıp inşa etmekle mükellef olduğumuz geleceği nasıl tasarlayacağız bunun adımlarını atarız. Önce kendimize güveneceğiz, geçmişte yaptığımızı bilecek, yine yapabileceğimize yürekten inanacağız. Gönüllerimiz arasına örülmüş duvarlar var. Başta hocalarımız olmak üzere bu duvarları hep birlikte yıkacağız. İki, kendi halkına zulmeden, baskı uygulayan devlet anlayışını elimizin tersiyle itecek, insanı yaşat ki devlet yaşasın diyerek özgürlükleri mümkün olduğunca genişleteceğiz.

Reklam
Reklam
Anahtar Kelimeler: