ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Askerlik yan gelip yatma yeri değil' sözlerine açıklık getirerek, "Sözlerim şehitleri istismar konusu yapmak isteyenlere yönelik bir cevaptır. Askerlikle ilgili bu görevi küçümsemeye kalkanlara yönelik ve askerliğin görev tanımına ters düşecek yaklaşımlara yönelik bir değerlendirmedir. Askerlik turistik bir mekan değildir" dedi.
Başbakan Erdoğan, yarın TBMM Genel Kurulu'nda görüşülecek olan Lübnan'a asker gönderme tezkeresiyle ilgili milletvekillerini ikna etmek amacıyla partisinin Meclis Grubu'nu topladı. Meclis'teki makamında bazı bakan ve milletvekilleriyle bir süre görüşen Başbakan Erdoğan, daha sonra gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Erdoğan, tezkerenin yarınki görüşmelerinde sürpriz beklemediğini söyledi. "Görüşmelerin düşündüğümüz gibi geçeceğine inanıyoruz" diyen Erdoğan, bugünkü parti grubunda tezkerenin müzakeresini yapacaklarını dile getirdi.
Erdoğan, gazetecilerin sorusu üzerine bugün dile getirdiği 'Askerlik yan gelip yatma yeri değil' yönündeki sözlerine de açıklık getirdi. Kendisinin tartışma açılacak bir konuşma yapmadığını belirten Erdoğan, "Benim konuşmam sadece son zamanlardaki teröre yönelik olarak biçimin yanlışlığıdır" diye konuştu. Yaptığı açıklamanın özellikle şehitleri istismar konusu yapmak isteyenlere yönelik bir cevap olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Askerlikle ilgili bu görevi küçümsemeye kalkanlara yönelik ve askerliğin görev tanımına ters düşecek yaklaşımlara yönelik bir değerlendirmedir. Kaldı ki biz askerliği geçmişimizden günümüze farklı öğrenmişiz. Annelerimiz, dedelerimiz bize değerlendirmesini yaparak 'Git oğlum git, ya gazi ol ya şehit' der. Hatta evlatlarını askere gönderirken kına yakarlar. Bu askerliğe ve askere verdiğimiz önemin bizim medeniyetimizdeki yerini ifade ediyor. Bizim de burada kullandığımız ifade askerlik bir turistik mekan değil. Her şeyden önce askerlik dendiği zaman burada şüphesiz her türlü risk askerlikle iç içedir. Ben de bir yedek subay olarak, asteğmen olarak görev yaptım. Ben görevimi kurayla çektim. Hastal'da yaptım. Bizim de nöbetlerimiz vesairelerimiz vardı. Şimdi artık bilgisayar sistemiyle yapılıyor. Doğu ve Güneydoğu'da terörle, teröristlerle mücadele şüphesiz ki yavrularımızın başına gelenler bizim de gönlümüzü yaralıyor. Bunlarla mücadelemiz de gerek TSK'nın gerek emniyet güçlerimizin el ele, omuz omuza vereceği mücadeleyle devam edecektir. Burada özellikle de vatanımız için verilen mücadelede özellikle şehit makamıyla taltif edilen bu yavrularımız kabulü olur, kabul edilmeyişi olabilir, ayrı mesele. Ama bizler kendi değerlerimiz içinde, kendi kültürümüzde bir şehadet makamının mensupları olarak görüyoruz. O makama kendisini layık görmeyenler de olabilir. Biz de böyle görüyoruz, böyle görmek istiyoruz, temenni ederiz de öyledir. Çünkü o kolay kolay elde edilen makam değil."
Başbakan Erdoğan, teröristlerle ve ayrılıkçı gruplarla sorumluluk mevkiinde olanların, gerek hükümet gerek TSK gerekse emniyet güçlerinin mücadelesinin süreceğini ifade ederek, devlet-millet olarak el ele, omuz omuza vereceklerini vurguladı.
"TÜRKİYE KOSOVA'YA, BOSNA-HERSEK'E ASKER GÖNDERDİĞİNDE TÜRKİYE'DE TERÖR YOK MUYDU?"
Bazı vatandaşların 'Terörün hemen kökü kazınsın' dediğini ancak bu mücadelenin uzun bir mücadele olduğunu ifade eden Erdoğan, "Kısa zamanda hallolmuyor.
Dünyada da örnekleri çok. Bu mücadelede bunu en asgari düzeye indirmek şüphesiz ki hedefimizdir, kazımak hedefimizdir. Başarılabilirse bu en ideal hedeftir. Ama ülkemizi bir barış, bir sevgi, kardeşlik, birlik, beraberlik ülkesi yapabilmek mücadelesini sürdürebilmek için herhangi bir etnik ayrımcılığa, bölgesel ve dinsel ayrımcılığa fırsat vermeden bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Bugünkü mesajımın genel çerçevesi budur" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin 'Türkiye'de terör varken asker gönderme kararı eleştiriliyor' şeklindeki hatırlatması üzerine de, terörün mazisine bakıldığında terörün Türkiye'de 30 yılı aşkın süredir devam ettiğini hatırlattı. "Bizde öyle günler olmuştur ki teröre 40 civarında şehit verdik, öyle günler yaşadık" diyen Erdoğan, şu ana kadar Türk askerinin 29 noktada görev yaptığını söyledi. Erdoğan, Türkiye'nin uluslararası kuruluşlar nedeniyle üstlendiği görevlerin aynı zamanda Türkiye'nin hatırlanabilirliği, dinlenebilirliği nedeniyle alındığını belirterek, bu görevlerin Türkiye'nin iradesinin ve kudretinin de gereği olduğunu bildirdi. Erdoğan, "Burada açık net söylüyorum biz Afganistan'a askerimizi gönderdiğimizde Türkiye'de terör yok muydu? Kosova'ya, Bosna Hersek'e gönderdiğimizde Türkiye'de terör yok muydu? Yine var. Ama Türkiye bir defa güçlü bir devlet olduğunu, TSK'nin o güçlü yapısını terörle mücadele etsin başka bir şeyle meşgul olsun mantığı bizim güvenlik güçlerimize saygısızlıktır. Biz bu tür alanların hepsinde istişarelerimizi en güzel şekilde yapıp, hele hele sınır komşularımızla insani sorumluluklarımızın olduğuna inanıyor, şu anda Lübnan olayında da biz yer almayı doğrusu uygun buluyoruz. Şu anda da arkadaşlarımızla en geniş manada müzakereyi yapacağız ve bu müzakereden sonra da yarın genel kurulda AK Parti grubu olarak tavrımızı en güzel şekilde almış olacağız" dedi.
Erdoğan, bir soru üzerine de Türk askerinin Lübnan'a gitmesi halinde Hizbullah'ın silahsızlandırılması için görev yapmayacağını kaydetti. Tezkere metninin içerisine bunu açık ve net olarak ortaya koyduklarını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye Lübnan'da herhangi silahsızlandırma görevi üstlenmeyecektir. Bunu biz tezkeremizin içine koyduk. Yarın Meclis'ten tezkeremizin geçmesiyle birlikte biz bu tezkere çerçevesinde hareket edeceğimizi de bütün ilgili birimlere deklare ettik. Ben bunu Sayın Annan'a da söyledim. Sayın Annan'ın dışında görüştüğüm tüm liderlere de söyledim. Biz böyle bir silahsızlandırmanın içinde yer almayız. Biz barışın korunması için oraya gidiyoruz. Orada yapılacak olan tüm alt yapı üst yapı çalışmalarında bizim beraber göndereceğimiz kamu görevlileriyle birlikte buraları ihya etme çalışmalarına yardımcı olmak üzere bizim bu güçlerimiz gidecek. Gerek asker gerek hava gerek karada tabiki bir hatırlanabilirliği ortaya koyacak diye düşünüyoruz. Biz yine Genelkurmayımız ile oturup konuşacağız. Ondan sonra da adımımızı atacağız."