ANKARA (ANKA) – Türkiye’ye yapılan doğrudan yabancı yatırım miktarı 2002-2009 yılları arasında 7.3 kat arttı. Dünya Bankası Çoktaraflı Yatırım Garanti Ajansı’nın “Dünyada Yatırım ve Politik Risk” raporunda dünyada gelişen “politik risk sigortası” konusuna değinildi. Rapordan çıkan sonuçlara göre Türkiye’nin etrafı Irak, İran, Gürcistan gibi “politik açıdan riskli” ülkelerle dolu, üstelik Türkiye sayısız ülkeye “ekonomik açılım” yaptı. Ancak açılım yapılan ülkeler de riskli olmasına karşın Türkiye’de “Politik Risk Sigortası” uygulaması bulunmuyor, Dünya Bankası’nın Türk yatırımcılara desteği var.
Dünya Bankası Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı (MIGA)’nın “Dünyada Yatırım ve Politik Risk” raporu yayınlandı. Rapora göre dünyada doğrudan yabancı sermaye yatırımları (DYY) 2002 yılında 738 milyar dolar iken 2009 yılında 1 trilyon 85 milyar dolara yükseldi. Artış yüzde 47’ye karşılık geldi. Gelişmekte olan ülkeler daha fazla doğrudan yabancı yatırım aldı. 2002’de 154 milyar dolar DYY alan “gelişmekte olan ülkeler” 2009’da 354 milyar dolar, 583 milyar dolar DYY alan “gelişmiş ülkeler” ise 731 milyar dolara çıktı.
-DYY’LAR KRİZDEN ETKİLENDİ-
Dünya Bankası DYY raporundaki rakamlar krizin dünya ülkelerinde doğrudan yabancı yatırımları etkilediğini ortaya koydu. 2007’de dünyada 2 trilyon 301 milyar dolar, 2008’de 1 trilyon 832 milyar dolar, 2009’da ise 1 trilyon 85 milyar dolar DYY yapıldı, grafik düşüş izledi. Rakamlar Latin Amerika, Asya-Pasifik, Avrupa Orta Asya’nın önemli ülkelerinden oluşturulan ülke gruplarında da benzer trend oluşturdu.
-GÜNEY ASYA ÜLKELERİNE GELEN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR 27 KAT ARTTI-
DYY artışında Doğu Asya ve Pasifik ülkeleriyle Güney Asya ülkeleri öne çıktı. Önde gelen Doğu Asya ve Pasifik ülkeleri 2002’de 65.1 milyar dolar DYY alırken rakam 2009’da 102.5 milyar dolara yükseldi. Artış yüzde 57 oldu. Raporda incelenen Bengladeş, Hindistan, Pakistan ve Sri Lanka’dan oluşturulan Güney Asya grubuna gelen DYY’da ise 27 kat artış sağlandı, yatırımlar yedi yılda 1.4 milyar dolardan 38.3 milyar dolara çıktı.
-SOSYALİZMİN ŞAMPİYONUYDU YABANCI YATIRIMIN ŞAMPİYONU OLDU-
Türkiye’nin de içinde bulunduğu, öne çıkan ülkelerden oluşturulan Avrupa ve Orta Asya grubunda ise 2002’de 10.3 milyar dolar tutarındaki doğrudan yabancı yatırım, 2009 yılında ortalama 8 kat artarak 83.4 milyar dolara ulaştı. Eski sosyalizmin bir numaralı ülkesi Rusya, Dünya Bankası MIGA raporunda sıralanan Belarus, Bosna Hersek, Bulgaristan, Kazakistan, Romanya, Türkiye ülkeler grubunda en çok doğrudan yabancı yatırım alan ülke olarak “şampiyon” ilan edildi. Rusya 2002 yılında aldığı 3.46 milyar dolarlık yabancı yatırımı yedi yılda 10.7 kat artırarak 37.13 milyar dolara çıkardı.
Rapora alınıp “Avrupa-Orta Asya grubunda incelenen sekiz ülke” arasında Belarus yedi yılda 7.4 kat artırdığı doğrudan sermaye yatırımı ile Rusya’dan sonra ikinci sırada yer aldı. Belarus’un 250 milyon dolar olan 2002 DYY miktarı, 2009’da 1.86 milyar dolara çıktı.
Türkiye 2002’deki 1.08 milyar dolarlık DYY rakamını yedi yılda 7.3 kat artırarak 7 milyar 960 milyon dolara çıkardı ve incelenen bölge ülkeleri arasında üçüncü oldu. Böylece Türkiye’deki DYY artış hızı grubun ortalama yüzde 8’lik artış hızına yakın değer oluşturdu.
Türkiye 2002 yılında 1.08; 2003’te 1.70; 2004’te 2.79; 2005’te 10.03; 2006’da 20.19; 2007’de 22.05; 2008’te 18.27; 2009’da 7.96 milyar dolar DYY çekti.
-DİKKATİ ÇEKEN RAKAMLAR-
Rapora göre Hindistan’a 2002 yılında 5.63 milyar dolar DYY akışı rakam 2009’da 34.58 milyar dolara çıktı. Hindistan 6 kattan fazla artış sağladı. Çin’in 49.3 milyar dolar gibi yüksek bir orandaki DYY miktarı yedi yılda yaklaşık yüzde 50 arttı ve 78.1 milyar dolara yükseldi.
Mısır 2002’de 650 milyon doğrudan yabancı yatırım alırken, rakam 2009 yılında 10.3 kat artarak 6.71 milyar dolara ulaştı.
-RİSKLER-
Raporda küresel düşüşün kısa vadeli bir endişe oluşturmasına karşın, “politik risklerin” gelecek üç yıl boyunca, gelişmekte olan ülkelerde çalışan yabancı yatırımcılar için ana kaygı olmayı sürdüreceği belirtildi. Finansal krizin tetiklediği ve geçen iki yıl boyunca görülen küresel ekonomik durgunluğun gelişmekte olan ülkeleri de etkilediği belirtilen raporda “Halen süren kırılgan ve ılımlı toparlanma, doğrudan yabancı sermaye (FDI) için cazip destinasyonlar olmaya devam etmeleri beklenen gelişmekte ülkeler öncülüğünde devam ediyor. Açık politik risk algılamaları ışığında DYY’nin söz konusu destinasyonlar için yeniden canlanması, siyasi risk sigortası (PRI) yöntemi dâhil sürekli risk azaltmayı zorunlu kılıyor” denildi. Raporda yer alan bazı değerlendirmeler şöyle:
-Az sayıda ülkenin, gelişmekte olan ülkelere yönelen DYY akışlarının büyük bölümünü absorbe etmesi bekleniyor. Çatışmalardan en fazla etkilenen ve kırılgan ekonomiler (CAF -conflict-affected and fragile- ) özel sermayeyi çekme mücadelesi veriyor. Ekonomik kalkınma hala istikrarın temel bileşeni.
-Sermaye akışlarının diğer türleriyle birlikte doğrudan yabancı yatırım, ekonomik kalkınma ve yoksulluğun azaltılması için zorunlu koşul olan sürdürülebilir, özel sektör öncülüğünde bir büyümenin üretilmesine yardımcı olabilir.
-CAF ülkelerinde kalifiye insan kaynağı bulmadaki zorluk karşısında, sonuçta şiddet içeren çatışmaların nüksetmesini engellemeye yardımcı olacak doğrudan yabancı sermaye, söz konusu kalkınma sürecinin desteklenmesinde kritik bileşenlerden biri olabilir.
-Gelişmekte olan ülkelerde genel DYY ve risk algılama eğilimlerini sınaması yanında bu yılki rapor CAF ekonomilerine odaklandı. Rapor politik risk algılaması ve bunun yatırım kararlarına nasıl yansıdığı kadar, siyasi risk sigortasının (PRI) yabancı yatırımcıların yüzyüze geldikleri ve yatırım kararlarını biçimlendirmede karşılaştıkları darboğazların rahatlatılmasında oynayabileceği rolü daha iyi anlamak amacıyla hazırlandı.
-Siyasi risk orta vadede gelişmekte olan ülkelere doğrudan yabancı yatırımlar üzerinde ana engel olarak kalmaya devam edecek.
-Gelişmekte olan ülkelerde doğrudan yabancı yatırım yapacaklar için en önemli darboğazlar şu şekilde sıralanıyor:
GELECEK 3 YILDA: 1. Politik risk 2. Zayıf kamu kurumları 3. Makroekonomik istikrarsızlık 4. Kalifiye eleman yetersizliği 5. Zayıf altyapı 6. Sınırlı piyasa büyüklüğü 7.Yatırım fırsatlarının yetersizliği 8.Bu ülkelerde yatırım için finansmanın yetersizliği 9. Ülkedeki iş ortamı üzerinde yetersiz bilgiler.
GELECEK 1 YILDA: 1. Makroekonomik istikrarsızlık 2. Zayıf kamu kurumları 3. Yatırımlar için yetersiz finansman 4. Sınırlı piyasa büyüklüğü 5. Zayıf altyapı 6. Politik risk 7. Yatırım fırsatlarının yetersizliği 8. Kalifiye eleman yetersizliği 9. Ülkedeki iş ortamı üzerine yetersiz bilgi.
-Yatırımcıların ana endişe kaynağı siyasi şiddetten çok hükümet karşıtı müdahaleler. CAF ülkelerindeki yatırımcılar arasında ‘düzenleme değişiklikleri’ sadece endişeler arasında birinci sırayı almıyor, bu yatırım destinasyonlarındaki kayıpların da en sık görülen sorumlusu da oluyor. Bununla birlikte toplumsal kargaşa riski CAF ülkelerindeki yatırımcılar arasında, ‘gelişmekte olan ülkelerdekine oranla’ daha fazla kayba yol açan bir risk olarak öne çıkıyor. Ancak savaş ve terörizm riski her iki ülke grubu için de düşük sıralarda yer alıyor.
-YABANCI YATIRIMCILAR İÇİN EN FAZLA ENDİŞE KAYNAĞI OLAN SİYASİ RİSKLERİN SIRALAMASI-
(Firmaların verdiği çoklu yanıtların yüzdelerine göre)
Çatışmalardan etkilenen ve kırılgan ülkelerdeki yatırımcılar için: 1. Düzenleme değişiklikleri (yüzde 61) 2. Toplumsal kargaşa (yüzde 50) 3. Hakim garantilere saygı gösterilmemesi (yüzde 34) 4. Transfer ve konvertibilite kısıtlamaları (yüzde 30) 5. Kamulaştırma (yüzde 28) 6. Sözleşmelerin ihlal edilmesi (yüzde 17) 7. Savaş (yüzde 10) 8. Terörizm (yüzde 3).
Gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımcılar için: 1. Sözleşmelerin ihlal edilmesi (yüzde 51) 2. Düzenleme değişiklikleri (yüzde 47) 3. Transfer ve konvertibilite kısıtlamaları (yüzde 42) 4.Hakim garantilere saygı gösterilmemesi (yüzde 35) 5.Toplumsal kargaşa (yüzde 31) 6. Kamulaştırma (yüzde 25) 7. Terörizm (yüzde 19) 8. Savaş (yüzde 10).
-Gelişmekte olan ülkelerle ilişkisi bulunan yabancı yatırımcılar siyasi tehlikeleri yönetmek için geniş bir yelpazede risk azaltma teknikleri uyguluyor. PRI (Siyasi Risk Sigortası) özellikle çatışmalardan etkilenen ve kırılgan ülkelerde uygun bir ürün olarak bulunuyor. İş yapanların söz konusu ülkelerde sigortaya başvurmaması için ana neden sınırlı risk düzeyi ve düşük potansiyel kayıplar olması, CAF ekonomilerinde çalışan yatırımcıların riske karşı yüksek toleransa sahip olduğu fikrini ortaya koyuyor. Ancak bu bulgular PRI sektöründeki noksanlıkları da sergilemiş olabilir, çünkü görüşülen firmaların önemli bir bölümü kesimi ya bu tip bir sigortadan habersiz ya da yetersiz edinebiliyor.
-Çatışmadan etkilenen ve kırılgan ülkelere doğrudan özel ve resmi yabancı yatırımın miktarı 2005’te 17.2 milyar dolar iken 2007 yılında 38.8 milyar dolara çıktı. Kriz nedeniyle düşmesine karşın 2009’da rakam 33.3 milyar dolar düzeyindeydi.
-REGÜLASYON DEĞİŞİKLİKLERİ SİGORTALANMIYOR-
-Politik Risk Nedir: Çok uluslu girişimlerin faaliyetlerinin siyasi güç ya da olaylar tarafından kesintiye uğratılması olasılığı siyasi risk olarak tanımlanıyor. Olayların bulunulan ülke de ya da uluslararası ortamdaki değişimlerin sonucu olarak meydana gelmesi önem taşımıyor. İş yapılan ülkelerdeki politik risk geniş ölçüde sadece siyasi kuruluşlar ya da hükümetlerin eylemleri üzerindeki belirsizlik tarafından tayin edilmiyor, ayrılıkçı hareketler gibi azınlıklar da belirleyici olabiliyor. 'Savaş ya da devrim gibi toplumsal kargaşa, kalkışma, darbe, sabotaj ve terörizm', 'politik şiddet' kavramını oluşturuyor. Sigorta sektörü, bunların tümünü sigortalamıyor. Örneğin, iş yapılan ülkedeki yasa ve düzenleme değişiklikleri kapsam dışı kalıyor. Belli tanım ve sınıflandırmalar sigortacılar arasında değişiklikler de gösterebiliyor.
-Krizden sonra PRI sektörü artan talebe olumlu yanıt vermeyi sürdürüyor. Yavaşlayan talep 2010’un ilk yarısından itibaren, doğrudan yabancı yatırımdaki toparlanmayı yansıtarak hız kazandı.
-Politik Risk Sigortası sektörü özel ve kamu şirketlerinden oluşabiliyor. Ulusal sigorta şirketleri, ihracat kredi ajansları ve yatırım sigorta tüzel kişiliklerinden oluşuyor. Firmalar dış ticaret ve yatırıma odaklanıyorlar ve kendi ülkelerinin vatandaşları için çalışıyorlar. Çok uluslu sigorta şirketlerine örnek Afrika Ticaret Sigorta Ajansı, Asya Kalkınma Bankası, Arap Yatırım ve İhracat Kredi Garanti Şirketi, Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası İçin İslami İşbirliği gibi kuruluşlar. Dünya Bankası da kısmi risk garantileri gibi risk azaltma araçları sağlıyor.
-TÜRKİYE’DE POLİTİK RİSK SİGORTASI’NIN DURUMU-
-Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü’nün yurtdışında yatırım konusunda bilgiler içeren internet sitesine göre “Türk yatırımcılarının yurt dışındaki yatırımları için ‘siyasi risk sigortası’ sağlayan bu tipte bir kamu veya özel sektör kuruluşu bulunmuyor. Bununla birlikte, Türk yatırımcıları, Dünya Bankası bünyesinde kurulmuş bulunan MIGA (Multilateral Investment Guarantee Agency- Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı)'nın sunduğu hizmetler çerçevesinde kamulaştırmaya, transfer kısıtlamalarına, sözleşme ihlallerine ve ticari olmayan risklere karşı koruma ve güvence sağlayan çeşitli poliçeler satın alabiliyor.”
-1 Ocak 2010 itibarıyla iki en büyük politik şiddet kategorisi sayılan “savaş” ve “toplumsal kargaşa, terörizm” kategorilerinde yer alan ülkelerden kimileri şöyle: Afganistan, Bosna ve Hersek, Gürcistan, İran, Irak, osovo, Nijerya, Pakistan, Somali, Tacikistan, Özbekistan, Batı Şeria ve Gazze.
-En büyük iki politik şiddet riski kategorisinde, 2010 Haziranı’nda sonuçlandırdıkları iki taraflı yatırım anlaşması sayısı itibarıyla sıralanan ülke ve bölgeler: İran 59, Pakistan 47, Özbekistan 46, Yemen 36, Gürcistan (29), Tacikistan (29), Sudan (27), Nijerya (21), Gine 18, Kamerun (14), Çad (13), Kongo D. Cumhuriyeti (13), Kongo Cumhuriyeti (10), Fildişi Kıyısı, Burundi, Cibuti, Ekvator Ginesi, Gambiya, Komor adaları, Myanmar, Haiti, Papua Yeni Gine, orta Afrika Cumhuriyeti, Eritre, Liberya, Nepal, Togo, Irak, Sierra Leone, Batı Şeria ve Gazze, Somali, Timor-Leste, Gine Bissau, Sao Thome ve Principe, Tonga (10’dan az).(ANKA)