KONYA (İHA) - Konya'nın Taşkent İlçesi Çetmi Beldesi'nde, Göksu Nehri'nin taşması nedeniyle kullandığı kamyonetin içinde sel sularında mahsur kalan Sefa Akar, "Kurtulacağımıza ihtimal vermiyorduk" dedi.
Sefa Akar, iş ve yol arkadaşı Erol Sevindik ile birlikte, yolda suların yükselmesi nedeniyle araçlarından çıkamamış ve akıntıyla sürüklenen araçta kalıp, çevreden olayı tesadüfen gören köylüler tarafından bir halat yardımıyla 3 saatte nehrin kıyısına çekilip kurtarılabilmişti. Konya'nın Beyşehir ilçe merkezinde faaliyet gösteren bir firmada pazarlamacı olarak görev yapan ve olay esnasında aracı kullanan Sefa Akar, yaşadıklarını İHA muhabirine şöyle anlattı:
"Bir kanyonun arasından geçiyorduk, derenin ağzındaydık. Aslında kamyonetle kanyona girmek riskti ama girdik. Arkamızda heyelan nedeniyle göçükler oluşmaya başladı. Su yoluna girdik, mecburen ilerlemek zorunda kaldık. Karşıdan gelen bir su vardı. Su ne kadar yükselebilir diye düşünüyorduk ama sudan geçelim, karşı köyde kalalım, oraya ulaşalım ve oradan yardım isteyelim derken suya girdik. Suya temkinli girdim ve bir yere kadar gideyim, gidebilirsem orada kalayım diye düşündüm. Su seviyesi, tampon seviyesine kadar geldikten sonra orada kaldık. Arabayı da kayalıklara doğru yasladım ki, sel alıp bizi götürmesin diye. Fakat bir dakika içerisinde çok güçlü bir su akımı geldi. Belki bir dakika, belki 10 saniye, onu tam kestiremiyorum. Bir anda su bastı, sonra sular cam seviyesine kadar çıktı. O anda panik yapmadık, çünkü panik bizi ölüme götürecekti. 5 dakika kendi kendimize uğraştıktan sonra, cep telefonuyla durumumuzu haber vermek istedik ama cep telefonu çekmiyordu. Hiçbir şekilde kimseye ulaşabilme imkanı yoktu. Arka tarafımızda ise heyelan sebebiyle ilçeye ulaşım imkanı yoktu. Köylüler bizi tesadüfen gördü. O insanlarla aramızda 60-70 metre mesafe vardı. Bütün köy teyakkuz haline geçti. Paniklememeye çalışıyoruz. Fakat çok zor bir süreçti. Arabanın el frenini çektik, tek ayağımızla da faydası olup olmayacağını bilmeden normal frene bastık. Çünkü, bir taraftan yukarıdan vuran taşlar, ağaçlar, arabayı dere yatağına doğru savuruyordu. İnanılmaz bir su akıntısı vardı. Hiçbir araçla bize ulaşmanın imkanı yoktu. 1.5 saat ecelle baş başa kaldık. Birkaç denemeden sonra bir ağacı bize gönderdiler. Sonra biz ağaçtaki ipin ucunu aldık. Kıyıda kalanlar ucuna birkaç tane şambrel lastik içi ve ona ayrı bir halat bağladı. Arkadaşıma camı açtırdım, o da panik yapmadı, beni çok rahatlattı. Araba gidecek olursa o camdan atlayacak, kayalıklara tutunmaya çalışacaktı. Aracın üzerine çıkmayı denedik ama inanılmaz bir sarsıntı vardı. Arabanın üzerinden bizi atabilirdi. Şambrelle bize ulaştılar. Şambreli önce arkadaşıma giydirdim ve onu gönderdim. İnsan üstü bir gayretle, arkadaşımı kenara aldılar. Erol'un kenara alınması, hem beni mutlu etti, hem de umutlandırdı. Çünkü oradan çıkabileceğimizi düşünmüyorduk. Sonrasında şambreli bana gönderdiler. Aynı şambrelle ben de çıktım. Bu, oradaki insanların insanüstü bir gayreti ile oldu. 1.5 saat boyunca ölüm anını bekliyorduk. Ve yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Elimiz kolumuz bağlıydı."
BİZLERİ KURTARANLARA MİNNET BORÇLUYUZ Kendilerini kurtaranlara minnet borçlu olduklarını ifade eden Sefa Akar, "Yaptıklarını asla unutmayacağım. O insanların yaptıkları iyiliğin ya da fedakarlığın farkında mıydım bilmiyorum. Minnet doluyum, bir ömür borçluyum onlara. Frene basmaktan dizlerimden aşağısı tutmuyordu, donmuş bir vaziyetteydim. Daha sonra hissetmeye başladım. Ben orada bir yabancıydım ama köylülerden bizleri çıkardıktan sonra ağlayanlar, alkışlayanlar, gelip sarılanlar oldu. O insanlar kendi evlatlarını kurtarmış gibiydi. Çok ciddi maddi kaybımız var. Ama bu kaybı, adına çalıştığım şirketim ve Türkiye çapında bilinen firmam karşılıyor. Bizi kurtardıktan sonra biz arabamızı düşünmeye başladık, mal canın yongasıdır düşüncesiyle. Orada bizi tanımayan, hiç görmeyen insanlar araba için bir sıkıntı olursa, biz yardımcı oluruz dedi. Bizi bu açıdan çok duygulandırdılar ama şirketim sağ olsun bütün maddi zararı üstlendi. Sevdiğimiz insanları biraz korkuttuk ama yaşadığımıza seviniyoruz. Olayı ilk başta ailemden sakladım. Mahsur kaldığımız yerde elektrik, telefon ve ulaşım da yoktu. Televizyonlardan olayı izleyen ailem ise duygu dolu anlar yaşadı. Yakınlarımın ağlamaları, bağırışları, bayılmaları oldu" şeklinde konuştu.
Akar, arkadaşı Erol Sevindik ile aralarında geçenleri ise şöyle anlattı:
"Erol; can dostum, yol arkadaşım, iş arkadaşım. Birbirimizi kurtarmayı denedik. Nasıl bir dostlukmuş ki, önce birbirimizi kurtarmayı denedik. Ben onu, o beni ittirdi. O duygular nasıl anlatılır bilmiyorum. Onun ilk önce kurtulduğunu görmek, onun kenara ulaştığını görmek beni çok sevindirdi. Kendim önce ulaşsaydım kenara, o kadar mutlu olmazdım. O da kenara ulaştıktan sonra donmuş, saatlerce orada mahsur kalmış, ölümü hissetmiş bir insan. Buna rağmen köylülere karşı gelerek ben çıkmadan oradan gitmeyi reddetmiş."