Saski Genel Müdürü Rüstem Keleş;

Sakarya Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü Rüstem Keleş, SASKİ’nin su ve enerji yatırımları ile...

Sakarya Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü Rüstem Keleş, SASKİ’nin su ve enerji yatırımları ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Sapanca Gölü’ne alternatif içme suyu kaynakları oluşturulması projelerinden de bahseden Keleş, gölü tehdit eden endüstri kuruluşları ile büyük mücadele verdiklerini söyledi.

Sakarya Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü Rüstem Keleş, SASKİ’nin çalışmaları hakkında İHA Muhabirinin sorularını cevaplandırdı.

Yıl içerisinde Sapanca Gölünün aldığı yağış ile en yüksek doluluk oranını yakaladıklarını dile getiren Keleş, “Sapanca Gölü gibi doğal depolama alanı olan su kaynaklarının kesinlikle su bütçesine riayet edilerek kullanılması gerekiyor. Yani su bütçesi yönetimi dediğimiz suyun giren ve çıkan miktarının ve bunun dengesinin korunması gerekiyor. Tabi şuanda doluluk yaşıyor ama Sapanca Gölü’nün uzun vade de su bütçesi yönetimiyle kesinlikle etkin bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Yani giren su miktarı nedir, çıkan su miktarı nedir, kullanılan su miktarı nedir. Yani çıkan suyun giren su dan kesinlikle fazla olmaması gerekiyor. Şu anda Sapanca Gölü bir zorlanma yaşıyor. Çünkü hem biz kullanıyoruz içme suyu olarak. Yani aşağı yukarı potansiyelin yarısını kullanıyoruz ki bu trend gittikçe artıyor. Çünkü talep artıyor. İkincisi komşumuz Kocaeli kullanıyor, kullanmak zorunda. Hatta geçen sene kuraklıktan dolayı Yuvacık barajına isale hattı yapmışlar ve su çekmek zorunda kalmışlardı. Özellikle yoğun kullanım olan endüstriyel kullanımın Sapanca Gölünü zorladığını söyleyebiliriz. Bu konuda da bizim uyarılarımız var çalışmalarımız var” dedi.

Reklam
Reklam

Göl anayasası çalışmasında önemli bir aşama kaydettiklerini dile getiren Keleş, “Şu anda bu ortak havza yönetimi özellikle Orman Su İşleri Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü bu konuda bir çalışma yürütüyor. Biz metinlerimizi hazırladık ve ilgili Genel Müdürlüğe sunduk komşumuz Kocaeli’yle ortak havza yönetimine geçmeyi planlıyoruz. Bu iki fayda sağlayacak. Şu anda henüz onaylanmış bir plan yok ama üzerinde çalıştığımız plan 2 önemli kontrol sağlayacak. Birincisi ortak imar kontrolü sağlamış olacağız. Yani her iki tarafta da kesinlikle imar bakımından çok ciddi bir disiplin çalışması yapılmış olacak. Zaten biz kendi bölgemizde çok ciddi çalışıyor ve bu konuda kesinlikle göz açtırmıyoruz, taviz vermiyoruz. İkincisi de su bütçesinin kullanımı kesinlikle havza yönetimine girmiş olacak. Sapanca Gölü’nün su bütçesi Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından hesaplanmış olan su bütçesinin aşılmaması ve zorlanmaması konusunda bir irade ortaya çıkacak. Bana göre asıl önemli olan fayda da bu olacak. Tahmin ediyorum ki birkaç ay içerisinde bu çalışma tamamlanır ve ortak havza yönetimine geçeriz.Bu uygulama şunu getirecek. Sapanca Gölü Dünya’da gerçekten içme suyu kalitesi bakımından ve mineral değer bakımından içilebilir ender su kaynaklarından biridir ve özellikle insani tüketim öncelikli planlanmalıdır. Bizim SASKİ Genel Müdürlüğü olarak temel tezimiz budur. Ortak Havza Yönetimine geçildiğinde kesinlikle ve kesinlikle Sapanca Gölü’nün insani tüketim öncelikli olarak planlanması gündeme gelecektir. Taraflar bu konuda oturacak ve öncelikli olarak insani tüketim masaya yatırılarak Sakarya’nın ihtiyacı nedir, uzun vadede Kocaeli’nin ihtiyacı nedir bu miktarlar hesap edilerek buradan endüstriyel kullanım için ne kadar taviz verilebileceği ve bunun ölçülüp kontrol edilebilmesi gündeme gelecek. Şu anda insani tüketim oranı kontrol ediliyor. Yani SASKİ’nin ne kadar kullandığı belli. Komşumuz Kocaeli’nin insani tüketim olarak ne kadar kullanıldığı belli ama şuanda hiçbir otorite ne SASKİ Genel Müdürlüğü ne İSU Genel Müdürlüğü ne Devlet Su işleri Genel Müdürlüğü ne Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Sapanca Gölü’nden Endüstriyel Kullanımla ilgili herhangi bir şey söyleyemiyor. Tabi bu üzücü ve trajik bir durum, neden kontrol ya da ölçüm yok? Yani bu uzun yıllar önce fiili bir durum haline gelmiş işte prosesyo olarak başlatılmış ve bu kullanım devam ediyor. Yani hiç kimse gidip efendim siz ne kadar kullanıyorsunuz ne miktar kullanıyorsunuz işte bunun ölçülmesi gerekiyor kontrol altına alınması gerekir demiyor ve ya diyemiyor. Dolayısıyla da bu anlamda bir boşluk söz konusu” diye konuştu.

Reklam
Reklam

SAPANCA GÖLÜNE EVSEL ATIK

Sapanca Gölünün evsel atık sular bakımından kesinlikle kirlenmediğini ifade eden Keleş, “ Yani biz şuan gölün kuzey bölgesindeyiz ve bu bölgede kolektörümüz var. Kuzey bölgesinde ki yerleşim yerlerimiz bu kolektöre bağlandı. 2007 yılından itibaren atık su arıtma tesisine terfi ediliyor. 1998 yılında başlamış olan Sapanca Gölü’nün Güney Bölgesindeki şebekeler dahil yüzde 95 oranında bağlantıları yapıldı ve biz yine Güney Bölgesindeki bütün evsel atık suları Karaman’daki modern atık su arıtma tesisimize götürüp bertaraf ediyoruz. Özellikle Batı bölgesinde yani İzmit Bölgesi Balıkhane Deresi’nde bizim bölgemize nazaran biraz daha kirlenme söz konusu. Bu konuda da gerekli uyarıları yaptık hatta buraya gelmeden önce tekrar teyit aldım bu konuda ki çalışmalarda tamamlanmak üzere. Yani evsel atık su bakımından gölün korunduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Bu konuda ölçümlerimiz ve laboratuarda yapılmış ölçümler var. Bu konuda koruyoruz gölü ancak tabi önemli bir risk Sapanca Gölü’nün hem Güneyi hem de Kuzeyinden geçen yollar, otoyollar ve E-5 Karayoludur. Bunların yanı sıra Nato Petrol Boru Hattı’dır. Bildiğini üzere geçenlerde patladı ve sorunlar yaşadık. Tabi bu riskler maalesef Sapanca Gölü’nü ciddi olarak tehdit ediyor. Biz Tübitak’la 2007 yılında bir projeye başlamıştık. Sapanca Gölü’nün kirlilik kaynaklarının tespiti ve bunlara özgün koruma teknolojileri ile ilgili yapmış olduğumuz proje çalışması tamamlandı. Bu projenin önerilerinden birisi, şuanda o çalışmamızda devam ediyor; özellikle otoyollardan kaynaklı yollardan gelen kirliliğin önlenmesine yönelik bir takım önlemler alınması. Bu konuda biz SASKİ Genel Müdürlüğü olarak pilot uygulamada yaptık. Kırkpınar Bölgesinde yapılan uygulamadan sonuçta elde ettik. İnşallah bu projenin uygulama projeleri ortaya çıkığında biz Sapanca Gölü’nün özellikle Güney Bölgesinde bulunan ve Otoban’dan kaynaklanan yağmurla gelen kirliliğin önlenmesiyle ilgili çalışmalar yapacağız. Bu konuda projelerimiz hazırlanıyor ancak zaman olarak şuanda net bir şey söyleyemiyorum ama önümüzde böyle bir perspektif var. İkincisi Nato Petrol Boru hattı önemli bir risk. Son 6 yılda 3’üncü defa patladı. Geçtiğimiz sene bir okulumuzun Fuel-Oil tankı patladı. İlla Nato hattı olması gerekmiyor. Bunlarla ilgili bizim bu boru hatlarını değiştirme gücümüz yok. Yetkililere yazılar yazıyor uyarılar yapıyoruz doğru işletilmesi konusunda fakat bizim Göl’le ilgili sorumlu kurum olarak almamız gereken önlem herhangi bir kaza olduğunda göle minimum zarar verecek şekilde kazayı önlemektir” ifadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

SAPANCA GÖLÜNE ALTERNATİF İÇME SUYU KAYNAKLARI

Sapanca Gölü’nden başka içme suyu alternatifleri oluşturmak konusunda yürüttükleri çalışmalar hakkında da konuşan Rüstem Keleş, bu konuda şunları kaydetti: “Nüfus dinamikleri ve sanayileşme bakımından son derece hızlı yükselen gelişme gösteren bir şehrin tek bir su kaynağına bağlı olarak hayatını sürdürmesi mümkün değildir. Bu konuda 5 ila 6 yıldan beri devam eden planlama çalışmalarımız vardı. 2 önemli projemizden birisi karşıda görmüş olduğunuz dağların başında 900 Metre Rakımda Akçay ve İkramiye Derelerinin beslenmiş olduğu Eski Yayla dediğimiz Havza var. O bölgedeki çalışmalarımız sonuçlandı şuanda da projelendirme çalışmaları tamamlandı ve ihale hazırlıkları devam ediyor. Hedefimiz o bölgede yapılan çalışmalara göre 53 Milyon Metre Küp yıllık akım var ve onun 13 Milyon Metre Küpünü Dereye Cansuyu olarak bırakarak kalan yaklaşık 40 Milyon Metre Küp kısmını Sakarya’ya içme suyu olarak kazandırmak. Bu hem cazibeli bir sistem olacak yani cazibeyle şehre verebileceğiz çünkü Sapanca Gölü Enerjiye dayalı bir sistem. İkincisi de şuanda Birinci ihalesi Ocak ayında yapılan ve İkinci ihalesi de 20 Haziran’da yapılacak olan Ballıkaya projemiz var. Mudurnu Çayı Üzerinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen bu çalışma yıllık 189 Milyon Metre Küp su verimi olan bir projedir. Yani karşılaştırma için söyleyeyim Sapanca Gölü’nün yıllık güvenli su verimi 130 Milyon Metre Küptür ortalama. Ballıkaya Barajı 189 Milyon Metre Küptür. Sadece Sakarya değil bölgenin su güvenliği bakımından çok önemli bir projedir. Bu konuda Şuandaki Orman Su İşleri Bakanımız Sayın Prof. Dr. Veysel Eroğlu DSİ Genel Müdürüyken irade koymuşlardı. Gerçekten gerçekleştirilmesi için çok büyük gayret sarf ettiler. İhalesi yapıldı, projesi tamamlandı inşaat ihalesi de 20 Haziran’da yapılacak. 5 sene gibi bir sürede hayata geçirilmesi planlanıyor. Yani Sakarya İli, Genel İl bazında düşündüğümüzde Sapanca Gölü birinci alternatif kaynak olmak üzere Akçay Barajı ikinci Alternatif kaynak olmak üzere ve üçüncü büyük alternatif kaynak Ballıkaya Barajı olmak üzere 3 tane kaynağa kavuşuyor. Yani bu bölgenin uzun yıllar boyunca inşallah 50-100 sene içme ve kullanma suyu sorunu olmayacak şekilde yapılanma devam ediyor. Bu çalışmalar tamamlandığı zaman geleceğe daha güvenle bakacağız. Ballıkaya birinci öncelikle Karasu Kocaali dahil ilimizin tamamına su verecek şekilde tamamlandı ancak şehrimizin güney bölgesi yani Alifuatpaşa, Geyve ve Taraklı Bölgeleri içinde ikinci bir planlama var ama biz özellikle ikinci planlamayla ilgili alternatifi Akçay Barajına kaydırmak istiyoruz. Çünkü o bölgeye yeniden isale hatları yapılması oldukça masraflı olur. Yani şehrimizin yüzde 75’ini rahat bir şekilde besleyebilecek bir proje hatta ihtiyaç olduğu taktirde Düzce ve komşumuz Kocaeli’ye bile kendi cazibesi ile su ulaştırabilecek bir projedir.”

Reklam
Reklam

İNSANSIZ ARITMA TESİSLERİ

İnsansız çalışan arıtma suyu tesislerinin çalışmalarına başladıklarını vurgulayan Keleş, “Hızır İlyas tepesinde yapacağımız büyük bir arıtma tesisi; 3.1 metreküp saniyelik kapasiteye sahip, aşağı yukarı 2040’lı yıllara kadar 2050’li yıllara kadar bu şehrin içme su ihtiyacını karşılayacak bir proje. Şöyle söyleyebilirim Siemens tarafından ihale alınmıştı, onlar tarafından şu anda hızlı bir şekilde proje yapılıyor. Haziran sonlarına doğru devriye alacağız. Tamamen insansız, full otomatik ve iddialıyız Türkiye’nin en kaliteli suyunu vatandaşımıza verebilecek bir arıtma sağlayacağız. Bir örnek vereyim; çıkış suyu bulanıklık değeri NTU dediğimiz bir parametreyle ölçülür. 1’dir Türkiye’de insanı tüketim amaçlı sular hakkında yönetmelikte. Biz burada 0,5’ e düşürmeyi hedefliyoruz, belki onun da altına düşürmeyi hedefliyoruz. O konuda son derece modern, son derece mükemmel, son derece ileri düzeyde arıtma yapan, vatandaşımızın musluktan gönül rahatlıyla, güvenli bir şekilde içebileceği, içerken tadına vara vara içebileceği suyu inşallah akıtacağız. Türkiye’nin en temiz içme suyu Sakarya’dan akacak. Bunun yanında tabi şunu söyleyeyim; ilçelerimizde sorunlar yaşıyorduk. Yüzeysel su kaynağı aldığımız ilçeler, Sapanca, Kırkpınar, Kurtköy, özellikle şehrimizin doğusunda Karapürçek, Küçücek o bölgeler ve Hendek- Yeşilyurt bölgelerinde yüzeysel kaynaklardan alınan su kaynağımız vardı. Bu alanda özellikle yağmurlu havalarda bulanmalar yaşıyorduk. Şu anda Sapanca’ya, Kurtköy’e, Karapürçek, Hendek- Yeşilyurt ve eski abalı grubu dediğimiz, yani İkramiye ve Akçay deresinden beslenen altmış civarında yerleşimin beslenmiş olduğu bir bölge vardı. O bölgelerde de bu bulanmalarla ilgili sorun yaşıyorduk. Şöyle söyleyeyim; Büyükşehir sınırlarımız içerisinde artık bulanma sorunu kalmayacak. İçme suyunda hiçbir risk kalmayacak, hiçbir sorun kalmayacak şekilde bir arıtma tesisleri kurma çalışmaları düzenliyoruz. Bunların tamamını sıfıra indirgeyecek, riski tamamen sıfırlayacak bir sistem üzerinde çalışıyorduk, şu anda bu çalışmalar hızla devam ediyor. İnşallah, Haziran gibi büyük arıtma tesisini devreye alacağız. Diğer yerlerinde sonbahar, yani Eylül- Ekim gibi tamamlamayı hedefliyoruz” dedi.

Reklam
Reklam

SASKİ’NİN ENERJİ YATIRIMLARI

SASKİ’NİN aynı zamanda kendi enerjisini üretmeye çalışan bir kuruluş haline geldiğini vurgulayan Keleş, “SASKİ Genel Müdürlüğü’nün giderinin önemli bir kalemini oluşturuyordu enerji parası. Enerjiye de son zamanlarda gelen zamlar dikkate alındığında ciddi bir kalem oluşturuyordu. Kabaca söyleyeyim, SASKİ’nin çalıştırmış olduğu personelden daha fazla biz enerji ödüyorduk. Bu konuda 2006 yılından beri çalışmalarımız devam ediyor. Bölgemiz hidrolik kaynaklar bakımından oldukça zengin. Sakarya Nehri var diğer derelerimiz var. Özellikle Enerji Piyasası Kanunu çıkınca buna imkan verdi, bu çalışmalara imkan verdi ve biz Sakarya Nehri üzerinde üç ve özellikle Akçay projesine dayalı olarak da yine üç tane hidro- elektrik santral düşünüyoruz. Bunlardan özellikle şu an bitme aşamasına gelenden söz edeyim. Sakarya Nehri üzerinde eski E-5 köprüsünün hemen kuzeyinde inşaat şu anda yüzde doksan oranında tamamlanmış, 10 megabayt gücünde bir tesisimiz var. Bu tesisimiz, ortalama yıllık 40-45 milyon kw saat enerji üretecek. SASKİ’nin yıllık tüketmiş olduğu enerjiyi aşağı yukarı 65- 70 metre küp civarında. Bunun anlamı biz tüketmiş olduğumuz enerjinin üçte ikisini kendi üretmiş olduğumuz enerjiyle sağlayacağız. Akçay barajı tamamlandığı zaman, Akçay barajına dayalı olarak, Akçay barajından cazibeyle su vereceğimiz için Sapanca Gölü’nden o miktar suyu enerjiye dayalı olarak basmamış olacağız, kullanmamış olacağız buradan da bir kazanımımız olacak. Yani hedefimiz, Sakarya’nın enerji güvenliğini, kendi kurul gücümüzü SASKİ’nin Genel Müdürlüğü’nün kurulu gücünü karşılayacak bir enerji yatırımı yapmak. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah bu sene sonuna kadar, bir aksilik olmazsa çünkü nehir yatağında çalışıyoruz işte yağışlarda bu sene fazlaydı. Sakarya ADASU’yla birlikte ürettiğimiz HES projemizi tamamlarsak artık kendi enerjimizi tüketip kendi enerjimizi tüketen bir kurum haline geliyoruz” diye konuştu.

Reklam
Reklam

Enerjilerini kendilerinin üretmesi fikrinin nasıl doğduğundan da bahseden Keleş, “Sakarya ölçeğinde baktığımız zaman, Sakarya’nın en önemli yatırımcı kurumuyuz biz SASKİ Genel Müdürlüğü olarak. Özellikle su ve çevre yatırımı bakımından çok ciddi yatırım ihtiyacı olan bölgedeyiz, deprem bölgesindeyiz. Giderimizin aşağı yukarı yüzde on beş- yirmisine yakın bir kısmını enerji oluşturunca, biz arkadaşlarımızla oturduk ne yapabiliriz bu konuyla ilgili diye düşündük. Enerji Piyasası Kanunu’nun vermiş olduğu imkanları değerlendirerek bir enerji şirketi kurduk ve hemen şehrimizin içimizden akan. Sakarya Nehrinden yararlanabilir miyiz fikri doğdu. Şehrimize Sakarya Nehri’nin girmiş olduğu Pamukova bölgesinden itibaren nehri taradık Karadeniz’e kadar. Üç noktada yani, Pamukova ve E-5’in olduğu yer ve bir de Ferizli bölgesinde üç noktada aşağı yukarı yedi metreler civarı döşü olduğunu tespit ettik ve bu çalışmamızı bu kanununda vermiş olduğu yetkiyle değerlendirmiş olduk. İşte inşallah birincisini tamamlıyoruz. Tamamlandığı zaman şu ortaya çıkacak; artık SASKİ Genel Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi kendi kaynağını enerjiye değil yatırıma harcayacak. Yani Sakarya’nın ihtiyaçları için harcayacak. Enerji üretme fikri buradan doğdu. Yani hidrolik kaynaklardan enerji üretme fikri. Tabi bu konuda hükümetin bizi önemli teşvikleri vardı biliyorsunuz. Türkiye’de bu konuyla ilgili çok ciddi yatırımlar var. Dünyada zaten birçok gelişmiş ülke hidrolik kaynaklarla ilgili yatırımlarını tamamlamış durumda. İnşallah Türkiye’de de bu trend hızlı bir şekilde devam ediyor. Türkiye’de de bu anlamda ilkiz” diye konuştu.

Reklam
Reklam

‘ÇAMURDAN ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETECEĞİZ’

Çamurdan elektrik enerjisi üretimi konusuna da değinen Keleş şunları söyledi; “Bu konuda su kanalizasyon idareleri ve Büyükşehirler çok önemli iki kaynağa sahipler. Biliyorsunuz su kanalizasyon idarelerinin elinde çamur gibi arıtma tesisinin elinden çıkan önemli bir kaynak var. Biz bunlara biokitle diyoruz. Şu anda bununla ilgili projemiz var devam eden. Öyle tahmin ediyorum önümüzdeki sene stardını vereceğimiz bir proje. Yani çamurdan bir koz elde etme ve onu yakarak bir enerji elde etme.Allah nasip ederse hem çamurun bertarafı anlamında hem kurutup bertaraf edilmesi anlamında hem de enerji üretmini anlamında çünkü günde 50- 60 ton civarında çamur çıkıyor. Bunu tamam biz standartlara uygun depoluyoruz ama o da artık olmaması gereken, biliyorsunuz çevre standartları bakımından biz Türkiye’ de bir ödül aldık, olmaması gereken bir çalışma. Kesinlikle ve kesinlikle çevreye sıfır risk oluşturacak şekilde bertarafını, kurutmayı, çürütmeyi, kurutmayı ve yakmayı daha sonra da bundan enerji üretmeyi hedefliyoruz. Bu konudaki çalışmamız da devam ediyor.”

Reklam
Reklam

ÜÇÜNCÜ İSALE HATTI’NDA YAŞANAN SORUNLAR

Üçüncü isale hattında yaşanan sorunlara da değinen Keleş, “Şu anda şehrimizi bir ve ikinci isale hattından besliyoruz. Üçüncü isale hattında istifade ediyoruz ama seçilen boru tipi dolayısı ile özellikle bölgedeki engebeli alan dikkate alınırsa sorunlar yaşıyoruz. Örneğin geçen gün bir arıza meydana geldi 15 gün arıza yerine ulaşmakta bile sıkıntı çektik. Dolayısı ile deprem şartlarında da çok rahat zarar görebilecek bir boru tipi seçilmiş. 1999 yılında depremden sonra başlanmış bir çalışma özellikle bizim gibi coğrafi şartlara sahip olan ve deprem bölgesi olan yerlerde mütemadi sistem dediğimiz çelik hatlar daha verimli daha etkin sonuçlar veriyor. Biz bir, iki ve üçüncü isale hatlarını tamamen devre dışı bırakarak yeni yaptığımız isale hattından şehri beslemek istiyoruz. Bir ve ikinci isale hatları asbest’tir. Asbest tozu ile Asbest boru karıştırılıyor. Tamam, Asbest tozu dünyada kanserojendir. Dünya sağlık örgütü de bunları rapor olarak yayınlıyor. Ama Asbest boru sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesinde de kullanılmış ve kullanılan bir boru tipi. Bu konuda Sağlık Bakanlığının da raporları var bizimde elimizde var. Özellikle Üçüncü isale hattı CTP boru yani cam takviyeli elyaf borudan yapılmış. Fabrika bu konuda dünya standartlarında verilebilecek alınabilecek her türlü bilgi ve belgeyi almış durumda yani bunu bize ibraz ettiler ellerinde de var. Bu kuruluşlar uluslararası kuruluşlar yani kaldı ki birçok Avrupa ülkesinde de bu boru kullanılıyor. Bu boru bölgemiz açısından özellikle deprem şartlarında kırılgan olduğu için tercih edilmemeliydi. Yani o günkü şartlarda tercih edilmiş o yani kanserojen demek spekülasyon olur. Zaten o konudaki yanlış açıklamayı da düzelttiler. Ama yapılan açıklamalar biraz kasıtlı açıklamalardı” dedi.

Keleş, SASKİ’nin vatandaşlardan beklentisini şu şekilde özetledi: “Vatandaşlarımızdan bizim iki beklentimiz var. Birincisi kesinlikle genel olarak çevreyi ama özel olarak da Sapanca Gölü’nün korunması konusunda bize yardımcı olmaları. Yardımcı olmaları derken elbette biz kanunen yetkileri bulunan ve sorumluğa sahip bir kurum olarak denetleme, yaptırım cezai müeyyide gibi sorumluluklarımızı yerine getireceğiz. Zaten bunu yapıyoruz. Elemanlarımız bu konuda gölü hem içerden hem dışarıdan denetliyorlar. Ancak özellikle vatandaşlarımızın gölü kirleten unsurlar konusunda mesela neler olabilir, basit bir şekilde göl kenarında yapılan piknikten atılan atıklardan tutunuz işte zaman zaman çiftçilerimizin vatandaşlarımızın araç yıkamaları, tanker yıkamaları ve vatandaşlarımızın bilinçsiz bir şekilde derelere atmış oldukları atıklar. Bunlara kadar vatandaşlarımızın duyarlı olmaları, bunun önlenmesi konusunda duyarlı davranmaları ve gerekli uyarıları yapmaları bize bildirmeleri. Yani bu tarz bir yanlış gördükleri zaman bize ihbar etmeleri. ALO 185’i arayabilirler, direk bizi arayabilirler. Bu konuda bize yardımcı olmaları çünkü bizim gibi kurumlar elbette bu konuda hukuki sorumluluklarını yerine getirecek ama vatandaşımızın desteği ile bu gücümüz ikiye, üçe katlanır. Çünkü Sapanca Gölü gelecek nesillere temiz bir şekilde bırakmamız gereken büyük bir emanettir bizim için. Biz öyle bakıyoruz. İkincisi, artık su bugün ve gelecekte çok değerli bir metadır. Çok değerli bir stratejik bir değerdir. Temel bir insan hakkıdır. Olmazsa olmaz yerine herhangi bir şey ikame edilemeyen bir değerdir. Dünyanın en kıymetli varlığıdır. Suyumuzun kaçak kullanımı, kanun dışı kullanımı, yanlış kullanımı konusunda da vatandaşlarımızın duyarlı davranmaları, çevrelerinde bu tür kullanım olduğu zaman bize ihbar etmeleri, önlenmesi konusunda da bize yardımcı olmaları gerekir. Çünkü düşünün çok büyük miktarlarda enerji harcayarak, paralar harcayarak bu suyu biz şehre ulaştırıyoruz. Yani gölün bir kilometre mesafeden 15 metre derinden, gölün ortasında, en kaliteli bölgesinden suyu alıyoruz, terfi ile Esentepe’ye basıyoruz, oradan arıtıp vatandaşımızın musluğundan akıtıyoruz. Bu suyun sulamada kullanılmaması, bu suyun kaçak kullanılmaması, bu suyun insanı tüketim amacı dışında kullanılmaması konusunda vatandaşlarımızın duyarlı davranmaları bu emanetin korunması bakımından önem taşıyor.”

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: