HATAY (İHA) - Iraklı direnişçiler tarafından 17 gün boyunca rehin tutulan Hataylı TIR şoförü Nurettin Gümüş, ailesine kavuştu. 2 Filipinli'nin başının kesilerek öldürülmesine tanık olan Türk şoför, yaşadığı dehşet anlarını anlattı.
2 Eylül 2004 tarihinde Irak'a çalışmak için gittiğini belirten Gümüş, önceki gün döndüğü Antakya merkeze bağlı Samankaya Köyü'ndeki evinde başından geçen olayları anlattı. Yaşanan olaylara Amerikan askerlerinin müsaade ettiğini ileri süren Gümüş, "Olayların yüzde 90'ına Amerikan askerleri müsaade ediyor. Ben 2 Eylül'de gittim. İlk olarak Zaho'ya, oradan da 22 gün sonra Kuveyt'e gittik. Buradan Irak'ın Nasıriye, Ramadi, Musul, Felluce gibi bölgelerindeki Amerikan askerlerine gıda maddesi taşıyordum. 2 Filipinli, 2 Mısırlı ve 1 Mersinli arkadaşla birlikte 6 kişiydik. Konvoy halinde Felluce'ye götürdüler. Abureb'te bir hapishane var. Amerikan askerleri bizi oraya götürdü. 'Burada bekleyin' dediler. Iraklılar'ın ne kadar kötü olduğunu anlatıyordu Mersinli arkadaş. Akşam üstü saat 21.30 sıralarında 6 Amerikan askeri kıyafeti giymiş, bir de tercümanla birlikte 7 kişi yanımıza geldiler. 'Arabadan inin, lokantaya gidiyoruz' dediler. Arabalardan inip yürümeye başladık. Arabalardan 200 metre uzaklaştıktan sonra bizi birbirimize yakınlaştırıyorlardı. Ben Mersinli arkadaşa dedim ki, 'Bunların elinde keleş var, Amerikan askerlerine benzemiyorlar', arkadaş Arapça küfretti, onu anladılar. Silahların dipçikleri ile bize vurdular, kafamıza çuval geçirip bizi bir yere götürdüler. Bizi bir odaya koydular. Kafalarımızdaki çuvalları çıkardılar ve gece bize bir şey söylemediler. Sabah yine asker kıyafetleriyle geldiler, kar maskeliydiler" diye konuştu.
Gümüş, 17 gün boyunca kaldıkları yerde her türlü işkenceye maruz kaldıklarını ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"'Niye Amerikan askerlerine yük taşıyorsunuz' diye bizi sopalarla dövdüler. 12. gün Filipinli bir arkadaş vardı, pasaportları elimize verip kameraya çektiler. Daha sonra hepsi birden Filipinli arkadaşın ellerini ayaklarını tutarak bir koyun keser gibi, gırtlağını 'Allahu Ekber' diyerek kestiler. Hatırladığım zaman kötü oluyorum. En son arkadaşın kellesini vücudundan ayırarak, havaya kaldırıp 'Alluhu Ekber' diye bağırdılar, bizi de bağırttılar. 14. gün ikinci Filipinli arkadaşı kestiler. Sonra sıra Mersinli arkadaşa geldi. Onu da götürdüler, aralarında biraz konuştular. Abu Cesim diye biri geldi, 10 dakika konuştuktan sonra arkadaşı dövüp yeniden yanımıza getirdiler. Her an ölümle yaşadık. 17. günde sabah saat 05.00 sıralarında Amerikan askerleri bölgeye baskın yaptı. Biz önce bizi öldüreceklerini sandık. Birbirimize sarılıp ağlamaya başladık. Amerikan askerleri bulunduğumuz yerin demir kapısını çeki demiri ile çekerek, bizi kurtardı. Fellcuce'de bir Amerikan hastanesinde tedavimiz yapıldı. Kuveyt'e götürdüler, 2 Mısırlı arkadaşla, Mersinli arkadaş memleketlerine döndü."
Irak'a gitmeden önce firma sahipleri tarafından kendilerine açık senet imzalattırıldığını dile getiren Nurettin Gümüş, "Ben Irak'a gitmeden önce, firma sahiplerine açık senet imzalamıştım. Arabalarını satmamak, bırakmamak için 6 aylık senet. Onun için o süreyi doldurana kadar çalıştım. Hakkımızı da alamıyoruz zaten. Yalnız biz değil, hiçbir şoför hakkını alamıyor. Geçim sıkıntısı yüzünden Irak'a gittim. Aylık bin dolar verdikleri zaman, biz hiçbir şeyi düşünmeden gittik. Türkiye'de 400-500 dolar aylık alsak hiçbirimiz gitmeyiz. Bundan sonra değil bin dolar, 10 bin dolar verseler yine gitmem. Eğer gitmeyi düşünenler varsa, evinde kuru ekmek yiyeceği varsa gitmesin. Firmalar şoförleri 'sizleri Irak'ta değil, Kuveyt, Bahreyn, Dubai hattında çalıştıracağız' diyerek kandırıyorlar. 2-3 ay çalışıyorsun, paranı isteyince sınır dışı ediliyorsun. Türk firmalarının çoğu bunu yapıyor" diye konuştu.
Gümüş, Samankaya Köyü'ndeki evinde 4 yaşındaki kızı Doğa, 2 aylık oğlu Yunus Selim ve eşi Reyhan'a kavuşmanın mutluluğunu yaşarken, Reyhan Gümüş ise çok acılar çektiğini, kocası tekrar Irak'a gitmek isterse kesinlikle göndermeyeceğini söyledi.