Saraybosna’da 1990’lı yıllara kadarki dönemde gerçekten de güzel bir atmosfer yoktu. 1992 ile 1996 yılları arasında, Bosnalı Sırp Ordusu tarafından yapılan kuşatma tam 1425 gün sürmüş. Bu kuşatma, ikinci dünya savaşı döneminde yaşanan ve Naziler tarafından yapılan Leningrad kuşatmasından dahi uzun sürmüştür. Şehirde yaşanan bu çatışma, Saraybosna’nın yer şekillerini, yollarını ve yapılarını büyük oranda zarara uğratmış.
Saraybosna, akşam haberlerinde çok fazla kullanılan şehir olma durumu geçmiş olsa da hala tarihinin karanlık bölümünü oluşturuyor. 20 yıl sonra şehir gerçekten hızlı bir şekilde iyileşmiş ve dört yıl süren yıkıntılarından şaşırtıcı şekilde kurtulmuştur. Tabii ki keskin nişancı kurşunlarının ve havan kalıntılarının çevredeki binalarda ve sokaklarda bıraktığı izler hala duruyor. Fakat aslında bu durum, şehrin değerine değer katmakta. Saraybosna genellikle Avrupa’nın Kudüs’ü olarak isimlendirilir. Çünkü bu şehir, Ortodoks Hristiyanlık, İslam ve Yahudilik gibi birçok dinin izlerini taşımakta. Aynı zamanda Türk şehri de denilen Old Town bölgesinde dolaşırken, birkaç tane camiye rastlayabildiğiniz gibi, katedral ve sinagog gibi diğer dinlerin izlerine de rastlayabilirsiniz.
Baş çarşı adı da verilen bu Türk şehrinde gezerken kendinizi, zanaatkar esnaf dükkanları, çarşılar, çay evleri ve restoranlar ile kaplı sokaklarda bulacaksınız. Şehirde, harika bir manzara sunan Sarı Fortress'in yanı sıra, Latin Köprüsü ve Birinci Dünya Savaşı'na neden olan Franz Ferdinand’ın suikast alanı gibi görülmesi gereken bir çok yer var. Bu şehri seyredip geçmişin izlerini gözünüzde canlandırmak için günün en uygun zamanı ise kesinlikle günbatımı saatleri. Çünkü, tepelerin eteklerine kurulmuş olan Saraybosna, Avrupa gezilerinde görülmesi gereken önemli şehirlerinden biri.