ANKARA (İHA) - Alman Vakıfları Soruşturması kapsamında Alman vakıflarına 'casusluk' yaptıkları gerekçesiyle haklarında dava açılan Bergama köylülerinin yarın mahkemeye sunacakları savunma dilekçesinde ilginç ifadelere yer verildi.
'Alaycı' bir dille kaleme alınan dilekçede, davayı açan dönemin DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'e ağır göndermeler yapıldı. Yüksel'in bir süre önce evinin önünde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden Dr. Necip Hablemitoğlu'nun kaleme aldığı 'Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası' adlı kitapçıktan esinlenerek iddianameyi hazırladığı öne sürülen dilekçede, "Yüksel aşka gelip bize casusluk iddianamesiyle dava açmıştır" denildi.
'Alman Vakıfları Soruşturması' kapsamında Alman Vakıflarına 'casusluk' yaptıkları iddiasıyla Bergama köylüleri hakkında açılan davanın ilk duruşması yarın Ankara 1 No'lu DGM'de görülecek. Davayı açan dönemin DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, Bergama köylüleri hakkında TCK'nın devletin emniyetine karşı gizli anlaşma maddesini düzenleyen 171. maddesi uyarınca 8 yıldan 15 yıla kadar ağır hapis cezası istemişti. Davanın yarınki ilk duruşmasında sanık Bergama köylüleri adına sanık vekili Senih Özay savunma yapacak.
Senih Özay, yarın mahkemeye sunacağı savunma dilekçesinin giriş bölümünde, İzmir'de ifade vermediklerini ve gerçek savunmanın yapılacağı yer olarak Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'ni gördüklerin belirtti. "Biz üç yargıcın gözlerine bakmak istiyoruz" diyen Özay, DGM'nin kendileri için bir 'dert' olduğunu kaydetti. Özay dilekçesinde, "...Çünkü, DGM'nin kuruluş yasası Anayasa'ya aykırılık içermektedir. Hukuk yaşamımızdan gitmesini istiyoruz" ifadesine yer verdi. Özay ayrıca, Savcı Nuh Mete Yüksel'in, 1,5 yıl önce Adalet Bakanlığı'ndan izin aldığını ancak bu dönemde 'seks kasetlerinin' basına yansıdığını hatırlatarak, Yüksel'in Ankara Cumhuriyet Savcılığı görevine tayin edilmesi sırasında Alman vakıflarıyla ilgili iddianameyi alelacele hazırlamasına anlam veremediklerini kaydetti. "Sayın Savcı, bağlantılarını tam tamamlayamadığı İddianameyi mahkemeye sunmuştur neden?" diye soran Özay, "Şahsen benim çıplaklık olayında dahlim yoktur. Diğer 14 sanık arkadaşımın da dahli olup olmadığı sorulabilir. Fetullahçılar mı, başka gizli örgütler mi, bu araştırılabilir" dedi.
İŞTE DİLEKÇEDEKİ ÇARPICI İFADELER... Avukat Senih Özay, savunma dilekçesinde özetle şunları kaydetti:
"42 gün boyunca bizzat iddianamenin asıl itham edilene değil de, gazetecilere, herkese ulaşmasının hukuku, lojistik yanı, sorumluluğu hukuken sorgulanmalı ve evrensel ölçütlerde tartışılmalıdır. Bu yolda mahkeme gerekirse dilekçemizi TBMM'ye ulaştırmalıdır. Bir kere doğrusu ben casus değilim. Bergama davasında sanık olan hiçbir arkadaşım casus değildir. Tutun ki ben casusum, arkadaşlarım casus...İnanınki Bergama insanının doğasının, Türkiye insanının, dünya insanının casusuyum, casusuyuz. Çok uluslu şirketler ve onlarla elele veren hükümet mensuplarınca bu böyle bilinmelidir. ....Güya biz Alman vakıflarıyla değilsek de, Fian diye gıda ve insan hakları Alman derneği ile ilgiliymişiz. Ki o da güvercin sevenler derneği ayarında bir derneğin başkanı, kocası Türk doktoru olan Alman bayan Petra Sauerland ile mangal yapıp, rakı içmiş, Bergama'daki evrensel zenginliği ve elde edilen mahkeme kararına uymayı konuşmuşuz. Yapmasamıydık? Mangal yakmasamıydık? İçmesemiydik?
(...) Biz Petra ile rakı içerken, Paris Çevre Bakanı'nın köyü Doups'ta altın madeni çıkarılmasına karşı Fransız köylerinin direnişine yardımı konuştuk. Bu konuda Paris'e de gittim, Robin Hood derneği ile tanıştım. Yani şu Avrupalılar bizim işimize karışmışlar ya (!), biz de onların işine karıştık. Fransız savcılığının henüz bir tebligatı da gelmedi.
(...)Bu arada, maden profesörü Yılmaz Savasçın Bey'in, cumhuriyet tarihçisi Necip Hablemitoğlu'nun kitapları çıktı. Savasçın Bey, 'Bu çevreciler mücadelelerini abartıyorlar. Toplumu yanlış bilgilendiriyorlar. Konsolosluktaki yemeğe beni almadılar' dedi. Merhum Necip Hablemitoğlu Bey ise önce Almanların, Amerikalılar, Fransızlar gibi Türkiye'de emelleri olduğunu anlatan bir kitapçık hazırlamışken, bu hazırlığı anlaşılmaz bir biçimde 'Bergama Dosyası' adını kullanarak, Bergama olayı ile birleştirdi ve kitap 'Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası' ile çıktı. Merhum bilim adamı, kibarlığıyla bize casus yerine 'legal casus, etki ajanı' nitelemesini tercih etmiştir. Bu kitabı okuyan Nuh Mete Yüksel aşık olarak, bir iddianame ile bize 'casusluk' iddiasıyla dava açmıştır.
(...)İddianamede diyor ki 'Yukarıda belirtilen delillerin sabit olduğu'... Biz diyoruzki, yukarıdaki belirtilen delillerle, sabit olması bir yana ayıp-yanlış-eksik olduğu için CMUK 223. madde gereğince derhal beraat kararı verilmelidir. Bu vesileyle sayın savcının böyle bir dilekçeyi benim temizlememe, bizim temizlememize fırsat verdiği için kendisine teşekkür ederim de geliyor ama onu sorumluluktan kurtarmamak için savcılık mesleği ile ilgili ulusal ve uluslarüstü hukuk yollarına başvurarak Türkiye'ye yakışan hukuk, yakışan savcılık hukuku, avukatlık makamının yaratılmasına katkıda bulunacağım için, kalkışacağım için vazgeçmiyorum, teşekkür ediyorum, artık susuyorum."
Senih Özay savunma yazısının sonunda kendisini ilginç bir şekilde tanıtarak 'Casus değil-koca-baba' imzasını attı.