Beşiktaş'ın bir hocası var; kendini ve Beşiktaş'ı antipatik kılmak için elinden geleni yapıyor. Bundan daha fazla ne yapabilir diye düşünüyorum; yanıt bulamıyorum.
Bir araştırma yaptım. Sezon başından beri maçların yarısından fazlasında sahaya çıkarken akreditasyon kartını takmamış. Akreditasyon kartı bir detay olabilir.
Federasyon bu uygulamayı fuzuli yere de koymuş olabilir. Bunların hepsi tartışılabilir ama ortada bir kural var. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı dahil tüm teknik adamlar bu kartı takıyorlar. Peki Schuster niye takmıyor? Bunun cevabını ancak bir psikiyatrist verebilir. Şöyle bir düşündüğümüzde ya çok derin bir aşağılık kompleksinin dışavurumu ya da inanılmaz bir narsist egonun kölesi olma anlamı da akıllara gelmiyor değil.
Gelelim diğer rezilliklere... Yenildiği her maçtan sonra o mağlubiyetin sorumlusu ya hakemler ya da rakkiplerin çağdışı futbol anlayışı oluyor. Ama ne hikmetse mağlubiyetlerde Schuster'in hiçbir yanlışı ya da sorumluluğu bulunmuyor.
Mesela İstanbul Büyükşehir Belediye maçında oyundan atıldıktan sonra herkes onu uyarıp tribünlere gitmesi gerektiğini ve maç sonrasında hiçbir röportaj vermemesi gerektiğini söylüyor. Ama o kural tanımaksızın terör hareketlerine devam ediyor. Sahayla tünelin bağlantı yerinde takımına taktik verip maç sonrası da yayıncı kuruluşun flaş röportajına çıkıyor. Ve pek tabii ki yaptığı bu her türlü yanlış ona maç cezası olarak geri dönecek. Ama en önemlisi de zarar gören Beşiktaş olacak.
İZİN VERİRSENİZ YAZIK SİZE Burada Türkiye Futbol Federasyonu'na haykırıyorum. Eğer Schuster bir daha akreditasyon kartını takmadan sahaya çıkar ve sizin hakemleriniz ya da temsilcileriniz bu maçın oynanmasına izin verirlerse size de yazıklar olsun!
Ve son sözümüz yine Schuster'e... Çok delikanlısın ya; hadi bundan sonraki ilk maça da akreditasyon kartı olmadan çıksana! (sabah)