Yeni Malatyaspor'un teknik direktörü Sergen Yalçın, takımının Antalya kampında gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Asist Analiz'in sorularını yanıtlayan Sergen Yalçın, şu açıklamaları yaptı:
- Sezonu biraz erken açtınız dolayısıyla ligin ilk yarısının sonuna doğru bir düşüş oldu. Normal karşılanabilir mi?
Normalin bir 3-4 puan yukarısında bitirebilirdik sezonu... Uzun bir dönem geçirdik, bazı şanssızlıklar yaşadık. Sakatlanan oyuncularımız oldu. Bazı maçlardaki kötü oyun, bazı futbolcularımızı kullanamama gibi sebepler bizi 24 puanda bıraktı. Kötü bir puan değil bizim için ama çok iyi bir puan da değil, 27-28 yapabilirdik. İkinci yarılar ilk yarılara göre daha zor oluyor. O puan kayıplarının telafilerini ikinci yarı yapmaya çalışacağız. Çünkü çok da deplasman maçı oynadık. İkinci yarı içerde 9 maçımız olacak, 17’nin 9’u içerde. Tabii bu kâğıt üzerinde avantaj, sahada oynanıyor maçlar. Sahada kazanmak lazım. Yine de bizim için bir artı gibi gözüküyor.
- Transfer dönemindeyiz. En cafcaflı dönem. Transferle ilgili nasıl bir plan var kafanızda?
2-3 aydır transfer planlamamız var. Siz de biliyorsunuz, futbolun içinde bulunduğu bu ekonomik yapı, aslında transfere müsait değil. Bizden daha kötü olanlar var fakat yine de belli bir seviyede gitmek zorundayız. 2 veya 3 oyuncuyu takımımıza katmayı düşünüyoruz. Dün başkanla da görüştük bunu. Kolay değil. Hem iyi oyuncu bulmak hem bütçeye göre olanını bulmak hem de aradığımız pozisyona oyuncu bulmak… Araştırıyoruz. Eğer böyle bir şansımız olursa transfer yapmayı düşünüyoruz ama net bir şey söyleyemeyiz.
- Guilherme ismi transferin yıldızlarından, şu an çok konuşulan isimlerden bir tanesi… Bu dönemde oyuncu kaybedecek misiniz?
Konuyla ilgili bilgim yok. Bizimle beraber kendisi kampta. Bundan sonraki süreçte ne olur bilmiyorum. Oyuncu kaybedecek durumda değiliz. Çünkü çok geniş bir kadroya sahip değiliz. Oyuncu kaybedersek mutlaka yerine birini koymamız gerekecek. Ama bunu biraz da zaman gösterecek. 1 hafta içinde birçok şey netleşecek. Devre arası oyuncu bulmak da zor. Kimse iyi oyuncusunu sana devre arası vermez. İyi transferler olmuyor devre arası Türkiye’de… Belli başlı oyuncu grubu geliyor, genelde menajerler getiriyor. Sonra o oyuncuları millet paylaşıyor. Bize de ne düşerse alacağız.
- Kaybettiğiniz ya da kazandığınız maçlardan sonra çok rahatsınız. Ne galibiyeti havalara uçuruyorsunuz ne de mağlubiyeti yerin dibine sokuyorsunuz. Bu rahatlığın sebebi nedir?
Lig uzun bir maraton, 34 tane maç oynuyorsunuz sonuçta. Ben hep zor takımlarda çalıştım. Aldığım takımlar, hep küme düşme hattının tam göbeğinde olan takımlardı. Rahat bir takım almadık şimdiye kadar, zor şartlarda çalıştık. Bu stresli çalışma temposu bize çok tecrübe kazandırdı. Yeni Malatyaspor’daki gibi rahat bir sezon ilk defa geçiriyoruz. 24 puan şu an teknik ekip olarak mucize bir puan. Biz hep ilk yarıyı 12 puanla geçiriyorduk. 24 puan bizim için çok yüksek bir puan. Ama Yeni Malatyaspor’un geçen seneki performansına bakıldığında iyi bir puan değil, çünkü ligin ilk yarısını 29 puanla tamamlamışlardı. Biz totale bakıyoruz, lig uzun bir maraton. Ne çok çıkmak istiyoruz ne çok düşmek istiyoruz. Ben karakter olarak fanatik birisi değilim. Bu iş çok fanatikliği kaldırmaz. İşimize yoğunlaşmak zorundayız. Ben teknik direktörüm maç kazanmam lazım, takımı belli bir seviyede tutmam lazım, oyuncularımın fizik durumları iyi olması lazım ve oyuncularımın mutlu olması lazım. Benimle çalışmaktan, antrenman yapmaktan ve maç yapmaktan mutlu olmaları lazım, biraz da bunu yapmaya uğraşıyoruz. Oyunculara sorun; biz hiç sıkmayız. Yasak koymayız, engel koymayız. Bizim için önemli olan iki şey var: antrenman ve maç. Onları yaptıkları zaman bizimle ilgili hiçbir sorunu olma gibi ihtimali yok. Diğerleri çok ekstra işlere giriyor. Benim öyle bir diyaloğum yok oyuncularla.
Benimle sorun yaşayan bir oyuncu, hiçbir yerde çalışamaz. Ben mental olarak da oyuncuyla problem yaşayacak karaktere sahip değilim. Ben sorun yaşamayı seven bir insan değilim zaten. Bir oyuncunun benimle sorun yaşama ihtimali sıfır.
Sürekli konuşuyoruz, bireysel de toplu olarak da… En ufak bir sorunu olan benim odama gelebilir. Örneğin, “Neden oynamıyorum” bunu direkt sorabilir. Kafasına takıyorsa gelip sorabilir ama takmıyorsa demek ki ben doğruyu yapıyorum. Hep olur ya hoca oyuncuya takar. Bizim zamanımızda da olurdu. Yahu hoca sana niye taksın? Antrenman yapmazsan, başka işlerle uğraşırsan hocanın seninle problemi olur.
Ben hep büyük takımlarda oynadım. Haftada 3 maça çıkardık, bizim çok antrenmanla işimiz olmuyordu. O biraz da şehir efsanesi dönmüştü. 3 maça çıkan futbolcu zaten idman yapmaz. Haftada 1 maç yapıyorsan, antrenman yapmak zorundasın. Çünkü bir şeyleri korumak zorundasın. Maç kondisyonuyla antrenman kondisyonu farklı şeyler.
- Eski videolarınızı izleyen oyuncularınız hakkınızda yorum yapıyor mu? Mesela “Hocam ne gol atmışsın” gibi.
Gösteriyorlar da oyuncular bu konuda benimle pek kıyaslanamaz.
- Şu anda oynuyor olsaydınız bonservisiniz ne kadar olurdu?
Şu an oynasaydım 2 sene oynar bırakırdım herhalde (Gülerek). Evren Turhan da çok iyi oyuncuydu, şimdi bulamıyorsun öyle, 4-5 kilo verse olabilir aslında (Gülerek). Hayatımda hiç frikik çalışmadım mesela. Futbolda şunu ayırmak lazım; yetenekliler ve yeteneksizler… Yetenekli adama bir şey öğretmene gerek yok zaten çoğu şeyi biliyor.
- Yetenekli oyuncularınız sakatlandığında oyun düzeniniz de değişiyor mu?
Bizim 4 tane kenar oyuncumuz mevcut. Fofana, Bifouma haricinde Gökhan Töre ve Guilherme de var. Fofana, Bifouma ve Gökhan Töre’nin aynı anda sakatlandığı haftalar oldu. Mesela Galatasaray maçına üçünden eksik çıktık. Guilherme vardı bir tek… Bazı oyuncuları kullanamadık ilk yarı. Tam takım olursak, iyiyiz ama 3-4 sakatlık yaşarsak takım bozulur.
- Sergen Yalçın futbolu, Sergen Yalçın takımı diye bir şey oluştu. Bu da size özel bir durum. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Biz geçen sene çok zor bir dönemde Konyaspor’u aldık. O kadar zor şartlarda bile ofansif oyun oynattık. Taraftarlar tribüne geliyor, zevk alsınlar o maçtan diye düşünüyoruz. Heyecanlı maç olsun, 90 dakikanın nasıl geçtiğini anlamasınlar. Keyif alsınlar ki maça gelsin insanlar. Malatya’da da maça gelmiyorlar, 27 bin kişilik stada 8 bin kişi geliyor. İyi gittiğimiz zaman da aynı. Sadece büyük maçlarda bu sayı artıyor. Bu yüzden göze hoş gelen futbol oynatmaya çalışıyoruz. Ama bunu oynatmaya çalıştığımız için de eleştiri alıyoruz. Biz savunma oynayalım, kazanalım diyorlar. Futbol sonuç oyunudur. Bir kere kaleye git gol at ve yen. Sen başarılısın. Şimdi sonuç mu alalım, yoksa farklı bir şeyler mi katalım? Artık ikisini de birleştiriyoruz. Örneğin, ligin bitmesine az kalmış kötü durumda da değiliz, o zaman oyun oynayalım diyoruz. Fakat bazı maçlarda da sonuç odaklı oynamamız lazım. Çünkü kaybedince kimse mutlu olmuyor. Elindeki oyuncu grubuna göre sahaya çıkmak gerekiyor. Alanyaspor ve Konyaspor’da 4-1-4-1 oynadım fakat Yeni Malatya’da 4-3-3 oynuyorum. Oyunu çift taraflı oynayabilen futbolcun olduğunda daha farklı bir durum çıkıyor ortada. Bizim işimiz bu, kadroya göre oyun şekillendirmek.
- Gittiğiniz takımlarda kendi kadronuzu kurabiliyor musunuz?
Gönül ister ki bir yerde duralım, kendi kadromuzu kuralım. Televizyonda yorumcuların bilmediği bir şey var. Kendi kadromuzu kurduğumuz zannediliyor ama o iş öyle olmuyor. Çoğu hoca gittiği yerde kendi istediği oyuncuları alamıyor. Ekonomik şartlar ortada.
- Hoca gözüyle baktığınız zaman Simon Falette nasıl bir oyuncu?
Stoper işte (Gülerek). Çok kötü oyuncu olduğunu düşünmüyorum, ne kadar katkı vereceği önemli. Bazen bir oyuncu geliyor, “bu oyuncuyu nereden aldık” diyoruz ama acayip katkı sağlıyor. Niye, takıma uyum sağlıyor. Mesela, Sivasspor’da taşlar doğru yerlere oturdu ve ciddi bir başarı ortaya çıktı. Her sene Anadolu’dan bir takım böyle çıkış yapıyor.
- İkinci yarı ligin gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok fazla takımın şampiyonluk şansı var. 6-7 takım şampiyonluk mücadelesinin içinde… Hata yapan elenir.
- Ozan Tufan’ın performansında büyük katkınız var. Ozan hakkında bize ne söylersiniz?
Ozan’ı biraz tanımak lazım, çok iyi bir çocuk ama çocuk işte. Onu anlaman lazım, seve seve yani. O kötü sürece nasıl geldi, onu irdelemek lazım. Bursa’da atıyorum 50’ye oynarken, burada 2 milyona oynatıyorsun. O ağırlık, 'çık maçı kurtar' gibi beklentiler altında ezilir. Daha çocuk çünkü. Çok oturup konuştum, neler yapması gerektiğinden nasıl yaşamasına kadar konuştum. Ben Ozan’ı aldığımda 91 kiloydu, futbol oynayacak durumda değildi. Ona süre verdik. 4. haftadan sonra ilk 11 oynayacaksın, dedik. İster iyi oyna, ister kötü oyna. 1-2 hafta sekteye uğradı, olaydan kopmuş birini çevirmek kolay değil. O süreden sonra her maçta oynattık. Başka türlü kazanamazdık. Bu büyük takımda olur mu, olmaz. 2 hafta kötü oynayan bir oyuncuyu 3. hafta oynat bakalım… Zaten başta Emre Bol var, sonra Evren var. Sizinle uğraşmak var (Gülerek). Çalıştığımız süre zarfında hiçbir olumsuzluğunu görmedik. Antrenmanlara çıktı, düzenli bir hayatı vardı ve 83 kiloya düşmüştü. Ozan Tufan topla dikine çok iyi gidebilen bir oyuncu. Beşiktaş maçında da gördük.
- Ozan Tufan arıyor mu sizi?
Sürekli arıyor. Biz Ozan’a çok büyük bir şey yapmadık. Destek attık, o kadar. Bu pozisyonda oyuncu varsa, gelsin bize.
- Emre Bol: Mesela Beşiktaş’ta Lens var hocam, destek atar mısın?
Tabii genç oyunculardan bahsediyoruz (Gülerek). Türkiye’de şöyle bir sorun var. 2 tane maç oynuyor, genç çocuk. Bu yıldız olacak, diyorlar. 2 maçta yıldız olunmaz. Adam 100 bin Euro’ya oynuyor, hemen kontratını 1-1.5 milyon Euro’ya çıkarıyorlar. Oyuncuyu bir yerden alıp başka bir profile getiriyoruz. Ama oyuncu orada değil, biz getiriyoruz. Oyuncu da şaşırıyor.
Allah vergisi yetenekli oyuncuyla, sonradan yetenekli olanla hayatı boyunca aynı olamaz. 10 sene futbol oynamasam, 10 sene çalışma gösteren futbolcudan daha iyi oynarım. O kadar fark eder yetenek… Bizim bir sorunumuz da herkesi yetenekli sanıyoruz. Hiçbir yetenekli adam normal olamaz. O aykırıdır, sorunlu değil. Bana da “Sergen hep sorunlu” derlerdi. Ne sorunumu gördüler? Göremezsiniz. Yıldız adam hep farklıdır, farklı düşünür.
(DHA)