Fransız hizmetçileri gibi giyinmiş birbirinden Kawaii (Tatlı) garson kızlarının sizi kapıda karşıladığı, size sahibiymişsiniz gibi davrandığı Maid Cafe'ler erkeklere hitap etse de sakın yanlış düşüncelere kapılmayın! Bu kafelerde yapabileceğiniz en ekstrem şey, garsonunuzla fotoğraf çektirmek ya da yiyeceğinizin üzerine ketçapla adınızı yazmasını istemek olabilir. Yine de rüya gibi...
Erkekler için Maid kafeler varsa kadınlar için de Butler kafeler var Japonya'da. Yine Fransız hizmetçiler ekolünden esinlenen bu kafelerde aynı Maid kafeler gibi sanki size özel bir hizmetçiymiş gibi davranan yakışıklı kahyaların elinden yiyorsunuz yemeğinizi. Elleriyle beslemiyorlar tabii, lafın gelişi öyle. Yine de size kendinizi bir prenses gibi hissettirmek için ellerinden geleni ardlarına koymuyor bu yakışıklı kahyalar.
Ben hizmetçi istemem, sosyal sınıf farklılıklarına da toptan karşıyım diyor, bir yandan da manga (Japon çizgiromanları) aşkınıza ket vuramıyorsanız aradığınız yer burası. Bir kütüphane düşünün.. Hem de sadece mangalardan oluşan. Kitapçılardaki gibi yok "okumak yasak", yok"ya satın al ya bırak" diyen yok. Rahat koltuklar ya da kişiye özel odalar var yayılıp kitabınızı okumanız için. Üstelik de 24 saat açık! Geeklerin, otakuların rüyasının gerçekleşmiş hali manga kafeler. Bir girişimci de çıkıp Türkiye'de açsa ya, söz yazınız benden ;)
"Ay ne gerek var, buralarda her kafede zaten bir kedi var!" dediğinizi duyar gibiyiz. Haklısınız da, bizim için pek gerek yok ama Japonya'da durumlar pek de öyle değil. Bizler Eminönündeki balıkçıların orada, Cihangir'de, Kadıköy'de metrekare başına düşen kedi sayısı dolayısıyla kedi özlemi çekmiyoruz lakin Japonya'da şehirlerde sokakta kedi görmek oldukça nadir rastlanan bir şey. Evinizde kedi beslemiyorsanız ve Japonya'da büyük şehirlerde yaşıyorsanız kedi sevmek için gidebileceğiniz iki yerden biri kedi kafeleri. Diğeri ise kedi adası olarak da bilinen Aoshima Adası. E haliyle sırf kedi sevmek için şehir, hatta ada değiştirmek zor geldiği için kedi kafeleri oldukça popüler oluyor.
Japonya'da yaşıyor, köpekleri seviyor ama evde beslemeyi, o büyük sorumluluğu göze alamıyorsanız imdadınıza köpek kafeleri yetişiyor. Zaten ada ülkesi, çok toprağı yok, evleri ufacık ne yapsınlar, onlar da böyle bir çözüm bulmuşlar. Gideyim iki hayvan seveyim de stress atayım, mutlu olayım konseptinin kedilerden sonraki üyesi olan köpek kafeleri de, daha sonra Japonya sınırını aşıp Kore illerine kadar ulaşmış. Ama bizim favorimiz Japon köpek kafeleri! Sebebi belli değil mi? Kimonolu, papyonlu, acayip sevimli kıyafetler giyen köpekleri başka nerede görebilirsiniz ki!
Son birkaç senedir gerek modanın gerekse sosyal medyanın odağında baykuşlar var. Alışveriş yapmaya çıkıp da baykuşsuz tek bir t-shirt bulamadığımız dönemlerdeyiz. Japonlar da düşünmüş taşınmış, kediye köpeğe kafe açıyoruz da neden baykuşlara da bir tane açmayalım ki demiş ve bu trendi başlatmışlar. Sokakta arasanız da bulamayacağınız baykuş gibi egzotik sayılabilecek bir hayvan türünün ulaşılabilir olması, üstelik de kendilerini sevdirmeleri tabii ki insanların merakını cezbetmiş ve ardarda baykuş kafeleri açılmaya başlanmış. İtiraf edin; siz de, sevimli baykuş videolarını izledikten sonra de içinizden "olsa da sevsek" demediniz mi? Dediyseniz; yolunuz Japonya'ya düşerse artık gidip sevebilirsiniz.
Mini mini Buggs Bunny'leriniz olsun istediniz çocukken ama annenizden hep; "ay şimdi bu mobilyaları neyin kemirir." sözünü işittiniz, değil mi? Ne kadar tatlı olurlarsa olsunlar, ömürleri kısa oluyor diye almaya kıyamadınız belki de... Japonya'da yaşasaydınız böyle dertleriniz de olmayacaktı. Gidecektiniz bir tavşan kafesine, sevecektiniz uzun kulaklı tüy yumaklarını, olacak bitecekti B) Japonlar bunu da düşünmüş işte. Bir Türk olarak klasik cümlemizi de sarfedelim de içimizde kalmasın! Japonlar yapmış abi!
Ee ama bu fazla olmuş! Dediyseniz daha bekleyin, bu yine iyi kalıyor, listedeki son iki maddeye göre! Önce şunu söyleyelim, kafede keçiler açık bırakılmıyor, öyle masa masa gezip, hoplayıp zıplamıyorlar. Sadece kafesin içerisindeki bu dünya tatlısı iki şapşiği besleyebiliyorsunuz. (Bildiğimiz sadece bir keçi kafesi var şuan için. Daha sonra yenileri açılır mı emin değiliz.) Keçileri çok sevsek de kafeste kapalı tutulmalarından pek hazetmedik açıkçası.
Şimdiye kadar her şey iyiydi, güzeldi, sevimliydi ama bu maddede işler biraz değişiyor! En azından, sürüngenlerden korkanlar, soğuk kanlı canlılarla içli dışlı olamayanlar için. Bir yandan yemeğinizi yemek bir yandan da yılanlar, iguanalar, semenderlerle oynamak istiyorsanız, sizin için de bir yer var Japonya'da. Zaten orada ne yok ki! Hayvanseverlerin bile istemsiz olarak dışladığı bu hayvanlar da birer pazarlama öğesi haline gelebiliyor, söz konusu Japonlar olduğunda.
Ta daaa! İşte yine bir Japon garipliğiyle karşınızdayız. Taşı sıkıp suyunu çıkaran çalışkan Japon milleti bu sefer de konsept kafe olayının suyunu çıkarıp sizlere vampir kafesini sunuyor. Çok sevdiğiniz o beyaz tenli, gece kuşu vampirleri görebilir, onları kendi kanınızla besleyebilirsiniz bu kafede!
(Tabii ki şaka yapıyoruz, ciddiye almayın. Bunu söylemesek alacağımız yorumlardan azıcık korktuğumuz için böyle bir not düşüyoruz artık, kusurumuza bakmayın.)
Vampir konseptli kafe olayı gerçek bu arada! Tüm dünyada popüler olan kurgu yaratıklardan vampirler, film oluyor, dizi oluyor, anime manga oluyor da neden kafe konsepti olamıyor ki diye düşünüp oldukça gotik tasarımlı bu kafeyi açmışlar. İçerisi siyah ve kırmızı rengin hakim olduğu, şamdanlı, gümüşlü oldukça şık (ve pahalı) bir kafe. Kafenin içinde bulunan tabut dekoru, vampir makyajlı, sivri dişli çalışanlarıyla vampir kafe şuanda Tokyo'nun en popüler kafelerinden biri.
Yolunuz düşerse gidin derdik ama; dişleriyle olmasa da, fiyatlarıyla kanınızı emeceklerinden emin olduğumuz için bu seferlik demiyoruz :)