Seri Muhakeme Usulünde mahkemenin talepname doğrultusunda karar vermesini zorunlu kılan kural iptal edildi

Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, kuralın, mahkemenin yargı yetkisinin kısıtlanması sonucunu doğurduğu, masumiyet karinesini zedelediği belirtildi

Anayasa Mahkemesi, Seri Muhakeme Usulünde, mahkemenin talepnamede belirlenen yaptırım doğrultusunda karar vermesini zorunlu kılan kuralı iptal etti.

Resmi Gazete'de yer alan karara göre, Avanos Asliye Ceza Mahkemesi, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu nedeniyle yürütülen soruşturmada, seri muhakeme usulünün uygulanması amacıyla düzenlenen talepnamenin onaylanması aşamasında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun seri muhakeme usulünü düzenleyen 250. maddesinin anayasaya aykırı olduğu kanısına vararak, iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.

Reklam
Reklam

Başvuruda, "kuralla mahkemelere ait olan yargı yetkisinin savcılara devredildiği, mahkemenin talepnamede belirtilen yaptırım doğrultusunda hüküm kurmak zorunda bırakılarak, savcılığın tespit ve değerlendirmesiyle bağımlı hale getirildiği, bu durumun mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesine aykırılık oluşturacağı" öne sürüldü.

Anayasa Mahkemesi incelemesini, "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu" yönünden yaptı.

Başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun, yeniden düzenlenen 250'inci maddesinin 9 numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan, "talepte belirlenen yaptırım doğrultusunda" ibaresinin anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi.

- Kararın gerekçesinden

Yüksek mahkemenin gerekçesinde, Anayasanın, yargı yetkisinin mahkemelerce serbest, noksansız ve vicdani kanaate uygun olarak kullanılmasını zorunlu kıldığı ifade edildi.

Gerekçede, hakimlerin görevlerini bağımsızlık içinde yapmalarını, anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermelerini engelleyen, takdir yetkisini ortadan kaldıran ve yargı yetkisinin kullanılmasını kısıtlayan düzenlemelerin anayasaya aykırılık sonucunu doğuracağı vurgulandı.

Reklam
Reklam

İptali istenen düzenlemenin, nihai karar makamı olan mahkemenin, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen talepnamede belirlenen yaptırım doğrultusunda hüküm kurmasını zorunlu kıldığı aktarılan gerekçede, Ceza Muhakemesi hukukunun temelini, "iddia, savunma ve yargılamayı oluşturan konuların belli bir etkileşim süreci içinde gösterdikleri faaliyet sonunda, mahkemece verilen ve maddi gerçekliği tespit eden bir hükmün verilmesinin oluşturduğu" kaydedildi.

İtiraz konusu kuralda, mahkemenin Cumhuriyet savcısı tarafından belirlenen yaptırım doğrultusunda hüküm kurmak zorunda bırakılmasının, savcının failin suçluluğunu tespit etme, ceza miktarını belirleme gibi faaliyetlerini denetleme, gerektiğinde yaptırıma müdahale etme imkanını ortadan kaldırdığı belirtilen gerekçede, bu durumun mahkemenin yargı yetkisinin kısıtlanması sonucunu doğurduğuna işaret edildi.

İptali istenen kuralın, anayasanın 9, 138 ve 140'ıncı maddelerinde düzenlenen "yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılması ve hakimin vicdani kanaatine göre hüküm vermesi" ilkelerine aykırı olduğu ifade edilen gerekçede, "Mahkemenin yalnızca cumhuriyet savcısının talepnamede belirlediği yaptırımla bağlı kalarak dosyanın esasına yönelik değerlendirme yapma ve gerektiğinde müdahalede bulunma imkanına sahip olmaması, yargısal yetkinin kullanımıyla doğrudan ilgili olan hakimin maddi gerçeğe ulaşma ve nihayetinde kesin hüküm verme faaliyetini sınırlamaktadır." tespiti yapıldı.

Reklam
Reklam

- "Masumiyet karinesini zedeler"

Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, anayasanın ilgili maddelerinde düzenlenen yargı yetkisi ve mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi ile 38'inci maddesinde düzenlenen masumiyet karinesi arasında da yakın bir ilgi bulunduğu anlatıldı.

Gerekçede, buna göre, kişinin suçluluğunun gerçek anlamda sübuta erdiğinin söylenebilmesi için bağımsız bir mahkeme tarafından verilen hükümden söz edilmesi gerektiğine işaret edildi.

Mahkemenin suçun fail tarafından işlendiğine yönelik en ufak bir kuşku kalmadan maddi gerçeğe ulaşması ve kesin mahkumiyet hükmü kurmasının, masumiyet karinesinin bir gereği olduğu vurgulanan gerekçede, "Kural kapsamında yetkisi kısıtlanan mahkeme tarafından verilen karara göre bir kimsenin gerçek anlamda suçluluğunun sübuta erdiği ileri sürülemez. Bu şartlar sağlanmadan kişinin suçlu ilan edilmesi masumiyet karinesini zedeler." denildi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: