Reflü kanseri tetikliyor

BURSA (İHA) - Uzmanlar, göğüs kafesinde yanma hisseden, sürekli ağzına ekşi su gelenlerin, ses kısıklığı ve boğaz problemi yaşayanların reflü hastası olabileceğini, bu hastalığın da kanseri tetiklediğine dikkat çekiyor.

Reflü hastalığının yenilen yemeğin geriye doğru kaçması, göğüste yanma veya ağrı hissine yol açabildiği gibi bu durumun kalp hastalıklarıyla karıştırılabileceğini söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Nejat Gülgör, "Yemekten sonra yatıldığında veya öne eğilindiğinde geriye kaçış ve göğüste yanma daha fazla hissedilir. Reflünün tanısının konulmasında da ilk basamak hastanın şikayetleridir. Ağza gelen acı su ve tipik yanma şikayetleri olan bir hasta asit baskılayıcı ilaçlardan yarar gördüğünden bahsediyorsa ise büyük olasılıkla sorun reflüdür" diye konuştu.

Reklam
Reklam

"Geriye doğru kaçmak" anlamına gelen reflü hastalığının belirtilerini aktaran Gülgör, en önemli belirtilerin, yemek borusuna kaçan mide asidi olabildiği gibi, bazen de on iki parmak bağırsağından mide içine ve buradan da yemek borusuna kaçan safra ve pankreas sıvılarının olabileceğine işaret etti. "Yemek borusundaki kaçaklar belli bir sürenin ve miktarın üstüne çıktığında ciddi biçimde ilerleyen önemli sağlık sorunlarına yol açabiliyor" diyen Gülgör, "Reflü hastalığı günümüzde en sık rastlanan sindirim
sistemi rahatsızlıklarından biri. Bebeklerde dahi görülen bu hastalık en sık 30-40 yaş grubunda ortaya çıkıyor. Bebeklerde görülen reflü, sıklıkla bebeğin gelişimi ile birlikte ileri tedavi gerektirmeksizin 2 yaşına kadar kendiliğinden düzeliyor. Bebeklerin yanı sıra hamilelerin üçte ikisinde de reflü şikayetleri gözlenebiliyor. Hamileliğin son dönemlerinde artan şikayetler doğum sonrasında da ağza acı su gelmesi, göğüste yanma ,göğüs ağrısı, ses kısıklığı, sık farenjit, astım, kronik öksürük, ağız kokusu şeklinde kendini gösteriyor" şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

"REFLÜ" KANSERİN TETİKLEYİCİSİ Reflü hastalığı tedavi edilmediği zaman yemek borusunun sürekli hasar görerek, kasılmada sorunlar oluşturduğuna dikkat çeken Gülgör, reflünün özellikle katı gıdalara karşı yutkunma güçlüğüne, ardından da yemek borusunda kısalmaya neden olduğunu belirtti. Bu durumdaki hastaların kapalı ameliyat şansını yitiren hasta grubuna girdiğini söyleyen Gülgör, "Sürekli tahriş sonrasında yemek borusunun alt ucunda kanser gelişimi başlayabilir. 'Barrett' diye adlandırılan bir mukoza farklılaşması gelişmiş ise kanser oluşma riski ortalama olarak 100 kat artar. Barrett saptandığında reflü cerrahi olarak tedavi edilmelidir" dedi.

Gülgör, aldıkları önlemler ve ilaçların karşında da rahatsızlıkları geçmeyen hastalara "anti-reflü" uygulanmasının en uygun yöntem olduğuna değinerek, "8-12 haftalık ilaç tedavisi, diyet ve sosyal yaşam önlemi sonrasında sonuç alamayan hastalar için anti-reflü cerrahisinin başarı oranı yüzde 90-95'tir" şeklinde konuştu.
Cerrahi müdahale olarak laparaskopik (kapalı) reflü ameliyatının günümüzde kabul gören etkili bir yöntem olduğunu dile getiren Gülgör, herhangi bir sorun çıkmadığı takdirde ameliyattan 8 saat sonra hastanın, sıvı gıdaların alınımına başlayabileceğini ve yine ameliyattan sonraki 18-24 saat içinde iyileşme görüleceğini kaydetti. Reflüde alınacak bazı önlemler ise şunlar:
"Yemekten sonra 3-4 saat süre ile yatmamak ve yatağın başını yükseltmek. Öne doğru çok fazla eğilmemek. Alkol, bira, kola, veya maden suyu gibi gazlı içecekler ve sigara kullanımını tamamen kesmek. Nane, soğan, sarımsak, çikolata gibi gıdaların alımından kaçınmak ve baharatlı veya kızartma tarzında yiyecekler tüketmemek. Şişmanlık var ise kilo vermek. Sıkı pantolon giymemek ve sıkı kemer kullanımından kaçınmak. Portakal, limon gibi asitli meyvelerden kaçınmak."

Reklam
Reklam