Şerbete gel… Şiddetle dans et… Çocuklar açlık grevinde…

Türk Hava Yolları nereye koşuyor?..

Bir süredir Türk Hava Yolları'nın uygulamaları gündemin konuşulanları arasında ilk sırayı alıyor. Önce Dilek Hanif’in tasarımlarının basına sızması ardından bazı hatlarda içki yasağı uygulaması derken şimdide şerbet meselesi.

THY ulusal havayolu şirketi yani bayrak taşıyıcı. Peki, bu bayrağın altında kimler vardır sadece muhafazakar bir kesim mi, sadece laik bir kesim mi?

İşte bu soruları sorduğunuz zaman ortaya çıkan tabloda alınan keyfi kararlar bayrak taşıyıcı bir şirketin kendini yeniden sorgulamasını gerektiriyor.

Reklam
Reklam

Çünkü o bayrağın altında sadece bir kesim yok! O bayrak tüm ulusu simgelerken bir kesimin isteklerlerine yönelik hizmet etmeye başlarsa oradaki ötekileştirme çok şeye zarar vermeye başlar ki şuan yaşananlarda tamda budur.

Uygulamadaki içki yasağına bakalım; Bunu talep edenlerin ve destekleyenlerin söylemlerine.

Destekleyenler diyor ki;

“14 saat yolculuk boyunca yanımda içki kokan biriyle yolculuk etmek zorunda mıyım?”

Ben de soruyorum;

Şirkette içki verilmeyince alkollü yolcu binmeyecek mi uçağa?

Yoksa binmeden birde alkol kontrolü mü yapılacak? Tüm yolculuk boyunca insanlar o kadar alkole tutsak mı ki kendilerini tamamen içkiye mi verecek? Peki, sarımsaklı yolcuyu ne yapacağız? Onun kokusundan bizi kim koruyacak? Ya da ayak kokularından?

Bu düşünce yapısına daha pek çok soru yöneltilebilir…

Burada bir şirketin uygulamalarıyla sorun ortadan kalkmıyor aksine sorun büyüyor. Kişiler başkalarının da hakları olabileceğini idrak edemiyorsa getirdiğiniz hiçbir yasakla sorunları çözemezsiniz.

Ne ayak kokusunu ne de sarımsak kokusunu. İçkiye yasak koyarak alkollü binecek yolcunun önünü de alamazsınız.

Reklam
Reklam

Yani kişilerin toplu yaşam içinde ki davranışlarını kendileri kontrol etmesi gerektiği bilincini yasaklar sağlayamaz.

Ayrıca bu söylemi ortaya koyan destekleyiciler koku arızası çıkararak isteklerinin ardında yatan asıl gerçeği dillendirseler daha samimi olacaklardır ki meselenin diğer boyutunda içkinin haram olduğu gelir ki Cola’yı da haram görenler böyle bir istekle gelirse yarın öbür günün şaşırmamak gerekir. O zaman Cola’yı haram görenlerde Cola’yı kaldırın derse o da mı kaldırılacak…

Bir kurum belirli kesimlerin isteklerine göre hareket etmeye başladığı an sonu gelmeyen istekler dönemi de başlar ardınca…

Kaldı ki bayrak taşıyıcı bir şirket herkesimi temsil edemiyorsa o şirket bayrak taşıyıcı olmaktan çıkmıştır.

Bir kesimin misyonunu taşımakla bayrak taşıyıcı olunmaz.

İçki yasağını talep edenlerle devam edelim;

Dış hatlarda sekiz ülkenin talebiyle içki kaldırılmış.

İşte burada duralım başka bir ülke bizim uygulamalarımıza müdahale hakkını kendinde nasıl görebiliyor. Ulusal bir hava yolunun bir başka ülkenin isteklerine göre kurallarını belirlediği, başka bir ülkenin taleplerine boyun eğdiği nerede görülmüş?

Reklam
Reklam

Bu düpedüz içişlerine karışma hakkını verir ki bayrağımı taşıyan bir şirket bu hakkı kendinde nasıl görebilir?

Ben ona bu hakkı vermiyorum ki!

Sorun burada içkiyi kaldırması değil, içki meselesi de değil.

Sorun başka bir ülkenin isteklerine uymak bu tavizi vermektir.

Yarın kadın kabin memuru istemiyoruza kadar uzana bilecek, başka başka tavizlerin ayak sesleridir.

Biz o kadar basiretsiz bir ülke miyiz?

Bu kararı alan yönetim kendi şirketi olarak görüyor THY’nı galiba ama unutuyor bu şirket tüm bayrak altında birleşenleri temsil ediyor böyle keyfi kararlarla tüm milletin başka bir ülkeye boyun eğdiren bir şirket yönetimi ile karşı karşıyayız bundan sonra bizim adımıza hangi tavizler verilecek bunun sorulması gerekirken içkide asılı kaldık farkında mıyız bilmem…

Kıyafetlere gelirsek. “Fes başıma fes başıma” diyen Kemal Sunal filmini hatırlatan Dilek Hanif tasarımları.

Kabin memurları böyle bir kıyafetin içinde başlarında fes.

Şimdi soralım sözde Osmanlıyı simgeleyen motif içinde kadının fes giydiği görülmüş müdür?

Reklam
Reklam

Bu tasarım Osmanlı’nın kendisine de hakaret içerirken kimi temsil ettiği belirsizken İngiliz Ekonomist’te yayınlanan “Türkiye ve İslam-Kıyafet testi” başlığı ile yayımlanan haber analizde ise Dilek Hanif’in THY için tasarladığı yeni kıyafetler hakkında “iffetli üniformalar” ifadesi kullanılırken, Türkiye’deki muhafazakârlaşmanın İran mollalarından daha çok Amerikan tarzı olduğu vurgulanıyor.

Bu yorumla kimi temsil ettiğini öğrenmiş olduğumuz Amerikan tarzını bizlere dayatan zihniyet Türk Hava yollarına ne kadar yara aldırdığının farkında mıdır?

Dilek Hanif’in günah keçisi ilan edilmesi de anlamsız bir diğer durum. Çünkü bu ihaleyi kim alsa şirketin taleplerini yerine getirecekti. Bu yüzden bu eleştirileri yapanları Hanif’i günah keçisi ilan etmelerini samimi bulmuyorum ama Dilek Hanif’in kabul edilseydi imzamı atmazdım sözlerini de samimi bulmuyorum aynı şekilde.

Ne modern Türkiye kadınını ne de Osmanlıyı temsil etmeyen her iki tarafın kadınlarını da aşağılayan bu model ve benzer istekler onaylanmadı.

Reklam
Reklam

Doğrusu onaylanıp onaylanmamasından çok düşüncesi bile nerede olduğumuzun göstergesi. Amerika’ya hizmet eden bir Türk Hava Yolları modeli mi yaratılıyor? Oraya doğru mu gidiyoruz? Kime hizmet ediliyor? Bu benzer soruları atlayarak takıldığımız yer muhafazakarlık.

Hani muhafazakârların istek ve talepleri deniyor ya onlarda aldatılıyor hiç kusura bakılmasın ama bu değişim ne muhafazakârlara ne de laiklere hizmet ediyor her iki tarafı da temsil etmeyen THY’ını gereksiz yıpratıcı bir tartışmanın içine sokan anlaşılmaz bir şekilde iki tarafı karşı karşıya getiren ötekileştirmeyi körükleyen bir anlayışın destekleyicisi olmaktan öteye gitmiyor. Gitmezken gittiği yerde gözden kaçıyor…

Ve gelelim şerbete.

THY kısa bir süre önce ikram firmasına da hizmet veren catering şirketi DO&CO’dan uçakta servis etmek üzere bir şerbet üzerinde çalışmalarını istemiş. Firmada birçok farklı üründen imal edilebilen şerbetin nasıl en uygun biçimde yapılabileceğine ilişkin araştırmalarına başlamış. Ama sonrasında yeni personel kıyafeti ve içki yasağına gelen tepkilerin ardından THY şerbet isteğini geri çekmiş. DO&CO’nun şerbet konusunda tekrar çalışmaya başlayıp başlamayacağı şimdilik belirsiz.

Reklam
Reklam

Bu belirsizlik bekleye dursun mantığı sorgularsak herkesin havada şerbetlendiği bir menü düşünülmediği açık. Yani her kazaya karşı sigorta yerine şerbetleyerek koruma mantığı. Şerbetliler her kazaya karşı korunaklıdır mantığına sıkışmadıklarını atarsak geriye kültürümüzün diğer şekli kalıyor. Şerbete gel… İçeceklerin başında konuklara ikramı.

Kültürümüzde şerbet var bunu inkar edemeyiz ama bizim kültürümüz de loğusa şerbeti de var… Hangi şerbet kültürü düşünülerek yola çıkıldı bilemeyiz ama içkiye alternatif düşüldüğü açık.

Şerbet alternatif bir içecek olarak sunulabilir buna itirazımız yok ama içkiye alternatif olarak düşünülünce şerbetin kutsallığına da hakaret edilmiş olunur. İçkiyi kaldıralım, şerbeti koyalım. Cola’yı kaldırdıklarında ne koyacaklar onu çok merak ediyorum.

Yani özetle Türk Hava Yolları bu tartışmaların içine kendisini sokarak hem dünyada hem Türkiye’de saygınlığını yitiriyor. Doğal olarak böyle olunca durum, beni düşündüren THY imajının ve THY’nın kendisi mi bitirilmek isteniyor algısı doğuyor doğal olarak.

Reklam
Reklam

Şu günlerde Türk olan her şeyin sorgulamasının yapıldığı bir eşikte anayasadan Türk kelimesi çıkartılmasının tartışıldığı bir dönemde ne düşüneceğini şaşırıyor insan ister istemez.

Kısaca akla gelen tek şey THY’nın tüm bu çalışmalarının bir parçasında yer alıyor olması Türk olanlar atılarak gidilen yerin parçası mı sorgusu…

Şiddetle dans et...

Kadına Şiddetin dansla protesto edildiği 14 Şubat sevgiyi hatırlatmak adına 1 Milyar kadının aynı anda sokaklarda buluşmasına tanık oldu.

Dans etmeleri sorunu kaldırmadı, kaldıramazda elbet ama şiddetle dans etmek sorunun varlığını hissettirme adına önemliydi benim için. Ama ona bile kadın gölgesi düşünce akla gelen soru daha doğrusu benim sürekli savunduğum bir gerçek kadını yücelten de kadını ezende kadının kendisidir düşüncesi.

Çünkü eylemi desteleyenler erkek çoğunlukken eyleme karşı duran çoğunlukta kadınların olması ister istemez size bunu düşündürüyor.

Evet, kalabalıklar oluştu İzmir kadınları yağmura rağmen orada oldu aynı şekilde Türkiye’nin birçok yerinde, Türkiye’de bu eylemin yayılmasına öncülük eden de İzmir ama işte diğer yüzünde sarf edilen sözler kadınları dansla mı şiddetten koruyacaksınız cümlelerinin sahipleri de kadın olunca neden kadınların bir adım ilerleme kaydedemediğini daha iyi anlıyorsunuz.

Reklam
Reklam

Bu gölgelere rağmen o hareket amacına ulaştı 14 Şubat’ta sevginin önemini hatırlattı dansla, tabii gönlüm meydanlarda kadınların dansından çok erkekleri dans ettirmekten yana olsa da olması gereken ve devam etmesi gereken eylemlerden olduğunu düşünüyorum.

Tüm dünya kadınları bir arada hareket ederse ancak şiddetin kökü kurur. Bu bugün dans olur yarın başka bir eylem ama sürekli ve ortak oldukça etkisi de büyük olur.

Çocuklar açlık grevinde…

İzmir Şakran Çocuk ve Gençlik Cezaevin’de kalan 4 çocuk tutuklu, cezaevi yönetiminin tutumunu protesto etmek için 20 gündür açlık grevindeymiş.

İzmir basınına yansıyan bu haberin kulak ardı edilmesi yetkililerin hala harekete geçmemesi düşündürücü.

Çocuk bedenlerinin darp edilmesi ile başlayan grevin kalıcı hasarlarını düşünmek bile istemiyor insan.

O çocukları o noktaya getiren nedenlerin biran önce araştırılması bu açlık grevini sonlandırılması için gerekenler hızla yapılmazsa o çocukları kaybedeceğiz. 20 gün bir çocuk için oldukça uzun bir süre bu kadar zaman nasıl göz yumulmuş buna gerçekten anlamak mümkün değil.

İddialar doğruysa eğer ben de soruyorum hala ne bekleniyor bir çocuğun ölmesi mi?

Ulusal medya haberlerini sosyal medyada arayacağına biraz yerel basına göz atsa böyle haberleri kaçırmasa. Magazinsel twitter haberlerinden besleneceğine gerçek haberlerden beslese de asli görevlerini yeniden hatırlasa diyorum…

O çocuklardan birinin kaybı Türkiye’ye neler kaybettirir söylemeye bile gerek yok sanırım…

İşte bir yanda şiddetle dans derken diğer yanda çocuklar üzerindeki şiddetin gerçek yüzü. Sizce biz şiddetin hangi yüzündeyiz…

oyatekin@gmail.com

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz