Rekabet Kongresi sonuç bildirgesi açıklandı

İSTANBUL (İHA) - Rekabet Kongresi 2006 Sonuç Bildirgesi'nde, Türkiye'nin toplam ihracat hacmini 250 milyar ABD dolarına çıkarması gerektiği vurgulandı. Bildirgede ayrıca, ekonomik gücün dengeli bir biçimde dağıtılması, İstanbul gibi 5 adet daha 'büyüme platformu' oluşturulması gerektiği belirtildi.

Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) ve TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) tarafından bu yıl 2.'si düzenlenen "Rekabet Kongresi 2006" sonrasında, bir "Sonuç Bildirgesi" açıklandı. Türkiye'nin rekabet politikasının oluşumuna bilimsel katkı sağlayacak olan ve önümüzdeki yıl yapılacak olan "Rekabet Kongresi 2007"nin temasını oluşturacak olan Sonuç Bildirgesi, kongre esnasında yapılan konuşmalar ve sunumlar ışığında hazırlandı. Rekabet Kongresi 2006'nın sonuç bildirgesinde öne çıkan bazı konu başlıkları şöyle oluştu:
"Bir ülkenin rekabet gücü o ülkenin ürettiği mal ve hizmetlerin dünya pazarlarındaki payı değildir. Rekabet gücü, bir ülkede sürdürülebilir büyümeyi sağlayacak olan kurumların, politikaların ve üretim faktörlerinin tümünü kapsayan üretkenlik olarak tanımlanır. Bu bağlamda inovasyonun rekabet gücünü belirleyen bir unsur olarak özellikle dikkate alınması gerekir. Dünya ekonomisinin ağırlık merkezi değişmektedir: OPEC ülkeleri güç kazanmakta, Orta Doğu coğrafyasında hareketlilik devam etmekte, AB genişleme sürecini sorgulamakta, dünyada genel olarak bir hızlı hareketliliğin, aslında bir 'karışıklığın' olduğu izlenmektedir. Bu düzen içinde Türkiye'nin konumu da her zaman olduğu gibi önemini korumaktadır. Türkiye toplam ihracat hacmini 250 milyar ABD dolarına çıkarmalıdır. 2005 yılı rakamları ile kişi başına düşen 1.083 ABD doları ihracat miktarını Tayland ve ABD arasındaki bir noktaya oturtabilmelidir. Bunun için Türkiye'nin bir küresel strateji geliştirmesi elzemdir. Japonya 1970'lerde, Güney Kore ise bu stratejiyi 1980'lerde geliştirebilmiştir. Türkiye'de ekonomik etkisi ve rekabet gücü şu an için en yüksek olan turizm, yazılım, ilaç, el sanatları, kimya, giyim-ayakkabı, otomotiv, gıda-içecek, demir-çelik, gemi inşa ve cam sektörleri lokomotif sektörler olabilir. Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarının da barındırıldığı çeşitlendirilmiş enerji kaynaklarından yararlanması gerekir. Türkiye'nin geleceğinde bilgi yoğun sektörlerde rekabetçi olabilmesi için odaklanma sağlanmalıdır. Bu unsurun ise eğitimle gelişeceği yine çok açıktır. Ülkenin ekonomik gücü dengeli bir biçimde dağıtılmalı, İstanbul gibi 5 adet daha 'büyüme platformu' yaratılmalıdır. İş süreçleriyle birlikte teknolojiyi bütünleştirerek inovasyon yapan işletmelerin müşteri memnuniyeti sağlamakta, esnek davranabilmekte avantajları olmakta, bu da gelir ve kar artışını desteklemektedir. İnovasyonun okul öncesi dönemden emeklilik sonrasına kadar hayatın tüm kademelerinde uygulanabilirliğinin sağlanması bir kültür dönüşümünü gerektirir. Böylesine bir kültürel dönüşümünün bireyler üzerinde yaratacağı olumlu etkinin, firmaların insan kaynağı kapasitesi ve dolaylı olarak da rekabet güçleri üzerinde olumlu yansımaları olacaktır. Türkiye imalat sanayi inovasyon odaklı aşamaya geçiş için yeni bir atılım ihtiyacı içindedir. İşbirlikleri oluşturma, Ar-Ge, yeni ürün geliştirme, kurumsal kaynak planlaması, geliştirilmesi gereken alanlar arasındadır. Öncelikle ele alınması gereken konu, bu yönde mutabakatın oluşturulmasıdır."

Reklam
Reklam