Seçim barajı düşürülsün

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, yeni yasa çalışmasıyla seçim barajının mutlaka birkaç puan düşürülmesini önerdi.

Sabancı, ifade özgürlüğü ve siyasi katılıma yönelik sorunların gündemin üst sıralarında yer alması gerektiğini savunarak, "AB müzakere sürecinde hükümet temsilcilerinin 25 AB ülkesinde mekik dokuyor olması lazım" ifadesini kullandı. Sabancı, TÜSİAD Yüksek İstişare Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Hükümetin işbaşına gelir gelmez AB konusunda dikkati çeken bir kararlılık sergilediğini vurgulayan Sabancı, Kopenhag Siyasi Kriterleri çerçevesinde, demokratik standartların gelişmesi yönünde önemli açılımların sağlandığını ifade etti.

Reklam
Reklam

Sabancı, bu kararlık sonucunda Türkiye'nin "aday ülke" olmaktan çıkıp "müzakere eden ülke" konumuna geldiğini söyledi. Cari açığın geçmişe göre, daha az borç yaratarak finanse edilebilmesinin önemli bir gelişme olduğuna belirten Sabancı, ancak yine de mevcut durumun dikkatle izlenmesi ve yapısal bazı değişiklikler için bir an önce düğmeye basılmasının şart olduğunu kaydetti. Cari açığın oluşumunda yatırımlardaki artışın önemli faktörlerden biri olduğunu anlatan Sabancı, "Bundan vazgeçmemiz mümkün olmadığına göre, ekonomimizin cari açık üreten yapısını değiştirmemiz gerekir. Bu, sanayi üretimimizin katma değerini yükseltmeyi gerektiren ve ancak orta vadede sonuç verebilecek ciddi bir strateji işidir. Kısa vadede ise ülkeye giren sermayenin kompozisyonunu değiştirmeye çalışmak gerekir. Bu da doğrudan yabancı sermaye girişinin artırılması anlamına gelir. Bu konuda olumlu bazı gelişmeler kaydediyoruz. Örneğin vergi oranlarında yapılan indirimin yatırımları çekme açısından önemli bir rekabet engelini ortadan kaldırdığını düşünüyoruz, ancak bu kararın haksız rekabetin önlenmesi için atılacak doğrudan adımlarla desteklenmesi gerekir" şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

Sabancı, istihdam üzerindeki aşırı vergi yüklerinin kayıtdışı istihdama yol açtığını vurgularken, vergi denetiminde yeni felsefenin, mevcut mükellefleri daha çok sıkıştırmak değil, kayıt altına girmeyeni kayda almak olması gerektiğini bildirdi. Bu çerçevede zorlu kararları verip, basit idari düzenlemeleri gerçekleştirememenin, anlaşılması güç bir durum yarattığını kaydeden Sabancı, yabancı sermaye yatırımlarının artarak devam etmesi için yabancıların gayrimenkul edinimindeki hukuki boşluğun bir an önce doldurulması gerektiğini söyledi. "İdari Yargılama Usul Kanunu" ile ilgili düzenlemede bir türlü ilerlemenin kaydedilemediğine işaret eden Sabancı, yerli ve yabancı yatırımcıların işlemlerini tek elden takip etmek ve sorunlarını çözmek üzere tek durak ofis olarak çalışılacak bir yapılanmaya gidilmesinin uzun süredir konuşulduğunu bir ilerlemenin elde edilemediğini söyledi. Sabancı, AB'ye üyelik müzakerelerini kapsayacağı tahmin edilen 2006-2014 döneminde Türkiye'nin yıllık ortalama yaklaşık yüzde 6 civarında büyüyebileceğinin öngörüldüğünü hatırlatırken, söz konusu büyümenin gerektirdiği ek sabit sermaye yatırımlarının ise yabancı sermaye girişleriyle destekleneceğinin varsayıldığını kaydetti. Sabancı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Reklam
Reklam

"TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİ AB'DİR, YATIRIMDIR, İSTİHDAMDIR"
"Çünkü, Türkiye'nin daha çok istihdam yaratmaya ihtiyacı var. Bu konuda kilit noktalardan biri, küçük ve orta boy sanayiinin istihdama yapabileceği büyük katkıdır. Türkiye'nin KOBİ'ler için ayrı bir stratejisinin olması şarttır. Böyle bir strateji olmazsa istihdamı gerektiği kadar artıramamak bir yana refahı ülke sathına yaymakta da zorluk çekilebilecektir. Bu da bizi dikkat edilmesi gereken üçüncü konuya getiriyor. Türkiye'de bölgeler arası bir gelişme eşitsizliği var. Bu eşitsizlik, tıpkı istihdam sorunu gibi ekonomik faaliyetin nihai amacının yani toplumsal refah artışının yaygınlaşmamasına, dolayısıyla pratikte gerçekleşmemesine yol açmaktadır. Çünkü burada ortalamaların ne olduğu değil, gerçekte nüfusun çoğunluğunun refahtan ne kadar pay aldığı önemlidir. Hal böyleyken kalkınma anlayışını, bölgesel potansiyellerin harekete geçirilmesi prensibine dayandıran bölgesel kalkınma ajanslarının neden hala devreye sokulmadığını anlamak mümkün değil."

Reklam
Reklam

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, AB müzakere sürecinde hükümet temsilcilerinin, 25 AB ülkesinde mekik dokuması gerektiğini savundu. Sabancı, Türkiye'de gündemin ilk sırasında ifade özgürlüğü ve siyasi katılıma yönelik sorunların yer alması gerektiğini bildirdi. Sabancı, "Nedense demokrasi konusunda ileri geri çalkalanmaktan bir türlü kendimizi kurtaramadık. Fazla demokrasinin Türkiye'yi dış güçlere karşı zayıf düşüreceği inancı, kendi kendimizi zayıf düşürmenin en önemli aracı haline geldi" diye konuştu. Sabancı, ifade özgürlüğünün önüne konan engelleri bir türlü tam anlamıyla ortadan kaldırmayarak, siyasi katılımın kanallarını tıkayarak, sivil toplumun gelişmesine mütereddit kalarak, demokratik hakların kullanılması sırasında güvenlik güçlerinin oransız güç kullanımına göz yumarak, kültürlerin özgürce gelişebileceği ortamlar yaratılmasını, Türkiye'yi bölme planlarının bir parçası olarak görerek, "Demokrasimizi evrensel ölçülere göre geliştirmek yerine orta karar bir seviyede tutmaya çalışıyoruz" dedi.

Reklam
Reklam

Kamu otoritelerinde gözlenen kararsız tutumun bazı yasa maddelerinin kapıdan kovulup bacadan girmesinin, Türkiye'nin demokratik standartlarda elde ettiği başarıyı dış dünyaya anlatma çabalarının önüne bir engel olarak dikildiğini belirten Sabancı, Türkiye aleyhine propaganda yapanların istikrar ve demokrasi içinde gelişmesini istemeyenlerin sürekli kışkırtma zemini arayanların ekmeğine yağ sürdüğünü anlatırken, şunları kaydetti:

"Orhan Pamuk, Hırant Dink davalarına, Hasan Cemal, İsmet Berkan, Murat Belge, Haluk Şahin ve Erol Katırcıoğlu hakkında açılan davalara 'Yasalar böyle ne yapalım' bakış açısıyla değil yasaların çağdaş, çoğulcu, demokratik standartlara uygun olmamasının siyasi sorumluluğu üstlenilerek yaklaşılmalı."
Oldukça kapsamlı bir modelle başlayan iletişim ve dış tanıtım atılımının neredeyse tamamen durduğunu ifade eden Sabancı, özellikle 3 Ekim sonrasında AB yönelimi ile ilgili iç iletişime de büyük önem vermek gerekirken, ortada bir iç tanıtım ve iletişim stratejisinin bulunmadığını söyledi.

Reklam
Reklam

ERKEN SEÇİM TARTIŞMALARI

Türk toplumunun AB süreci konusunda doğru ve düzenli olarak bilgilendirilmesi ve AB konusunun ülke gündeminin birinci sırasında yer alması gerektiğini vurgulayan Sabancı, "Türkiye'nin gündemi AB'dir, yatırımdır, istihdamdır, bölgesel kalkınmadır. Demokrasi, kamu yönetimi, siyasal sistemin iyileştirilmesidir, güvenliktir, sağlıktır, eğitimdir. Oysa gündemin üst sıralarını sık sık Türkiye'nin birinci önceliği olmaması gereken konular işgal etmektedir. Ülkemiz bir anda parlayan, hızlı cepheleşmelere yol açan ve gündemi gereksiz yere işgal eden tartışmalardan yorgun düşüyor. Bu tartışmaların siyasi çalkantı yaratma riski ekonomide bir tedirginlik örtüsünün sürekli var olmasına yol açıyor. Ortaya çıkan zaman, enerji ve kaynak kaybı bir yana bu tür konular Türkiye'nin dünyadaki imajını olumsuz yönde etkiliyor, itibarını zedeliyor. Yarattıkları siyasal kamplaşmayla da ülkenin istikrarını tehdit ediyor" açıklamasında bulundu.

"Sayın Başbakan bir erken seçimi düşünmedikleri yönünde çok açık sözler sarf etti. Bu, önümüzde belki de bir daha yıllarca yakalayamayacağımız bir fırsat olduğunu gösteriyor" diyen Sabancı, siyasetin hukuksal altyapısını bu alanda kalıcı bir istikrarı temin edecek ve çağdaş demokratik yapının gereklerini yerine getirecek biçimde değiştirmenin ancak ufukta bir seçim olmadığı zaman mümkün olduğunu ve bu fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Sabancı, bugünkü yüksek barajla bir sonraki seçime gitmenin bir kez daha çok sayıda oyun parlamento dışında kalmasına ve temsildeki çarpıklığın artarak sürmesine neden olacağını söyledi ve "Yeni yasa çalışmasıyla baraj mutlaka birkaç puan düşürülmeli. Ayrıca seçim sistemi, seçmenin temsilcisine daha kolay hesap sorabileceği, siyasete daha aktif katılabileceği bir yapıya kavuşturulmalı. Bunun modelleri mevcuttur. Siyasi partiler yasasının parti içi demokrasinin gelişmesini, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetimin oluşmasını sağlayacak şekilde düzenlenmesi gerekir. Yasa, çağdaş demokrasi ve ifade özgürlüğü anlayışıyla bağdaşmayan maddelerden arındırılmalıdır. Bu konuları tartışmak ve sonuçlandırmak için şimdi tam zamanıdır" şeklinde sözlerini tamamladı.

Reklam
Reklam