Şairlerin kaleminden en güzel sonbahar şiirleri...

Neşeli ve eğlenceli yaz günlerinden sonra ağaçların yapraklarını döktüğü, yağmurların yağmaya başladığı ve havaların yavaş yavaş soğuduğu sonbahar mevsimi geldi. Edebiyatımızda hüznü temsil eden sonbahar mevsimi, şairlerin kaleminden daha da hüzünlü anlatılıyor. İşte şairlerden sonbahar şiirleri...

Diğer adıyla güz mevsimi de dediğimiz sonbahar mevsimi bugün itibariyle başladı. Sonbaharın gelmesiyle birlikte güneş daha erken batar, havalar soğuk ve puslu olmaya başlar, yağmurluklar kışlıkların arasından çıkarılır ve yavaş yavaş kış hazırlığı başlar. Doğanın kızıla, sarıya ve kahverenginin tonlarına büründüğü bu mevsim edebiyatımızdaki şairlerin de hüzün mevsimidir. İşte sonbaharı kaleme alan şairlerimizden en güzel sonbahar şiirleri...

SONBAHAR ŞİİRLERİ

Sonbahar

Sonbahar -ki acının değişmez dipnotudur-
Sesinin solgun göğünde
Küçük bir yıldızla bir harfi tutuşturur.
Savrulur her yana kavruk kelimelerle,
Yüreğini acıyla buruşturur.
Bakışının pasıyla zırhlanan dünya,
Binlerce pıtrak yapıştırır yüzünün kumaşına
Sonbahar -ki doyumsuz bir aşkın sonudur.

Metin Altıok


Mevsim Sonbahar

çiçekli badem ağaçlarını unut.
değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
ıslak saçlarını güneşte kurut
olgun meyvelerin baygınlığıyla parıldasın
nemli, ağır kızıltılar…
sevgilim, sevgilim,
mevsim
sonbahar…

Nazım Hikmet Ran


Güz Gelmeden

Sırtında taşıdığın kıl heybe
dağ rüzgârı ve lor peyniri
gibi doluysa kır çiçekleriyle
sesler türkülere dönecektir
üzünçse ışıklı bir sevince
Dudaklarında özlem türküleri
ve gözlerinin menevşesinde aşk
çağıldıyorsa çavlanlar gibi
usulca gir umudun menziline
hüznü gerilerde bırak
Türküler paylaşılıyorsa eğer
dağ rüzgârları paylaşılıyorsa
sevinç de dahildir buna
ve o zaman bütün bir yaşam
paylaşılacak kadar güzeldir artık
Heybendeki kır çiçekleri
bir yangındır güze doğru
tutuşturur yüreğinde
uzak özlemlerin külünü
hiç beklemediğin bir anda
Güz gelip de yangın başlamadan
tutmalısın doğanın yelesinden
yüreğindeki seher yeli
varmalıdır sabah olmadan
gül bahçesine sevda hevengine

Ahmet Telli


Kırık Ayna

Parmakların ucuyla arkaya attığın
saçlarının sonbaharına düştüm
elimi tut, yalnızlığımı okşa
gözünün izi kalsın gözümde…
Aynada ki sûretine sar beni
Gamzen açan kır çiçeği
üzerinde idi acılarım
sen rengini kokladın
ben kokusunun rengini
Sonbahar akşamına sar beni
Seni hangi ömrümle sevdiğimi
bir güz yağmurları bildi
bir de saçlarına düşen sonbahar
kahve falına resmini kim çizdi?
Üşüdüm yağmuruna sar beni
Hasretime vaha, çölüme serap ol
kendine başka anlam bulsun intihar
son istasyonda beklerken ömrüm
seni sevdim, ne söylesem, hepsi inkâr
Giderken, elvedana sar beni

Refik Durbaş


Veda

akşamlar biraz düşkün; yollar, kanayan yollar…
ay lağımda batıyor ve sözler hiçbir yerde;
her zaman kalbimizin yerinde ince duvar…
aldanış! belki uğursuz bir gölge
bulanmış kalmış…
belki her aldanıştan kalan siyah aynalar!
rüzgârı kuytulardan esirgemeyen ne varmış?
ve daima boğulmuş, yaralı yolculuklar…

dağ kendi güneşini çıkardı gitti;
ben kendi gülüme kapandım kaldım;
sustum, her sustuğum yerdeki kaybolmalar
çağırır akşamı…
akşam,
uysaldır, boynunu bükerek gelir,
ve teslim olur bana şiirler, elvedâlar…

işte ben gittim, herşeyi söyledim, gittim;
işte benden herkese,
herkese bir sonbahar..

Hilmi Yavuz


Adım Sonbahar

nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar

Atilla İlhan


Sonbahar

Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle, ufkuna bak.
Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu
Eser rüzgarların durgun ahengi.
Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen rüzgarlara sen kendini ver.

Ahmet Hamdi Tanpınar


Mardin Bağlarına Erken Düşmüş Kış

yüzün eylülü bekleyen ince yaprakmış
mardin’in bağlarına erken düşmüş kış
bir beytü’l-gazel güzelliği beyzade kızı
iki dirhem havayla gel yelkenimde sızı
bezirgan başıydık, bıldır karlar aradık
biçare taşa bin harf bin cümle adadık
sen hazan sayıkla, ben bilyem peşinde
seke seke cenneti buldum yar sesinde
servi boy mardin’de ayrık otu biçilmez
dost köprüsü yıkılmaz yarsız geçilmez

Barış Erdoğan


Sonbahar Oluyorum

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
Ağaçlar bükmesinler n’olursun boyunlarını
Neden akşam oluyorum tren kalkınca
Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
Öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
Az önceki çiçekler nasıl da diken diken
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti
O elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
Günler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı
Oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
Kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
Nerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç…

Hasan Hüseyin Korkmazgil


Eylül’dü

Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü……
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü…..
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.

Cemal Süreya


Acıyor

…………………………
Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
İlkbahar geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazen yaz ortasında gündüzün
Sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse
Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar

Turgut Uyar