Türk Yoğun Bakım Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ünal, "Ülkemizde sepsis gelişen hastaların hastane ölüm oranları, hastalığın şiddetine bağlı olmakla birlikte ortalama yüzde 60 civarındadır. Her yıl sepsis gelişen hastaların 5,5-8 milyonunun hayatını kaybettiği düşünülmektedir" dedi.Türk Yoğun Bakım Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ünal, vücuttaki herhangi bir enfeksiyona karşı vücudun aşırı derecede ve hayatı tehdit eden reaksiyonundan kaynaklanan, doku hasarına, organ yetmezliğine ve ölümüne yol açabilecek komplikasyon olan sepsis hakkında açıklamalarda bulundu. Akciğer (zatürre), idrar yolu, karın, cilt, bağırsak enfeksiyonlarının sepsise neden olabileceğini belirten Ünal, "Sepsis kişiler arasında ayrım yapmaz. Genç, yaşlı, zengin, fakir, ırk ve cinsiyete bakmaksızın ölümcül klinik tabloyu oluşturur. Bağışıklık sistemi zayıflamış, 65 yaşında veya daha yaşlı, 1 yaşından daha küçük kişilerin riski daha yüksektir. Kronik hastalıkları olanların riski daha yüksektir" dedi.Dünyada her yıl 31 milyon 500 bin kişide sepsisin geliştiğinin tahmin edildiğini anlatan Ünal, "Sepsis gelişen hastaların ölüm olasılığı hastanın genel sağlık durumu ve yaşı, tanı koyulma zamanı, tedavinin başlama zamanı, tedavinin yeterliliği, tedavinin yapıldığı sağlık kuruluşunun yeterliliği, hastalığın şiddeti gibi nedenlere bağlı olarak yüzde 20-80 arasında değişir. Ülkemizde sepsis gelişen hastaların hastane ölüm oranları, hastalığın şiddetine bağlı olmakla birlikte ortalama yüzde 60 civarındadır. Her yıl sepsis gelişen hastaların 5,5-8 milyonunun hayatını kaybettiği düşünülmektedir. ABD’de her yıl 1 milyon 670 bin kişide sepsis gelişmekte ve bu hastaların 258 bini hayatını kaybetmektedir. İngiltere’de her yıl 150 bin ila 260 bin kadar sepsis vakası görülmektedir. Sepsis akciğer kanseri, prostat kanseri, meme kanseri, AIDS toplamından daha fazla kişide görülmektedir" açıklamasında bulundu.Sepsisin tek bir belirti veya bulgusunun olmadığına dikkati çeken Ünal, "Birçok belirti ve bulgunun farklı kombinasyonlarla bir araya gelmesi ile belirti verir. Sepsis, bir enfeksiyon hastalığı sonucunda ortaya çıktığından öncelikle enfeksiyona bağlı belirtiler (öksürük, balgam çıkartma, ishal, kusma, boğaz ağrısı vb.), buna ek olarak titreme, ateş veya vücut ısısı düşüşü, rahatsızlık hissi veya ağrı, nemli veya terli cilt, nefes alıp vermede sıkıntı, kalp hızı artışı, idrar çıkışının olmaması gibi" dedi.Ünal, sepsisin hastane mikropları ile oluşabildiği gibi hastane dışındaki mikroplarla da oluşabileceğini belirterek, "Doktorlar, birçok muayene bulgusu ve laboratuvar sonucunu tanı koymak için kullanır; ateş, kan basıncında düşme, kalp hızı (nabız artışı), solunum hızı artışı, enfeksiyon ve organlarda hasar olduğunu (fonksiyonlarının bozulduğunu) gösteren laboratuvar sonuçları gibi" ifadelerini kullandı.Sepsisin hastanelerdeki yoğun bakım ünitelerinde tedavi edildiğini kaydeden Ünal, "Enfeksiyonlar tedavi edilir, hayati organ fonksiyonlarının devamlılığı sağlanır, kan basıncı düşüşüne engel olunur. Bu amaçla antibiyotikler ve çeşitli serumlar kullanılır. Normal kan basıncını ve kan oksijen düzeyini devam ettirmek için hastalara serumlara ek olarak serum içinde değişik ilaçlar verilir, oksijen uygulanır ve suni solunum cihazlarına bağlanılarak solunumları desteklenir. Böbrek problemi gelişen hastalarda ilgili ilaç tedavileri ve farklı diyaliz uygulamaları yapılır. Tüm bunlara ek olarak çok farklı başka tedavi yöntemlerinin bir arada kullanılması gerekli olabilir" dedi.Ünal, açıklamasında şunları kaydetti:"Farkına varılmadan hastalıklara ve ölümlere neden olmaktadır. Mücadele iki ucu keskin kılıç gibidir ve bu kılıçta antibiyotiktir. Doğru zamanda kullanıldığında faydalı, uygun olmayan bakterilerde kullanıldığında zararlıdır ve hatta sepsisin gıdası antibiyotiktir ve en önemlisi zehri de antibiyotiktir. Gereksiz kullanıldığında antibiyotik direnci artmaktadır. O yüzden bilinçli antibiyotik kullanalım. Sokaktaki vatandaştan en üst düzeydeki sağlık çalışanına kadar ısrarla üzerinde durması gerekiyor. Lütfen antibiyotik konusunda ısrarcı olmasınlar. Çünkü yanlış antibiyotik kullanımına bağlı olarak bu organizmalar mücadele edilemez hale gelmektedir. Bir süre sonra bu hastalıklarla mücadelede kullanılacak antibiyotik bulunmayabilir. O yüzden toplumun her kesiminde farkındalığın oluşması çok önemlidir. Yoğun bakımların enfeksiyonla mücadelesinde, toplumda aldığımız önlemler sadece antibiyotik kullanımı ile ilgili değil. Enfeksiyondan korunmanın en basit yolu el yıkamadır. Elimizde bir iş yaptığımızda el yıkama ciddi anlamda ucuz ve enfeksiyonlardan korunmanın en önemli yoludur."Erişkin aşılamada grip ve pnömoni aşılarının sepsisin önlenmesinde etkili olup olmadığına ilişkin konuşan Ünal, "Kesinlikle diyebiliriz. Çünkü sepsis enfeksiyon vücuda girdikten sonra oluşan bir tablodur ve buna bağlı olarak vücudun zarar görmesidir. Sadece bakteriler sepsis yapmaz. Virüsler ve mantarlar da sepsise neden olabilir ama bakteriler daha ön plandadır. Aynı enfeksiyon tablosunu üç kişide düşünün, genç ve dinamik bir kişide antibiyotik tedavisiyle durum 6-7 gün içerisinde düzelebilirken, aynı mikroorganizma ve enfeksiyon tablosu bağışıklığı bozulmuş özellikle yaşlı ve yenidoğan çocuklarda ölüme neden olabilmektedir. Özellikle bu iki-üç yaş grubu ve kronik hastalığı olanların aşılama ve hijyen konusunda çok dikkatli olması gerekir" açıklamasında bulundu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz