Sayıştay: AOÇ’un yüzde 40’ı gitti

Sayıştay AOÇ'un özel kişilerde bulunan arazilerine sahip çıkmasını istedi.

Sayıştay Atatürk Orman Çiftliği'nde özel kanuna dayalı satış dışında da arazi kayıpları meydana geldiğini belirterek, "Bunlar; mahkeme kararları ile çeşitli şahıslara verilen arazilerdir. 2013 yılı sonu itibarıyla çeşitli sebeplerle Çiftlik arazilerinde meydana gelen kayıp, 22 bin 240 dekara ulaşmış bulunmaktadır. Bu miktar, toplam Çiftlik arazisinin yüzde 40'ına karşılık gelmektedir" dedi.

Sayıştay'ın Atatürk Orman Çiftliği 2013 Denetim Raporu'nda özellikle özel şahıslara verilen kiralık alanlar için kiralık alanların gerçek değerlerinden kiralanabilmesi olanaklarının değerlendirilmesi, kiracılarca genişletme ve lehlerine haksız kazanç sağlama eğilimlerinin önüne geçilmesi önerildi.

Reklam
Reklam

Raporda, "Büyükşehir Belediyesinin imar planlarına ve Ankara 1 numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararlarına karşı açılmış davalarda AOÇ Müdürlüğü taraf veya müdahil olmayıp, sadece ilgili Bakanlık taraf veya müdahil olduğundan, gelinen bu aşamada, yapılan imar planlarının, alt ölçekli planların, bu planlardaki revizyon ve ilavelerin ve plan uygulamalarının, AOÇ Kuruluş Kanununa, arazinin tarihi, kültürel ve doğal özelliklerine, bağış mektubu esaslarına ve mahkeme kararlarına uygun olması hususlarında gereken dikkat ve özenin gösterilmesi ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı görüşünün bu doğrultuda oluşması için gereken bilgilendirmenin yapılması önerilir" denildi.

Özel kanuna dayalı satış dışında da Çiftlik arazisinden arazi kayıpları meydana geldiğini kaydeden Sayıştay, "Bunlar; mahkeme kararları ile çeşitli şahıslara verilen arazilerdir. 2013 yılı sonu itibarıyla çeşitli sebeplerle Çiftlik arazilerinde meydana gelen kayıp, 22 bin 240 dekara ulaşmış bulunmaktadır. Bu miktar, toplam Çiftlik arazisinin yüzde 40'ına karşılık gelmektedir. Kayıplar arazi bütünlüğünü bozduğundan, halen Çiftliğin elinde bulunan parçalı alanlar işletilmesi bazı sorunlar yaratan mekânlar haline dönüşmüştür" dedi.

Reklam
Reklam

-ANKARA 300 BİN NÜFUS İÇİN PLANLANMIŞ-

Doğada canlı ve cansız sistemler arasında hassas dengeler mevcut olduğunu hatırlatan Sayıştay, söz konusu dengenin bozulmasına neden olan sorunların başında büyük coğrafi alanların tek tip kullanışlara terk edilmesinin geldiğini kaydetti. Sayıştay, bu durumda doğal kaynakların tek yönlü olarak ısrarla tüketildiğini, eksilen kaynaklar sebebiyle doğal dengenin bozulduğunu bildirdi. Özellikle büyük metropollerde bina yapımı için ayrılan kent alanlarının, tek düze bir battaniye gibi toprağı örterek plansız bir şekilde genişlemesi ekolojik dengeyi bozduğunu anlatan Sayıştay şöyle devam etti:

"Bozulan denge, su, hava, iklim, flora ve fauna sistemlerinin yozlaşması, tükenmesi ve kirlenmesi şeklinde insan yaşamını olumsuz yönde etkileyen faktörler olarak insanlığın karşısına çıkmaktadır. Bu ekolojik gerçekler, büyük metropollerin çevresel genişleme ile kesintisiz bir şekilde büyümeleri yerine, genişleme koridorlarına kanalize edilecek açık ve yeşil alanlar aynı zamanda kentin nefes almasını sağlayacak unsurlar olarak değerlendirilmelidir. Dünyanın kent planı yönünden önde gelen metropollerinde olduğu gibi, Ankara'nın ilk imar planında da açık ve yeşil alan ihtiyacı ön planda tutulmuştur. Atatürk'ün direktifleri ile başkent Ankara'nın ilk imar planını yapan Herman Jansen gençlik parkı, hipodrom, ziraat fakültesi yerleşkesi ve Atatürk Orman Çiftliğinden oluşan alanı 300 bin nüfusa göre planladığı şehrin yeşil ve açık alanları olarak yorumlamıştır. Ancak son yıllarda başkentin aşırı göç alan bir şehir olması, kentsel alan genişlemesinin beklenenden daha fazla olmasına neden olmuştur. Bu durum, mevcut yeşil ve açık alan gereksinimine yeni ilavelerin yapılmasını zorunlu hale getirmiştir. İlk planda yer alan yeşil alan kuşağına, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe ve Bilkent Üniversiteleri yerleşkeleri eklenmiştir."

Reklam
Reklam

Ankara'nın güney kesiminden başlayarak batı yönüne doğru uzanan bir dizi halindeki, Gençlik Parkı, eski Hipodrom, Atatürk Orman Çiftliği, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe ve Bilkent Üniversitelerinden oluşan arazi topluluğunun, kentin havalandırma koridoru özelliğini taşıdığını kaydeden Sayıştay şu saptamalarda bulundu:

"-Ancak, eski hipodromun kaldırılarak yapılaşmaya açılması, AOÇ arazisinden satın alınarak yapılan toptancı hali, Gazi Orduevi, traktör ve çimento fabrikaları ile TMO silosu yeşil kuşağı zedeleyen olumsuz yapılaşmalardır. Buna karşılık Güvercinlik ve Etimesgut hava alanları açık alan kullanımına uygun düştüğünden mevcut haliyle korunmaları uygun görülmektedir. Ankara'nın başkent olduğu yıllarda şehir merkezine uzak sayılacak mesafede bulunan Atatürk Orman Çiftliği, 2013 yılına gelindiğinde AOÇ arazilerinin aşırı kentleşme nedeniyle metropol alanının ortasında kaldığı görülmektedir.

-AOÇ arazilerindeki tüm işgallerin sonlandırılması için azami dikkat ve gayretin gösterilmesi önemli görülmektedir.

Reklam
Reklam

-AOÇ'ta tarım toprağı inceltip Ankara'nın üzerinde, cadde ve sokaklarda, çatılarda toza neden oluyor. Tarım ormancılığına geçilmeli."

-"KONUT KOOPERATİFLERİ TECAVÜZ ETTİ"-

Çiftlik arazisinin idare merkezine olan uzaklığı yer yer 15 kilometreye varan, aşırı derecede parçalanmış, özel şahıslar ve kamuya ait arazilerle iç içe girmiş, bazıları iskân sahalarında bulunan ve konut kooperatiflerinin tecavüzüne uğramış bir konumda olduğunu kaydeden Sayıştay "Orta Anadolu steplerinde kurulan başkent Ankara'nın yaşanabilir bir kent olması, şehir içinde yer alacak yeşil alan ve parklar ile şehir dışında oluşacak bir yeşil kuşağın varlığına bağlıdır" dedi.

Sayıştay raporunda mevcut yapısı ile AOÇ arazilerinin söz konusu yeşil ve açık alanlar için önemli bir potansiyel olduğu belirtilerek, "Ağaçlandırma konusu bir uzmanlık sabır ve disiplin işidir. Her ağaç türü her ekolojide yetişmeyeceği gibi her toprakta da her ağacı yetiştirebilme imkânı bulunmamaktadır. Dikkat edilirse askeri saha ve üniversite kampus alanlarının başarılı bir şekilde ağaçlandırıldığı görülür. Bu durumun ağaçlandırma konusuna önem verilmesi ile fidan sahalarının disiplinli bir şekilde bakılması ve korunmasından ileri geldiğini söylemek mümkündür. Çiftliğin orman ve park alanları, 1998 yılına kadar 3 bin 600 dekar civarında iken, 2013 yılında orman alanının 22 bin 100 dekara yükseldiği görülmektedir. AOÇ yönetiminin de ağaçlandırma çalışmalarına hız verdiği gözlenmektedir" denildi. Raporda şu paragraf da yer aldı:

Reklam
Reklam

"-AOÇ arazileri Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 02.06.1992 tarih ve 2436 sayılı kararıyla doğal ve tarihi SİT alanı olarak tespit edilmiş ve 20.07.1992 gün ve 3097 sayılı kararıyla SİT sınırları belirlenmiştir. Daha sonra 16.11.1993 tarih ve 3280 sayılı kararla AOÇ ile ilgili her türlü öneri ve başvurunun AOÇ planlama süreci tamamlanıncaya kadar değerlendirilmeyeceği hususu karara bağlanmıştır. Nihayet, 07.05.1998 tarih ve 5742 sayılı kararla derecesinin birinci derece doğal ve tarihi SİT olduğuna karar verilmiş olup, tescilli tarih, kültür ve tabiat varlıkları Anayasa'nın 63 üncü maddesi uyarınca korunmak zorundadır. İnsan sağlığı ve modern şehircilik için, mevcut ağaçlandırılmış alanların her türlü bakımının yapılması ile yeni ağaçlandırma alanlarının katılması çalışmalarına aksatılmadan devam edilmesi, önerilir."

-SAYIŞTAY KEÇİ SÜTÜNÜ SEVDİ-

AOÇ'un, Sayıştay tavsiyeleri doğrultusunda piyasaya pastorize süt sürdüğü belirtilen raporda, "Son zamanlarda UHT sütlerden ziyade AOÇ sütlerine ilginin arttığı gözlenmektedir. Özellikle keçi sütünün piyasaya arzı çok ilgi görmektedir" denildi. Rapordaki değerlendirmelerden bir bölümü şöyle:

Reklam
Reklam

"-Tüm çabalara rağmen, Ulu önder Atatürk'ün ülkenin çeşitli bölgelerinde 150 bin dekar arazi üzerinde tesis ederek, 1937 yılında yazmış olduğu bağış mektubu ile millete mal ettiği 5 çiftliğin en büyüğünü teşkil eden Atatürk Orman Çiftliği, bağışlandığı tarihlerde 55.539 dekar iken, çeşitli tarihlerde yapılan bağış, satış ve işgaller sonucu giderek küçülmüş ve 2013 yılsonu itibarıyla yaklaşık 33 bin dekara kadar gerilemiştir.

-AOÇ Müdürlüğünün sorunlarının başında; kiracıların kiraladığı açık ve kapalı alanları sürekli genişletme eğilimleri ve Müdürlük aleyhine haksız kazanç sağlama girişimleri gelmektedir. Müdürlüğün kiralık yerlerle ilgili sorunlarının çözülmesi hususunda yapılan girişimler ve alınan mahkeme kararlarına karşın, yıllarca devam ederek AOÇ'nin önünde engel teşkil eden tecavüz, tahliye ve kira alacağı sorunlarının üzerine kararlılıkla gidilmesi gerekmektedir. 2003'teki 80 inci yıl hatıra ormanının çok önemli bir başlangıç olduğu ifade edilebilir."

-TBMM DE ARAZİ İSTİYOR-

Sayıştay'a göre, son olarak Milli Emlak Genel Müdürlüğü, boş hale gelen arazilerden bir bölümünün Jandarma Genel Komutanlığına hizmet süresince tahsis edildiğini, Emniyet Genel Müdürlüğü, Gazi Üniversitesi Rektörlüğü'nün arazi talebinde bulunduğunu bildirdi. AOÇ'tan TBMM Başkanlığı da arazi istedi. Özelleştirme Yüksek Kurulu araziyi nisan ayında meclise tahsis edilmek üzere Maliye Hazinesine devretti. Raporda "Konu TBMM KİT Alt Komisyonunca 19.02.2014 tarihli toplantıda değerlendirilerek alınan kararla KİT Üst Komisyonu gündemine taşınmış bulunmaktadır. Ancak inceleme tarihi (Mayıs 2014) itibariyle konuya ilişkin kuruluşa intikal etmiş başka bir gelişmenin olmadığı, yapılan girişimlerin sonuçsuz kaldığı görülmüştür" denildi.

Reklam
Reklam

-AOÇ ARAZİ PARÇALANMASININ KISA TARİHİ-

Raporda yer alan bilgilere göre çiftlik arazisinin bir bölümü Atatürk sağken bira fabrikası için devredildi. 1939-1950 arası 11 yılda 7.4 milyon, 1950-1984 arası 34 yılda ise 14.4 milyon metrekare arazi; çeşitli kamu kuruluşlarına, üçüncü kişilere ve konut kooperatiflerine satıldı veya devredildi. Son olarak 12 Eylül döneminde 1983'te Gazi Üniversitesi'ne 360 bin metrekare arazi satıldı. (ANKA)

Anahtar Kelimeler: