Paolo Sorrentino’nun 2014 yılında en iyi yabancı film dalında Oscar kazanan etkileyici filmi “La Grande Bellezza”(The Great Beauty / Muhteşem Güzellik) , İtalya başkentinin şu anki durumu hakkında tartışmalar ve sonu gelmeyen konuşmaların başlamasına yol açtı. Ancak tartışmasız bir gerçek var ki Roma, filmin baştan çıkarıcı arka planınında da yansıtıldığı gibi gerçekten muhteşem. Bu her mevsimde doğru olsa da özellikle yaz aylarının turist dalgasının çekildiği kış aylarında daha bir başka. Mr. Sorrentino’nun ana karakteri Jep‘ in pek çok sahnede bizi kendisi ile birlikte sürüklediği gibi, ücra köşelerdeki sokaklardan, yeni restoranlar ve barlarla bizi tarihsel merkeze doğru çeken işaretler, Roma’nın güzelliğinin derin boyutlarda olduğunun bir kanıtı.
La Grande Bellezza’ nın öne çıkan en önemli sahnelerinden bir tanesi, 3.yy’dan günümüze miras kalan devasa Terma Di Caracalla Roma’ya özgü banyo kalıntılarıdır.
Bu harika kalıntılar hiçbir ilizyon numarasına gerek kalmadan, gün ışığında bile tarif edilmeyecek kadar güzel. Kompleksin yükselen duvarları arasında gerçekten çok iyi korunmuş parçaları arasında, terra-cotta renkli iskeleti övgülere değen yapının unutulmuş güzelliğinin ispatına kanıt sunuyor.
Hayatı kolaylaştıran mozaik döşemeler ve termal havuzları da içeren unsurlar, müzede sergilenmeye değecek güzellikteki mermer heykeller ile desteklenmektedir. Giriş ücreti 6 Euro .
Roma’nın Campo de Fiori (çiçek meydanı) yakınlarındaki sanat eserleriyle dolu müze kümeleri sizi büyüleyecek. “Galleria Varsi” ile başlarsak sokak sanatı, grafiti ve duvar resimleri şehri baştan başa donatmakta. “Dorothy Circus” Galerisi’nin hemen köşesindeki kan kırmızısı duvarlar, Sürrealist Pop Sanatı’nın yansımasıdır.
Karşı konulmaz İtalyan lezzetlerini farklı bir yere taşımak isteyen bir çift yetenekli genç aşçı, 2013 yılında restoranlarını Centocelle sokağında açarak, gezginlerin midesindeki kelebekleri lezzet şölenine davet ettiler.
Mutfağın öne çıkan yemeği , tatlı karamalize soğana yatırılmış üç adet leziz köfte ile gölgelenmiş, Romanesco brokoli. Bu küçük ama sevimli restorandaki sınırlı sayıdaki masa ve sandalyeden dolayı rezervasyon hayati önem taşıyor. İki kişilik yemeğin fiyatı ortalama 60 Euro kadar.
Gecenizi tamamlamak için yönünüzü Centocelle’den Pigneto’ya çevirin. Gece hayatının kalbi olarak bilinen Pigneto’da herkes için uygun bir adres bulmak mümkün. İçki sevenler yönlerini, Birra Più‘ ya doğru çevirsin. Müzik için hafta sonları havalı klasik tema saçan, yerel grupların ve Dj’lerin sahne aldığı, gösterişsiz mekanlar da Pigneto'da.
Şehrin en eski marketlerinden bir tanesi olan Mercato di Testaccio 2012 yılında çeşitli sebeplerden dolayı farklı bir yapının içine taşındı. Pek çok kişi bu durumdan rahatsız olarak marketin, Roma’ya özgü bir marketten ziyade daha çok sahipsiz bir markete dönüştüğünden şikayet ediyor.
Daha tatmin edici market tecrübesi için genç tasarımcıların, zanaatkârların ve klasik satıcılara ait ikinci el veya kullanılmamış birçok eşya için en doğru adresiniz Mercato Monti.
Tiber Nehri’nin batısında, Tastevere’in labirenti andıran sokaklarında yeni bir restoran alternatifi İtalyan lezzetlerini sunuyor, “Pianostrada Laboratorio di Cucina”. Öğle yemeği için , kremalı stracciatella peyniri, mantarlı hamsi ve aragula seppia mürekkebi sürülmüş siyah seppia ekmeği ile servis edilen Pane Alici’yi deneyin, ortalama fiyatı 9 Euro.
Museo de’ Arte Contemporanea Roma veya Macro, eski bira üreticisi Peroni’nin yerinde ev sahipliği yapan, mimar Zaha Hadidi tarafından tasarlanmış , etkileyici ve modern Maxxi gibi sanat müzelerinin genellikle gölgesinde kalmaktadır. Ancak bir müzeyi dış görünümüne bakarak yargılamayın. Macro provokatif portre fotoğraflarından, 2014 senesinde çocuklar için sergilenen Mac Adam kompleks müzesinde hizmet veren artist Toshiko Horiuchi ‘nin çok renkli (crotched) çalışmalarının da bulunduğu , geniş ölçekli eserleri de barındırmaktadır. Müze aynı zamanda birkaç sene önce geniş bir kanat eklenerek büyümüştür. Giriş 13.50 Euro.
Macro’dan kısa bir yürüyüş kendinizi, duvarları süt şişeleriyle süslenmiş Come il Latte gibi bir dondurmacıda en kremalı bir dondurmayı kaşıklandırmakla son bulmak anlamına gelir. Şehrin en iyi dondurmacı “geleteria” dükkanlarının aksine, 2012 yılında açılan “Fatamorgna ve Claudio Torcè’s II” bu sanatsal dondurmacı, alışılmadık tatlar sunmamaktadır.
Onun yerine dükkanın sahibi Nicoletta Chiacchiari tanınmış favorileri geliştirmek amacıyla en kaliteli malzemeleri kullanarak, pembe Himalaya tuzu ve fıstık doldurulmuş açık yeşil Sicilya fındıkları eşliğinde, karamel süslü lezzetler sunuyor. Bir külahı doldurduktan sonra, kalorilerin bir kısmını kuzeydeki Quartiere Coppedè mahallesinde bulunan tuhaf kulelerin ve şatafatlı ön cephelerin adeta bir peri masalından koparıldığı izlenimi bıraktığı Art Noevau Sarayı civarlarında bir turla yakabilirsiniz.
Roma’nın modern mutfağının kalbine ulaşmak için , şehrin kalbinden uzaklaşmak gerekir. Konut mahallesi Monteverde’nin sessiz sokaklarında içeride sunulan olağanüstü yemekler hakkında dışarıdan bakıldığında sıradan, kayda değer bulunmayacak bir restoran izlenimi bırakan, L’Osteria Monteverde bulunur. Günlük bir yemek için yumurtalı parmigiano kreması, porcini mantarları ve kızarmış bıldırcın yumurtası ilavesi ile ince dilimlenmiş ve çiğ servis edilmiş biftek, damak tadı için devrim niteliği taşır.
Rozmarin kokulu borlotti fasulyesi üzerine oturtulmuş kızarmış ahtapot, taze stracciatella peyniri ilavesi ile devinim kazandı. Koyun peyniri ve baccalá’ya doyurulmuş spagetti bir miktar alevli ‘nduja (baharatlı Calabria sosu) ilavesi ile bir ateşin közlerini adeta körükledi diyebiliriz. İki kişilik akşam yemeği , yaklaşık 60 Euro.
Gece faslı için Monteverde’den Vineria Litro’ya doğru ilerleyin. Aynalı bar, nadir bulunan mezcaller ile dolu olduğundan, dumanlı bir ruh için klasik içkilerini deneyin, küçük (piazza) kafesi olan No Au için şehir merkezine doğru yönünüzü çevirin. Bar kenarında tahta bir sandalye çektikten sonra Occhipinti’den bir bardak Sicilya kırmızı veya Birra del Borgo’dan bir IPA sipariş verin.
Cuma sabahları kalabalıklar, popüler Pope Francis’i göz ucuyla dahi görebilmek için St. Peter Basilica’da toplanır. İkinci en geniş (basilica) San Paulu Fuori le Mura’da hissedilen maneviyat , bu kutsal bölgeyi acelesi olmayan topluluklar için cazip hale getiriyor. Kilisenin ortasında yükselen tavanlar ve altın kaplama duvar resimleri gerçekten etkileyici ama haç şeklindeki kilise kanatlarının ötesinde daha da güzel bir özellik gizli; huzurlu bir avlu ve güzel mozaikleri , damlayan bir şelalesi ve yılın büyük bir kısmında çiçek açmış gülleriyle manastır (giriş , 4 Euro).
Adapte edilmiş tekrar kullanımın dersine bire bir şahit olmak için , endüstriyel Ostiense istikametinden kuzeye , Centrale Montemartini mahallesine doğru yürüyün. Orada eski termoelektirik enerji santralinin, şimdi Capitoline Müzesi’nden eski heykeller ve kıymetli eşyalar bulunduran bir müze halini aldığını göreceksiniz.
En göz alıcı yanının , sanat alanı için daha sonra artık olarak kullanılması düşünülen , geçmişte şehrin güç üretimine katkıda bulunmuş , siyah ve ağır motorlar, buhar türbinlerine tam bir tezat oluşturan, süt beyazı renginde mermer heykellerin ana sergi alanında ziyaretçilerini ağırlamaya hazır beklemesi diyebiliriz. Giriş ücreti 7.50 Euro.
Roma’da hiçbir haftasonu pizza olmadan tamamlanmış sayılamaz. İnce gevrek pizza için şehrin gözde pizzeria Emma’ya gidin. Pizza al taglio için (dilim dilim) usta pizzaiolo Gabriele Bonci’nin işlettiği 8 Mart tarihinde gerekli görülmüş alan genişletme işlemlerinin tamamlanmasından sonra tekrar faaliyete girmesinin beklendiği al-götür dükkánı Pizzarium’a gidin. Seçenekler her ne kadar alışılmadık bir tat arayışına doğru kaymış olsa bile , örneğin kızarmış zuccini yerine ricotta kullanılması gibi hala ve hala çok lezizler. Neresinden bakarsanız bakın öğünler her Roma tatilinde olduğu gibi karınlar şişkin bir şekilde biter.
Tarihi merkezin içerisinde bulunan, 17.yy’dan kalma Palazzo’da 24 odası ve süitleri ile 2013’ün sonlarına doğru açılan lüks bir otel domhotelrome.com . Zengin döşenmiş dekero yeni ve eskinin bir buluşması olduğundan göze çok çekici bunun yanında , kulüp tarzı çatı katı terası, sıcak aylarda aperatif için uygun görünmektedir.
2013 yılında açılan 30 odalı , Orta Çağ’dan kalma mobilyaların mermer heykeller ile kaynaştığı J.K. Place Roma jkroma.com otelinde, mimar Michele Bönan’ın göze çarpan dizaynları, renkli desenler , 4 poster işlemeli yataklar ve ortak kullanım alanlarında Berber halılar ve geleceğe dönük şamdanlar yer almaktadır.