Romatoid artritte yeni tedaviler yüz güldürüyor

MÜ Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevsun İnanç: - "Özellikle son 20 yılda çok daha etkili tedaviler kullanılmaya başlandı. Bu yeni tedavilerle yanıt alma oranı yüzde 75'lere yükseldi. Son dönemde kullanmaya başladığımız biyolojik tedaviler dediğimiz, daha çok hastalığın oluşumuna yönelik hücreleri ve bu hücrelerden salgılanan proteinleri baskılamaya yönelik tedavilerin başarı oranı yüksek" - "Bu tedavilerde dahi hastaların 4'te 1'inden yanıt alamayabiliyoruz. Hastalıkları aktif olarak devam edebiliyor. Tedavi konusunda çalışmalar devam ediyor. Biyolojik tedavilerin de içinde bulunduğu gelişmiş tedaviler dediğimiz bu gruba yeni tedavi ajanları da eklenmeye devam ediyor" - "Son yıllarda birçok hastalığın da sorumlusu tutulmaya başlanan mikrobiyota, özellikle bağırsaklardaki mikrobiyotanın da romatoid artritteki etkisi araştırılıyor"

İSTANBUL (AA) - HATİCE ŞENSES - Marmara Üniversitesi (MÜ) Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevsun İnanç, romatoid artritte özellikle son 20 yılda çok daha etkili tedaviler kullanılmaya başlandığını belirterek, "Bu yeni tedavilerle yanıt alma oranı yüzde 75'lere yükseldi. Son dönemde kullanmaya başladığımız biyolojik tedavilerin başarı oranı yüksek." dedi.

Prof. Dr. Nevsun İnanç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eklemleri tutan iltihaplı bir eklem hastalığı olan romatoid artritin sadece eklemlerle sınırlı kalmadığını, hastalığın kalp, akciğer gibi organlar üzerinde de etkisinin yüksek olduğunu söyledi.

Reklam
Reklam

Hastalığın yaşam riski oluşturan nedenlerinin başında kalbin geldiğini dile getiren İnanç, "Dünyada 1000 kişiden 5'i romatoid artrit hastası. Ülkemizde yapılan çalışmalar göre, Akdeniz ülkelerinde olduğu gibi hastalığın şiddeti biraz daha düşük görülse de karşılaşılması sıklığı bu orana yakındır." diye konuştu.

İnanç, hastalığın 16 yaşından sonra görüldüğünü, en sık görülme yaş aralığının ise 30-50 olduğunu ifade ederek, sorunun bu yaş aralığında kadınlarda 3 kat kadar daha fazla görüldüğünü, erkeklerde ise sıklığının 50 yaştan sonra daha çok arttığını kaydetti.

Hastalığın nedeninin bilinmediğini, hastaların genetik olarak bu soruna yatkınlıklarının olduğunun söylenebileceğini vurgulayan İnanç, şu bilgileri verdi:

"Ancak bu tek başına hastalığın ortaya çıkması için yeterli değil. Bir takım çevresel etkenler de olmalı. Bunlardan biri sigara. Sigara birtakım enzimlerle bazı proteinlerdeki dönüşümleri tetikleyerek, özellikle akciğerde böyle bir etki oluşturan hastalığın ortaya çıkmasında ve tetiklenmesinde oldukça etkili. Enfeksiyonlar da özellikle ağızda olanlar hastalığı tetikleyebiliyor. Birtakım enzimler ve bunların proteinleri dönüştürmesi, vücutta bağışıklık sisteminin tetiklenmesine yol açıyor. Bu da hastalığa neden olabiliyor. Yine son yıllarda birçok hastalığın da sorumlusu tutulmaya başlayan mikrobiyota, özellikle bağırsaklardaki mikrobiyotanın da romatoid artritteki etkisi araştırılıyor. Ağız, bağırsak, akciğer gibi organlarımızda birtakım mikroorganizmalar yaşıyor. Bunların dengesindeki değişikliklerin bu hastalıklarla ilişkili olabileceği çalışmalarla gösterildi. Bu çalışmalar devam ediyor."

Reklam
Reklam

- "Erken tanıyla sakatlıkların, erken ölümlerin önüne geçilebiliyor"

Prof. Dr. Nevsun İnanç, hastalığın erken döneminde daha az sayıda eklemde tutulum olduğunu, ileri dönemlerinde beklenilen klasik deformasyonların erken dönemde olmadığını, bu nedenle romatolog tarafından değerlendirilmeyen hastaların tanısının diğer branşlarda konulmasının zorlaşabildiğini ifade etti.

Kanda iltihap testlerine bakılması ya da hastanın hikayesinin biraz daha detaylı alınmasıyla bunun bir inflamatuvar hastalık olduğunun anlaşılabileceğini dile getiren İnanç, şunları kaydetti:

"Erken dönemde hastanın romatologlar tarafından görülmesi çok önemli, çünkü erken tanının tedavinin başarısındaki etkisi çok arttı. 1980'li yıllardan sonra erken tanıyla sakatlıkların, erken ölümlerin ve iş gücü kayıplarının önüne geçilebileceği çalışmalarla ortaya konuldu. Özellikle son 20 yılda çok daha etkili tedaviler kullanılmaya başlandı. Bu yeni tedavilerle yanıt alma oranı yüzde 75'lere yükseldi. Son dönemde kullanmaya başladığımız biyolojik tedaviler dediğimiz, daha çok hastalığın oluşumuna yönelik hücreleri ve bu hücrelerden salgılanan proteinleri baskılamaya yönelik tedavilerin başarı oranı yüksek. Bu tedavilerde dahi hastaların 4'te 1'inden yanıt alamayabiliyoruz. Hastalıkları aktif olarak devam edebiliyor. Tedavi konusunda çalışmalar devam ediyor. Biyolojik tedavilerin de içinde bulunduğu gelişmiş tedaviler dediğimiz bu gruba yeni tedavi ajanları da eklenmeye devam ediyor."

Reklam
Reklam

Prof. Dr. İnanç, hastalık süresince bazı istenmeyen etkilerin ortaya çıkabileceğine işaret ederek, hastanın, hekimin verdiği şekilde tedaviyi uygulamasının önemine değinerek, hastalığın kontrolünün ancak bu şekilde sağlanabileceğini söyledi.

Bu sayede de hastalıkla ilgili ortaya çıkabilecek başka komplikasyonların önlenebileceğini vurgulayan İnanç, hastanın klinik durumunda herhangi bir değişiklik olması halinde kontrole gitmesinin kritik noktalardan biri olduğunu aktardı.

İnanç, bu şekilde tedavi sürecinde karşılaşılabilecek yan etkileri de en aza indirmenin mümkün olabileceğini sözlerine ekledi.