Akademisyenler, başkanının Sağlık Bakanı olacağı TÜSEB’in tıp fakültelerini çökerteceğini ve fakültelerde verilen eğitim kalitesinin düşüreceğini savunuyor.
Radikal'in haberine göre, Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı yasalaştığı takdirde önce TÜSEB kurulacak. Daha sonra da tıp fakülteleri TÜSEB’e bağlanacak. Bütün tıp fakülteleri üzerinde tasarruf yapma yetkisine sahip olacak olan TÜSEB, tıp fakültelerinin kadrolarında da oynama yapabilecek. ‘Sağlık YÖK’ü gibi hareket edecek olan TÜSEB’in başkanı ise Sağlık Bakanı olacak. Peki akademisyenler TÜSEB için ne diyor? İşte cevabı…
Prof. Dr. Özdemir Aktan: ‘’ Biz üniversiteler adına daha çok özerklik isterken iktidar üniversiteleri daha çok etkisi altına almaya çalışıyor. Bu tarz düzenlemeler üniversitelerin cezalandırılması anlamına geliyor. Bu düzenleme Sağlık Bakanlığı’na bağlı TÜBİTAK benzeri bir yapı kurmayı hedefliyor. TÜSEB sayesinde bütün güç Sağlık Bakanlığında toplanacak, üniversiteler siyasi iktidarın gücü altında ezilecek. Üniversiteler Siyasi iktidara bağlanırsa bilimsel faaliyet yürütemez. Ayrıca bu kanun ile Sağlık Bakanlığı meslek odalarının yaptığı görevleri de kendi üstüne almayı hedefliyor. Bu da son derece yanlış bir uygulama. Sağlık Bilimleri Üniversitesinin kurulması ise yeni kadrolar açmaktan öteye geçmez. Yeni kadroların açılması da sağlıktaki niteliğin azalması demektir. Ben böyle bir düzenlemenin siyasi sebeplerden dolayı yapılmak istendiğini düşünüyorum.’’
Prof. Dr. Raşit Tükel: ‘’Borç batağı içinde olan tıp fakültelerinin düze çıkması için seçenek olarak bu tarz düzenlemeler tek çözümmüş gibi yıllarca üniversitelere dayatıldı. Bu düzenleme ile tıp fakülteleri piyasaya açılacak, tıpkı birer şirket gibi kar amacıyla yönetilecek. Biz bunu üniversal değerlere aykırı buluyoruz. Tasarı kabul edilirse TÜSEB tıpkı YÖK gibi istediği kadroyu atayabilecek. Bu düzenleme üniversal yapıyı, akademik özgürlüğü ve öğretim üyelerinin özgürce çalışma ortamını ve özerk üniversite ortamını ortadan kaldıracak. Her şeyin Sağlık Bakanlığı’na bağlı olduğu bir sistem tekelleşme sürecinden başka bir şey değildir. Türkiye’de 90’dan fazla tıp fakültesi var. Bu en gelişmiş Avrupa ülkesinde bulunan tıp fakültesi sayısının iki katına tekabül ediyor. Ancak bu tıp fakültelerini incelediğinizde çoğunun altyapı sorunu yaşadığını görürsünüz. Birçok tıp fakültesinin kendine ait hastanesi bile yok. Tıp fakülteleri bu derece ciddi sorunlar yaşarken Türkiye Sağlık Üniversitesi adı altında Türkiye’nin en büyük tıp fakültesini kurmak gereksiz bir projedir. Çünkü mevcut tıp fakültelerini kaderine terk etmek üniversitelerde oluşan birikimin, araştırmanın yok olması demektir. Yeni üniversite kurmak yerine mevcut tıp fakülteleri desteklenmeli.’’
Prof. Dr. Harun Cansız: ‘’ Aslında YÖK baypas edilerek böyle bir düzenleme yapıldı. Bu düzenleme hayata geçilirse YÖK de zamanla yok olacak. Tıp fakültelerini tek çatı altında toplamak son derece riskli bir proje. İngiltere vaktiyle böyle bir sistem denedi, ancak başarılı olamadı. Ben böyle bir sistemin sağlıklı bir sistem olmadığını düşünüyorum. Doğrusu ülkemiz adına böyle bir sistemin gelmesine üzülüyorum. Çünkü eğer bu proje hayata geçilirse bilimsel seviye yerlerde sürünecek. Üniversitelerin böyle bir sistemde ayakta kalma şansı neredeyse imkansız. Umarım en kısa sürede bu yanlıştan geri dönülür.’’
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Fethi Bozçalı: ‘’ Bu düzenleme birince derece sağlık hizmeti veren kurumların görev tanımı değiştirilerek aile hekimlerinin de tıpkı hastane gibi acil hizmet vermesini öngörüyor. Böyle bir uygulama dünyanın hiçbir yerinde yok. Çünkü birinci derece sağlık hizmetinin ana görevi koruyucu sağlık hizmetleri verirken, salgın hastalıklarla mücadele etmektir. Aile Sağlık Merkezleri’nde görevli olan aile hekimleri şeker, tansiyon ve Obezite gibi kronik hastalıklarla mücadele eder. Birinci derece sağlık sisteminde kronik hastalık taşıyan vatandaşlar ömür boyu takip edilir, hastalara kronik hastalıklar hakkında uzun uzun eğitimler verilir. Ayrıca aile hekimleri kızamık ve çocuk felci gibi salgın hastalıklarla da mücadele eder. Biz aile hekimleri bir salgın hastalık vakasıyla karşı karşıya geldiğimizde salgın hastalığın kaynağını tespit ederiz. Eğer aile hekimleri nöbet tutup acil sağlık hizmetlerini verecek ise bahsettiğim bu görevlerin hiçbirini yapamaz, bir süre sonra anlamını yitirir.’’