Sevgi eksikliği şiddeti körüklüyor

ADANA (İHA) - Psikolog Ceyda Subaşı, toplumdaki şiddet olaylarının kaynağında çocukların sevgisiz büyümelerinin yattığını söyledi.

Subaşı, yaptığı açıklamada, cinayet ve yaralama olaylarının arttığına dikkat çekerek, bireyden topluma genellenebilecek bir şiddet eğilimiyle karşı karşıya kalındığını ifade etti. Okuldan, eve, işyerlerinden, trafiğe ve kamusal her türlü alanda nedenli, nedensiz fiziksel, ekonomik, sözel ve duygusal şiddet örnekleriyle iç içe yaşandığına dikkat çeken Subaşı, "Gelinen noktada geçmişe, şiddet olgusunun köklerine bakmakta fayda vardır. Sınıf arkadaşını gözünü kırpmadan vurabilen bir genç, bir günde bu noktaya gelmemiştir. Çevresel, ailesel ve içsel bir takım nedenler söz konusu olabilmektedir. Şiddet olgusu tek başına var olan bir kavram değildir. Temelinde öfkenin yattığı çok faktörlü bir kavramdır. Zaman içinde biriktirilmiş öfke, bu öfkenin kontrol altına alınamaması, öfkenin davranışa dönüştürülmesine yol açacak bir uyarıcı ve zarar verme fiili ya da tehdidi vardır. Ardından şiddet eyleme dönüşür. Bireylerin bir davranış gösterdikleri an, aslında bir sonuçtur. Altyapısında onu yaratan bir süreç vardır. Şiddet davranışı gösteren kişilerin geçmiş süreçlerine baktığımız zaman, kendini ifade edememe, ilgi görememe, yalnızlık gibi sorunları vardır" dedi.
Şiddetin paylaşmamaktan ve sevgisizlikten kaynaklandığını da vurgulayan Subaşı, şunları söyledi:

Reklam
Reklam

"Bir çocuk paylaşarak büyümeyi öğrenir. İyi ve kötü duygularını, oyunlarını zamanını paylaşmalıdır. Bu onun sosyalleşmesini sağlayacaktır. Paylaşmak sevgi getirir. Paylaşımın olmadığı yerde bencillik başlar. İletişim kopar, sosyal kimlik gelişmez, kişi sadece kendi açısından dünyayı gözlemler. Kendinden başka kimse değerli değildir ve bunu engelleyecek her olgu da negatiftir. Bu şekilde yetişen birey için paylaşamadığı her şey için engellenmişlik hissi doğar. Dolayısıyla öfke gelişir. Engelleyen her şey ona göre suçludur. Bu kurallar, otorite, arkadaşlar veya ailesi olabilir kişinin. İletişim olmadığı için yetişme döneminde sözel ifade de gelişmemektedir. Sözel iletişim bittiği yerde fiziksel davranışlarla kendini gösterme eğilimi başlar. Özellikle ilkokula başlanıldığı dönemde ailenin de otoritenin bir kısmını okula devretmesiyle birlikte şiddete açık bir meydan gelişmiştir. Sorun çıkarmayan her çocuk iyidir ve her şey yolundadır mantığı çok gelişmiştir bizim kültürümüzde. Bu ailede ve okulda bu şekilde yerleşmiştir maalesef. Bu hatalarından dolayı şiddet tiplerinden birisiyle tanışır çocuk. Sözel bir kınama, fiziksel bir can yakma ya da duygusal bir şiddet ve "seni sevmem yoksa" tehdidi. Baktığımız zaman okulda, ailede engellenen, aşağılanan, sevgi gösterilmeyen, toplumda kendine layık bir yer bulamayan ve değersizlik hissiyle gelişen bir ruh yapısı karşısına çıkan her engellemede öğrendiği gibi öfkesini boşaltacaktır. Kız arkadaş tartışmaları, trafikte neden beni geçtin kavgaları, ya da uyuşturucu madde alkol gibi eğilimlerin artması sonucu ortaya çıkan olaylar. Yine benzer şekilde kapkaç, taciz, hırsızlık gibi olaylarda da analizler bizi bu temele götürüyor."

Reklam
Reklam

Çocuğun yaşının büyümesiyle birlikte şiddete çevre faktörünün de etki edeceğini belirten Subaşı, "Mahalle arkadaşları, sınıftaki arkadaşları, kardeşler, televizyon. Birçok farklı öğeden özellikle de televizyondan alternatif modeller alınır. Çatıdan düşen, kafasına yüzlerce kez vurulup bir şey olmayan kahraman kediler, düşmanlarını bir çırpıda devirip öldüren kahramanlar. Öfke vardır, şiddet isteği vardır ve davranış örneğiyle yolda çizilmektedir. Sadece televizyondan değil sokaktan, evdeki babanın anneye, annenin ablaya, ablanın kardeşe gösterdiği şiddetten de öğrenilir" diye konuştu.

Ülkelerin şiddettin sonuçlarını ortadan kaldırmak yerine şiddettin nedenlerini ortadan kaldırmaya yönelik bütçe ve çaba harcaması gerektiğini vurgulayan Subaşı, "Sosyal hizmetler etkin hale getirilmeli, aile içi şiddette mağdurların korunma imkanları arttırılmalı ve anne baba eğitimleri mecburi kılınmalıdır. Okul öncesi eğitim öne çıkarılmalı, silahsızlanma, uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili kanunlar daha etkili olmalıdır. Okullardaki rehberlik birimleri gençlerin sorunlarına, aile ve sosyal problemlerine yardımcı olabilecek seviyeye getirilmelidir" şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam