İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı ve Kültür A.Ş. tarafından Sait Halim Paşa anısına bir toplantı düzenleniyor.
Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde 25 Kasım 2005'te, saat 14.00'te başlayacak açıkoturuma Doç. Dr. Burhanettin Duran, Sinan Kuneralp, İhsan Fazlıoğlu konuşmacı, İsmail Kara ise oturum başkanı olarak katılıyor. Ayrıca Sait Halim Paşa'nın eserleri de Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde sergileniyor.
Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın torunu olan Sait Halim Paşa, 1863 yılında Kahire'de doğdu. İlk ve orta tahsilini Kahire'de yaptı; Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca öğrendi. Daha sonra İsviçre'de beş yıl siyasal bilgiler öğrenimi gördü. 1306 (1888)'de Şûray-ı Devlet âzâsı oldu. Daha sonra "Cemiyet-i Umumiye-i Belediye" ikinci reisliği, 1908'de de Âyân Meclisi âzâlığı yaptı. 1912'de Şûrây-ı Devlet ¬reisliğine getirildi. Bu sırada İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin genel sekreterliğine seçildi, Mahmut Şevket Paşa'nın sadrazamlığı sırasında 1913'de de 2. defa Şûrây-ı Devlet reisliğine ve üç gün sonra Hariciye Nezareti'ne (Dışişleri Bakanlığı'na) atandı.
Mahmut Şevket Paşa'nın şehit edilmesinden sonra 1913'de Sadaret Kaymakamlığı'na (Başbakan Yardımcılığı'na) vezirlik rütbesi ile getirildi.
Sait Halim Paşa, 1913 Eylülü'nde, Bulgarlarla Edirne'nin Osmanlı devletinde kalması ve Meriç nehri hudut olmak üzere sulh imzalanması hizmeti sebebi ile Padişah tarafından İmtiyaz Nişanı ile onurlandırıldı. Osmanlı Devleti 1914 yılında tarafsızlığının ihlal edilmesi nedeni ile I. Dünya Savaşına katıldı. Bu süreçte Almanya sefiri Baron Wangenheim ile ittifak anlaşması Yeniköy'de Sait Halim Paşa'nın yalısında imzalanmıştır. 1919 Martında harp ilanı sırasındaki bazı kabine azaları ve Sait Halim Paşa tutuklanmış, Paşa, diğer milletvekilleri ile beraber tahliye olunduktan sonra Roma'ya gitmiştir. 6 Aralık 1921'de bir Salı günü akşamı araba ile evinin kapısına geldiği sırada komiteci bir Ermeni'nin silahlı saldırısına uğramıştır. Naaşı İstanbul'a getirilmiş ve 30 Aralık 1921 günü Yeniköy'deki yalısından alınarak büyük bir törenle Sultan Mahmut türbesinin haziresine defnedilmiştir.
Sait Halim'in Eserleri ve Fikirleri
Refi Cevad Ulunay, anılarında Sait Halim Paşa Yalısı'nı ve çevresini şu sözleriyle açıklamaktadır: "Boğazın incilerinden olan bu muhteşem binayı iyi bilirim. Burası Türkiye'nin ve Türk musikisinin bir akademisi idi. İstanbul'un en büyük üstatları burada toplanır; muazzam salonda avizelerden süzülen ziyalar nur şelâleleri gibi denize dökülürdü. Yalının önü hanımiğnesi kayıklar, piyadeler, kiklerle dolar; Nedim, Üsküdarlı Fuat Beyler, Hacı Kerameler, Hafız İsmailler arkadaki koruda bülbülleri çatlatırlar; setreli ağalar büyük gümüş tepsilerle rıhtıma yanaşan yüzlerce kayığa dondurmalar, şerbetler ikram ederlerdi."
II. Meşrutiyet sonrası fikir akımları hakkında önemli tespitleri olan Paşa, bu düşüncelerini,
1-Meşrûtiyyet, İst. 1329.
2-Mukallitliklerimiz, İst. 1326.
3-Buhrân-ı Fikrîmiz, İst. 1332.
4-Buhrân-ı İçtimâîmiz, İst. 1332.
5-Taassup, İst. 1333.
6-İnhitât-ı İslâm Hakkında Bir Tecrübe-i Kalemiyye, İst. 1334.
7-İslâmlaşmak, İst. 1337.
adlı eserleriyle kamuoyunun bilgisine sundu. XX. yüzyıl başlarında, Osmanlı Devleti'nin "hasta adam" olarak nitelendiği dönemde, Sait Halim Paşa, eserlerinde bunun sebeplerini tahlil ediyor ve çözüm yollarını araştırıyordu. Ona göre; "Kimi, bu geri kalışı bizi idare edenlerin istibdadına; kimi, âlimlerimizin bilgisizliğine ve kimi de işbaşında bulunanlarımızın iktidarsızlığına atfettiler. Fikirlerimize hâkim olan bu düzensizlik, geri kalışımızın sebeplerini belirtme ve teşhis etme kudretini beynimizden kaldırmıştır. Müslüman milletler, zamanın devamlı olarak değişen şartlarını göz önüne almayarak, bu değişmeden doğan yeni ihtiyaçların, ancak dinlerini daha yüce ve daha verimli bir şekilde tefsir etmek ve açıklamakla mümkün olacağını anlayamamaları yüzünden gerilemişlerdir."