KAHRAMANMARAŞ (İHA) - Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, Türk üreticisinin son 3-4 yılda yaşadığı zorlukları hiçbir dönemde yaşamadığını belirterek, "Ekonomik anlamda Kurtuluş Savaşı 1999 ve 2001 krizinden sonra bizler tarafından verildi. Bu anlamda 'Çılgın Türkler' Türkiye'nin üreticileri ve ihracatçılarıdır" dedi.
Satıcı, Ekim ayı ihracat rakamlarını açıklamak üzere geldiği Kahramanmaraş'ta, İHA'ya açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin ciddi bir değişim yaşadığını vurgulayan Satıcı, "Bu değişimi toplumda yaşadığımız tüm olaylarda hissedebiliyoruz. Yeri geliyor siyasetteki değişimin çeşitli yapılar arasında yarattığı gerilimler belli oranda ihracatçı da olsa üretici de olsa belli sıkıntılarda soru işaretleri yaratıyor" diye konuştu.
Bugünkü durumda Türkiye'nin en son ihtiyacı olan şeyin gerilim olduğuna işaret eden Satıcı, Türkiye'nin kendi içinden ihraç etmesi gereken tek durumun gerilim olduğunu kaydederek, "Bu gerilimlerden mümkün olduğu kadar uzak durmamız lazım. Çünkü Türkiye'nin daha çok çalışmaya ve büyümeye ihtiyacı var" açıklamasını yaptı.
Türkiye'nin genel kırılganlıklarının ihracat, ithalat, dış ticaret açığı üzerinde yoğunlaştığını anlatan TİM Başkanı Oğuz Satıcı, sözlerine şöyle devam etti.
"Biz farklı sıkıntılarla uğraşırken kendi gerçeklerimizden uzaklaşıyoruz. Türkiye 2005 yılında 72 milyar dolar ihracatla karşı karşıya kalacak. Biz bunu çeşitli yerlerde açıklayarak toplumun tüm kesimlerine ulaşarak bu moralle üretimin etrafında kenetlemeye, sürüklemeye gayret gösteriyoruz. Bir taraftan moral dağıtmaya çalışıyoruz. Ama diğer taraftan ekonomi yöneticileri ve hükümetten beklediğimiz işaret ettiğimiz ve uyardığımız konular var ki o da Türkiye'de üretici olmanın giderek zor olduğu ve bu dönemde çok zorlaştığıdır. Açık açık söyleyeyim Türk üreticisi son 3-4 yılda yaşadığı zorlukları hiçbir dönemde yaşamamıştır. Türkiye'de şöyle bir gerçek var. Mal ve hizmet üreten kesimler büyük sıkıntı çekiyor. Bunun dışında bono, finans ve tahvil piyasasında faaliyet gösteren kesimler ise inanılmaz kazanç elde ediyorlar. Bu arada büyük bir adaletsizlik doğmuştur. Bugün Türkiye'nin uyguladığı para ve maliye politikası tamamen faiz temeli üzerine oturuyor. Türkiye yüksek reel faiz ödüyor. Bu yüksek faizleri öderken de toplumun gerçeğini temsil eden üretici kesimlerinin iliğini, sümüğünü sömürüyor. Bugün Türkiye'de indirilmeyen her bir puan faiz ki bunda Merkez Bankası'nın büyük günahı var. Bunun da bedelini muhakkak ki bir şekilde ödeyecektir. Her bir puanın maliyeti birkaç milyar dolardır."
"İTHALATTA BÜYÜK ARTIŞ VAR"
İhracatı artırırken ithalatta da büyük patlamalar yaşandığına dikkat çeken Satıcı, madalyonun öbür tarafını hiç kimsenin görmek istemediğini ifade etti. Satıcı, "Bugün 'İhracatta büyük artış var' diyoruz ama ithalatta da büyük artış var. 'Türkiye 2005 yılında 72 milyar dolar ihracatı görecek' diyoruz. Ama bunun yanında 120 milyar dolar ithalatı da görecek. Burada dikkat etmemiz gereken nokta Türkiye'nin ne ithal ettiğidir. Bu ithalatın yüzde 80'nini hammadde ve ara malı oluşturuyor. Yüzde 10'nu yatırım malları, kalan bölümü ise tüketim malları oluşturuyor. Bu yüzde 80'lik bölümü Türkiye zaten üretebilir bir ülke. Bununla ilgili her türlü alt yapısı mevcut. Bunları üretmek yerine ithal etmeyi tercih ediyor" dedi.
Türkiye'nin ciddi reformlar yapması gerektiğini de dile getiren Satıcı, bunlar yapılmadığı taktirde eninde sonunda duvara toslanacağı görüşünü savundu. Yapılan bazı düzenlemelerin pansuman görevi yaptığını kaydeden Satıcı, "Enerji piyasalarında da ciddi reformlar yapılması gerekiyor. Türkiye, enerjiyi vergi üretim merkezi gibi kullandığı sürece yol kat edebilmesi mümkün değildir" diye konuştu.
TİM Başkanı Oğuz Satıcı, özelleştirme konusundaki tavırlarının çok açık olduğunu dile getirerek, "Hükümetin bu konuda geliştirmiş olduğu tavrı destekliyoruz. Türkiye'nin bu süreci hızla geçmesi gerekiyor. Ama özelleştirmeden elde edilen kaynakların Türkiye'nin açıklarını, cari ve dış ticaret açığını kapatmaya değil, borçlarına yönelik kullanılması gerekir. Şunu herkesin bilmesi gerekiyor Türkiye'nin sırtındaki ana kambur, üzerindeki mevcut borçtur. Bütün açmazları yaratan budur. Bizler de Türkiye'nin üretici sektörleri olarak bunun mücadelesini veriyoruz" şeklinde konuşmalarını sürdürdü.
Türkiye'nin üreticileri olarak son 4 yıldır çok ciddi Kurtuluş Savaşı verdiklerini vurgulayan Satıcı, "Türkiye'nin ekonomik anlamda Kurtuluş Savaşı 1999 ve 2001 krizinden sonra bizler tarafından verildi. 'Çılgın Türkler' varsa bu anlamda bunlar Türkiye'nin üreticileri ve ihracatçılarıdır" değerlendirmesini yaptı.
2006 yılı ihracat hedefinin ne olacağı şeklindeki soruya ise Satıcı, "Sistemlerin muhakkak bir matematiği olmalı. Bu matematik kar üretmeli. Ama 1999 ve 2001 yılından beri Türkiye'nin tarım, madencilik, sanayi sektörleri kar yerine fedakarlık üzerine çalıştı. Kar yok fedakarlık var. Fedakarlıkların da sınırı herkesin sahip olduğu güç kadardır. İşte Türkiye'nin üreticileri son 4 yılda sahip oldukları bütün varlıkları bu konuya seferber etmişlerdir. Bu anlamda bütün ölçümüzü karla yapmamız gerekiyor. Bu hedefleri açıklayanların özellikle şunun altını çizmesi gerekiyor. Türkiye'nin ne kadar kar elde edeceğidir. Türk ihracatçısı ne kadar kar elde edecek. Biz 4-5 yıldır fedakarlık yapıyoruz, bundan sonra kar yapmak istiyoruz" şeklinde cevap verdi.
Bundan 3 yıl öncesine bakıldığı zaman siyahla beyaz kadar fark olduğu görüşünü savunan Satıcı, "Hükümetin beraberinde getirdiği siyasi istikrar, özellikle dış siyasette atmış oldukları ciddi adımlar, Avrupa Birliği (AB) sürecinde göstermiş oldukları tavır Türkiye'ye çok ciddi değerler üretti. Ancak bunların hiçbirisi yeterli değil. Bir şeyleri başarmış olmak, diğer şeyleri başarmamayı telakki etmiyor. Türkiye'de üretimi kim yaparsa yapsın, Türkiye'nin üretim alt yapısını kaybetmemesi gerekiyor. Bunun yerini Hans, Michel ya da Jorch almıyor. Bu yok oluyor. Bu kaybedilirse yerine koymak öyle çok kolay değil. Bu 82 senede oluşmuş bir yapı" diye konuştu.
"ARTIK YABANCI YATIRIMCILARIN GÖZÜNDE DE TÜRKİYE GÜVENİLİR BİR ÜLKE"
Oğuz Satıcı, tekstil sektöründe yaşanan sıkıntıların sorulması üzerine, şöyle konuştu:
"Türkiye'de diğer sektörlerin sorunları aslında birbirinden farklı değil. Ama Türkiye'de tekstil lokomotif bir sektör olduğu için, geniş bir kesim bu sektörle uğraştığı için tekstil ön plana çıkıyor. Türkiye, kendi alt yapısına ve bulunduğu coğrafyaya baktığında tekstil ve hazır giyimde daha çok uzun yıllar ekmek yiyecek. Türkiye'nin bu sektörden vazgeçmesi ya da bu sektörün sıkıntıda olması gibi bir durum söz konusu değildir. Bütün üretici sektörler en az tekstil kadar sıkıntıda."
Son günlerde Çin'den sonra Hindistan tehdidinin de telaffuz edilmeye başlandığının sorulması üzerine Satıcı, "Sadece üretici olarak hayatta kalma mücadelesi verdiğimiz için Çin'e de Hindistan'a da bakmak zorundayız. Türkiye'nin bütün vizyonunu değiştirip Çin'i ve Hindistan'ı pazar olarak görmesi lazımdır. Türkiye'nin bu iki ülkeyle hiçbir şartta rekabet etmesi mümkün değildir. Hindistan'da 200 milyon gibi bir nüfus var ki Türkiye'nin ilk 2 milyon insanının sahip olduğu standartlara sahip. Burası bir pazar. Çin'de de aynı şeyler var. Buralara ulaşabilmemiz için Türkiye'nin üretim alt yapısını tutabiliyor olması gerekiyor. Ardından pazarlama geliyor. Türkiye sanayi devrimini tamamlayamadan millet pazarlama devrini bitirdi" dedi.
Türkiye'deki güven ortamına yabancıların büyük teveccüh gösterdiğini kaydeden Satıcı, "Bunu net bir şekilde görüyoruz. Artık yabancı yatırımcıların gözünde de Türkiye güvenilir bir ülke. Türkiye'ye yatırım yapmak için geliyorlar. Hatta kar buldukları alanlara ciddi yatırımlar yapıyorlar. Şartlar böyleyken Türkiye'nin büyük bir bedeli ödemek gibi zorunluluğu olmadığını düşünüyoruz" şeklinde konuştu.
Satıcı, Gümrük Birliği'nin Türkiye'ye küresel pazarda oyuncu olabilmesi için çok büyük katkı sağladığını vurgulayarak, "Türkiye bu oluşuma herhangi bir destek almadan 10 yıl boyunca göğüs gerdi. İş dünyası da küresel dünyanın oyuncusu olabilme hüviyetine bu sayede kavuştu. Bunların bedelini ödedi" dedi.