'Ronaldinho iki Drogba eder'

Duayen yazarı Hıncal Uluç'tan çarpıcı yorum: Ronaldinho fevkalade iyi bir transfer. Menajerinin, abisinin istediği para 6.5 milyon euro. O da büyük bir para değil. Ronaldinho, futbol düzeyi ve futbol kalitesi bakımından iki Drogba eder.

Son dönemde maddi sorunlar yaşayan ve Galatasaray ile Fenerbahçe'nin gölgesinde kalan Beşiktaş'ta, flaş bir transfer konuşuluyor. Ronaldinho, büyük bir heyecan yarattı. Önemli de bir adım atıldı; menajeri ve ağabeyi Roberto Assis İstanbul'a geldi. 

Ben o konudaki fikrimi söyleyeyim; fevkalade iyi bir transfer... Menajerinin, abisinin istediği para; 6.5 milyon euro... O da büyük bir para değil. Galatasaray'ın aldığı ve hiçbir işe yaramayan adamlarına ödediği 8 milyon, 10 milyon euro'ların yanında bir şey değil. Ronaldinho, futbol düzeyi ve futbol kalitesi bakımından iki Drogba eder. 1- Ronaldinho, hem oynayan hem oynatan bir adam. Drogba gibi ileride bekleyip, top önüne düşerse kaleye atan bir adam değil. 2- Ronaldinho, uluslararası anlamda Drogba'dan çok daha büyük bir şöhret. Beşiktaş'a yepyeni bir hava getirir; yepyeni bir heyecan getirir. 2000 yılından beri tribünlerde maç seyretmekten vazgeçmiş ben bile, kalkıp 'Ronaldinho'yu çıplak gözle göreyim' diye maça gidebilirim. O kadar heyecanlı bir isim. 

Reklam
Reklam

AVRUPA'DAN KOVULDU 

3- Ronaldinho, dünya futbolunun en büyük yıldızıydı. O varken, ne Ronaldo'nun adı geçiyordu; ne Messi'nin... Buna rağmen, kendi hataları ve kişisel yanlışları yüzünden, Avrupa'dan kovulur gibi Brezilya'ya gitti. Şimdi yeniden Avrupa'da oynamak istiyor. 'Siz beni harcadınız ama ben daha ölmedim' demek istiyor. Bunun için, bir Avrupa takımına ihtiyacı var. Avrupa takımlarından hiçbiri, ona talip değil; Beşiktaş'ın dışında... Bu yüzden Beşiktaş'ta, 'Beşiktaş bir şey olsun' diye değil; adını yeniden anıtlaştırmak için oynayacak. Böyle bir Ronaldinho gelecek. Para falan yok gözünde... O paraların hepsini, Brezilya'da da teklif ediyorlar zaten... Ben, Ronaldinho transferinin Beşiktaş'a maddi-manevi çok büyük katkısı olacağını düşünüyorum.


Galatasaray, Terim'le başladığı sezona Mancini ile devam ediyor. Mancini, sancılı bir başlangıç yaptı ama son haftalarda takıma hakim olmaya başladı gibi... Siz; Mancini ile Terim dönemini karşılaştırdığınızda, gelecek için nasıl bir Galatasaray görüyorsunuz? 

Reklam
Reklam

İlk yarıyla ilgili bütün Galatasaray yorumları; gerek televizyonda, gerek yazılı basında, 'Terim ve Mancini' karşılaştırması üzerine... Herkes kendi kafasındaki doğrulara göre değil; peşin hükümlere göre, keseri istediği yöne vuruyor. Şu ana kadar, tarafsız bir yorum okumadım. Herkes, bilinçli olarak taraf tutuyor ve yaptığı yorumda da bunu hissediyorsun. Aslında bu mukayeseyi yapmak için, birtakım soruların cevaplanması lazım; birtakım doğruların ortaya çıkması lazım... Bir örnek: Terim zamanında, takıma zararlı olan ve takımı eksik oynatan Sneijder; Mancini döneminde, Avrupa'daki Sneijder oldu. Roberto Mancini sihirbaz değil; geldi, omzuna dokundu ve Wesley Sneijder'e 'Sen şimdi Süpermen oldun' demedi. Uyuyan güzeli uyandırmadı! 

YOK ETMEK İSTİYORDU 

Geçen hafta okudum; Sneijder, "Mancini beni doğru yerde oynatıyor da ondan" diyor. Terim, onu serbest oynatıyordu. Sneijder'le beraber, Terim zamanındaki bir maçı seyredelim mi? Maçı da kendisi seçsin... Bakalım nerede oynamış! Herkesin bildiği bir gerçek var: Ünal Aysal, Terim'i istemiyordu ve Galatasaray'dan yok etmeye uğraşıyordu. Gücünün yetmeyeceğini de biliyordu. Yıpratması lazımdı. Terim zamanında topa vurmayan ama Mancini zamanında eski günlerine dönen Sneijder, acaba bunu bilinçli mi yaptı? Ünal Aysal'dan, böyle bir talimat mı aldı? Bu sorunun araştırılması ve cevabının bulunması lazım. Fatih Terim dönemiyle ilgili, bir sürü soru vardı ve Terim konuşmuyordu. Hatırlarsın; ben de o zaman, "Fatih çok iyi bir Galatasaraylıdır. Bu dönemde, Galatasaray'ı yıpratacak laflar etmez. Günü gelince konuşur" diyordum. Fatih Terim, Ünal Aysal'ın büyük başarıları sonucunda Galatasaray'dan ayrıldı ama ayrıldıktan sonra da konuşmadı. Uzun bir basın toplantısı yaptı; hiçbir şey söylemedi. Bu seneye başlayan takım, kimin eseri? Bu sorunun cevabını verecek tek kişi; Fatih Terim... Fatih Terim, ısrarlı sorulara rağmen susmaya devam ediyor. 'Drogba'yı ve Sneijder'i, Ünal Aysal aldı' tamam... Peki sen, kimi istedin? Kimi istemedin de alındı? Bu takımın, büyük bir yerli açığı var; hangi yerli oyuncuları istedin de almadılar? Ünal Aysal, tam tersini söylüyor. "Milli takıma çağırdığı bütün gençleri almak istedik. Fatih Terim, 'Hayır' dedi" diyor ve buna karşın, Fatih Terim susuyor! Fatih Terim bu sessizliğini sürdürürse, onu en çok destekleyen iki gazeteci de -biri ağabeyim Öcal Uluç, biri ben- Ünal Aysal'a 'haksızlık ettiklerini' düşünmeye başlayacaklar. O zaman da 'İyi ki Fatih Terim'i göndermiş ve Mancini'yi getirmiş' diyenler, haklı çıkacak. Fatih Terim ve Mancini hakkında konuşmak için, doğru yorum yapabilmek için Fatih Terim'in kendisiyle ilgili, gizli kalmış soruların cevabını vermesi lazım. Fatih Terim, o sorulara cevap verdiği gün; ben de sizin 'Fatih Terim, Mancini' sorunuza cevap verebilirim. 

Reklam
Reklam

Galatasaray'da gündem; transfer... İlk yarıda yerli oyuncu eksikliği, kendini sıkça hissettirdi ama Galatasaray işe, iki yabancı alarak başladı. İzet Hajrovic ve Alex Telles'in, İstanbul'a gelmesi bekleniyor. 

Galatasaray, hâlâ yabancı oyuncu peşinde!.. Galatasaray'ın 'yabancı oyuncu' derdi, başından aşkın... Fena halde, yerli oyuncu sıkıntısı var. Piyasadaki en iyi yerli oyunculardan bir tanesi olan Engin Baytar'ı gönderiyor; Tarık Çamdal'ı da elinden kaçırıyor. Hamburg'tan Hakan Çalhanoğlu'nu alamıyor. Büyük bir beceriksizlik ve başarısızlık içinde... Hajrovic'in amcası, Türkiye'de oturuyormuş da bu yüzden Türk pasaportu alacakmış da... Ölme eşeğim ölme!.. 

GÜCÜ YETMİYOR ARTIK 

Bir tane de sol bek geliyor. Riera'nın toparlanmaya başladığı bir dönemde üstelik... 

Riera'yı oynatamıyorsun, Eboue'yi oynatamıyorsun; Alex Telles'i nerede oynatacaksın!

Öteki taraftan, Drogba konusu var. Sözleşmesi, sezon sonunda sona eriyor. Marka bir isim, takım için önemli bir etken ama yaşı ve 90 dakikayı çıkartamaması da eleştiri konusu... Galatasaray, Drogba ile devam etmeli mi? 

Reklam
Reklam

Drogba, kötü oynuyor. Resmen takımı 10 kişi oynatıyor. Ama tabii çok usta bir adam olduğu için... O ustalığı gerektiren pozisyonlar; 4 kere, 5 kere kendisine geliyor. O beş pozisyonun, dördünde saçma sapan vuruşlar yapıyor. Çünkü beyninin verdiği kararı uygulamaya gücü yetmiyor artık... Ama bu beş taneden, bir tanesini uyduruyor. Bir tanesi uyduğu zaman da benim tribünlerim ve tabelacı medyam, 'Drogba, Drogba' diye efsane yazmaya başlıyor. 90 dakikanın 85'inde oyundan kaybolmasını, hiçbir ikili mücadeleye girememesini, başaramadıklarını, yapamadıklarını, kötü paslarını, kaptırdığı topları unutuyorlar; 'Vay be, ne gol attı!' diye konuşuyorlar. Buna razıysalar, Galatasaray'da oynamaya devam eder. 

Evet, takım içi ve dışında büyük bir sempatisi var. 

Adamın adı büyük... Ama Galatasaray; Hagi'yi getirse, Drogba kadar faydalı olur. 

Şu andaki Hagi mi? Hiç abartmıyorum. Şu andaki Hagi oynasın; 4 tane pozisyonda, 2 tane frikikte, Drogba kadar başarılı olur. Hatta daha fazla başarılı olur; çünkü çok iyi bir Galatasaraylı...

Reklam
Reklam

TEK KULVAR VAR

Galatasaray, ikinci yarıda üç kulvarda yarışacak. Süper Lig, Türkiye Kupası ve Şampiyonlar Ligi'nde iddiası devam ediyor. Bu üç kulvarda, nereye kadar gidebilir? 

Bence yarıştığı bir tane kulvar var; Türkiye Kupası... Fenerbahçe ile 8 puan fark, kağıt üzerinde kapanır. Ama bu federasyon, bu medya ve bu hakemler varken... O kağıttan da fazla avantajı var Fenerbahçe'nin... Çok zor! Üstelik, dediğim gibi yerli kadrosu da Fenerbahçe ile mukayese edilmeyecek kadar zayıf olduğu için... O yüzden, sahada da zayıf durumda Galatasaray şu anda... İyi bir transfer yapacak ki ikinci yarı hiç puan kaybetmesin. Çünkü Fenerbahçe'nin şampiyonluğu vermesi için, ikinci yarıda 9 puan kaybetmesi lazım. Fenerbahçe 9 puan kaybederken, Galatasaray da puan kaybederse olmaz. Fenerbahçe'nin, 9 puandan fazlasını kaybetmesi de zor. Demek ki mantıken, matematik olarak; Galatasaray'ın ikinci yarı bütün maçlarını kazanması lazım. Bu kadro kazanabilir mi bütün maçları? 

6+0 APTAL BİR KURAL 

Onun için lig, bana biraz hayal gibi geliyor; Şampiyonlar Ligi, lige göre avantajlı... Çünkü bütün yabancılarını oynatabiliyor; '6+0' diye aptal bir kural yok. Ama o '6+0' aptal kuralı yüzünden, Avrupa'dan Avrupa'ya oynatabildiği için birtakım insanları; onlar da kapasitelerinin onda biri ile oynuyor. Her maç oynayan bir Bruma'nın vereceği katkıyı düşünüyorum; bir de şu haline bak! Adam futbolu unutmuş. Amrabat yok. 'Eboue, Riera' desen, aynı durumdalar. Sen, her hafta lig maçı oynamayan bir adamı; gel, Avrupa'da final gibi maça çıkar, ondan hayır bekle... Avrupa'da rakipler de çok zor. Onun için Avrupa'dan herhangi bir ümidim yok.

Reklam
Reklam

(fotomaç)

Anahtar Kelimeler: