Sarıgül: "ırkçı Ve Ayrımcı Hareketler Siyasallaşıyorsa, Tehlike Geliyor Demektir"

Irkçılığın siyasiler tarafından çözülmesi gerektiğini ifade eden Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, "Irkçı ve ayrımcı hareketler siyasallaşıyorsa, tehlike geliyor demektir" dedi.

29 Mayıs 1993'te Almanya'nın kuzeybatı kesiminde, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletine bağlı Solingen kentinde bir Türk ailenin, aşırı sağcılar tarafından evinin kundaklanması sonucu 5 Türk hayatını kaybetmişti. Olayın 19. yılında Şişli Belediyesi konuya dikkat çekmek için "Dünyada Ötekileştirme ve Irkçılık: Solingen Örneği" konulu bir panel düzenledi.

Şişli Belediyesi konferans salonunda Şişli Belediyesi Başkan Danışmanı ve AP Eski Milletvekili Ozan Ceyhun'un moderatörlüğünü gerçekleşen panele, Kuzey Ren Vestfalya Parlamentosu Milletvekili (CDU) Serap Güler, Avrupa Parlamentosu Genişleme ve AAE Birim Başkanı ve Dış Politikalar Genel Direktörü Dr. Thomas Grunert, Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Recep Karagöz ve İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa konuşmacı olarak katıldı.

Panelin açılış konuşmasını yapan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, "1 Eylül 2005 tarihinde Avrupa Birliği Türkiye arasında başlayan müzakerelerden bir ay önce Şişli Belediyesi Avrupa Birliği Merkezimiz kurulmuştur. Eylül 2005 tarihinden bu yana süregelen bütün projeler ülkemizin ve Avrupa Birliği açısından son derece yararlı olmuştur. Şu anda Türkiye'de hiçbir belediyenin olmadığı kadar dış aktiviteler içindedir. Şişli Belediyesi Avrupa Birliği Merkezi bu defa fevkalade önemli bir konuyu Türkiye'nin gündemine taşımıştır. Gidererek artan ırkçılık olaylarına dikkat çekmek istiyoruz" diye konuştu.

Irkçılığı geniş perspektifte incelemek gerektiğini düşündüğünü ifade eden Başkan Sarıgül, "Özellikle gerçekten Alman dostlarımızı çok üzen 19. senesi olan bu sene ve değerli dostlarımız bu olayı hiç hatırlamak istemezler. Ancak ayrımcılık olaylarının da kökenine inmemiz gerekiyor. Bu tür olaylar sosyolojik olarak kökenlerini mutlaka çözmemiz lazım. Neden ayrımcılık var? Bunu çözmek siyaset adamları olarak bizim görevimizdir. Ne yazık ki Avrupa'da çok kısa bir süre önce yapılan seçimlerde aşırı sağcı değil, neredeyse ırkçı söylemlerle ortaya çıkan partiler çok ciddi oranda ne yazık ki oy aldılar. Irkçılık olayları Türkiye'de de çok dar düşünen, marjinal düşünen gruplar tarafından ne yazık ki zaman zaman gündemde tutulmaktadır. Bu tür olaylar her yerde olabilir. Ama bunlar önlenebilecek şeylerdir. Ancak ırkçı ve ayrımcı hareketler siyasallaşıyorsa tehlike geliyor demektir" dedi.

Türk asıllı, Kuzey Ren Vestfalya Parlamentosu Milletvekili (CDU) Serap Güler, Solingen olayına tanık olan biri olarak o dönemde korku içinde olduğunu belirterek, "5 genç insan hayatını kaybetti. Ben bu facia yaşandığında 13 yaşındaydım. O günleri iyi hatırlıyorum. Yabancı kökenli insanlar korku içindeydik. Aramızda acaba bize ne zaman sıra gelir? diye düşünen insanlar vardı. Bir taraftan korku, diğer taraftan utanç vardı. Alman toplumu utanç içindeydi. Maalesef bu utanç çok yakın zaman önce tekrarlandı. Yine hep beraber utanç içine girdik. Son yaşanan olaylar bize 19 yıl önce olanları acı bir şekilde hatırlattı. Bu sefer canını kaybedenlerin sayısı 9 ve bunların hepsi aynı zamanda değil, birkaç yıl arayla öldürüldüler. Hepsi ırkçıların, Neonaziler'in saldırısına uğradılar. Ben 1993'te korku içindeydim. Şimdi de utanç içerisindeyim. Neonazi denilen yeraltı örgütü yıllarca Almanya'nın her tarafında aktif olup 9 insanı sadece yabancı oldukları için canlarına kıymışlardır. İşin en kötü tarafı ise, geride mağdur bırakılan aileler, daha yaslarını yaşayamadan sorguya çekilip cinayetle suçlandılar" dedi.

Bu olaylardan sonra Sayın Merkel başta olmak üzere Alman hükümeti özür dilediğini ifade eden Serap Güler, "Tabi sadece özür dilemek yetmez. Olayların şiddetini değiştirmez. Ölenleri de geri getirmez. Fakat en azından şunu gösterir ki, üst düzeyin bir beklentisi var. Birincisi bunların bir daha tekrarlanmaması lazım. İkincisi araştırma içerisinde yapılan hataların tamamen açığa kavuşması ve olayların asıl amacının ortaya çıkmasıdır. Üçüncüsü, önyargılarımızın bizi yönlendirmesine izin vermemek mecburiyetindeyiz. Yaşadığımız utancı mümkün olduğu kadar taze tutmalıyız ki, yaşananlar asla tekrarlanmasın. Bu olaylar kesinlikle şu demek değildir. Alman halkı ırkçı ve dışlayıcıdır. Böyle bir şey söz konusu olmaz. Katiller Alman olabilir. Fakat genel suçlamada bulunmak yanlıştır. Bende bir Müslüman olarak, İslamiyet adına yapılan terörden sorumlu tutulmak istemiyorum" dedi.

Avrupa Parlamentosu Genişleme ve AAE Birimi Başkanı ve Dış Politikalar Genel Direktörü Dr. Thomas Grunert, Şişli'de olmaktan çok mutluluk duyduğunu belirterek, "Türkçe konuşmayı çok istiyorum. Bir daha ki ziyaretimde Türkçe konuşurum umarım. Zalimlik, ırkçılık olayları her yerde yaşanıyor. Almanya'da yaşayan bir göçmen ne kadar iyi Almanca konuşsa, iyi mevkilere gelse hatta kendini bir Alman gibi hissetse bile yine de Alman olamaz. Aynı şekilde ben Türkiye'yi, halkını, kültürünü çok seviyorum. Ama ben bir Türk olamam. Her ülke, her bölge kendine ait kültüre sahiptir. İyi tarafları da var, eksik tarafları da var. Ama herkes eşittir. Küreselleşen dünyada biz birbirimize bağlıyız, birbirimize sorumluyuz. Çok daha iyi bir dünyayı birlikte inşa emeliyiz" dedi.

Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Recep Karagöz, ırkçılık olaylarının son bulmadığını belirterek, "Solingen'de 5 canın yanarak ölmesi son olmamış, birçok şehirde ortaya çıkan caniler kundaklama eylemlerine devam etmişlerdir. Kendi ırkını diğer ırklardan üstün sayarak, diğer ırklar üzerinde hegemonya kurmayı meşru görüp bu uğurda mücadeleyi öngören bir ideolojidir. Başka bir ifadeyle ırkçılık, ırklar üzerinde eşitsizliği savunan düşünce, davranış, öğreti ve ideolojidir" dedi.