Seyahat hastalıklarına dikkat! İşte en çok rastlanan seyahat hastalıkları

Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte herkesi bir tatil telaşı alıyor. İşte bu telaş, zaman zaman tatilcilere bazı hastalıklarla karşılaşabilecekleri riskini unutturuyor. Seyahat süresinde veya sonrasında tatilcilerin 'Besin zehirlenmesi, turist ishali, kolera, tifo, sarılık, sıtma, sarı humma, zatürre' gibi hastalıklara yakalanmaları söz konusu... Bu hastalıkların gelişmesinde seyahat şekli, bölgenin mikrobik yapısı ve tabiat şartları önemli rol oynuyor.

Türkiye Hastanesi Başhekimi Dr. Faruk Koca, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, bir çok kişinin ortak kullanım alanı olan yüzme havuzlarının, insan çıkartıları fetal materyal ile kirlendiğini belirterek, "Birçok bakteri, virüs ve parazit bu kirliliği doğurur. E.Coli 0157:H7, Cryptosporidium, Giardia, Şhigella gibi suya karışan mikroplar, suyun yutulması ile kişilerde ishal tablosu oluşturur. Ayrıca havuzlardaki klor, kimyasal konjonktivit dediğimiz göz enfeksiyonuna sebep olur" dedi.

Durgun ve kirli sularda, yüzeyi köpüklü ve yeşil görünümde olan denizde yüzülmemesi gerektiğini kaydeden Başhekim Dr. Faruk Koca'nın diğer önerileri ise şöyle: "Suya atlarken burun tutulmalı veya tıkaç kullanılmalı. Havuz ve deniz suyu yutulmamalı. Ciltte sıyrık ve kesik alanları varsa, yüzme sonrasında temiz su ve sabunla yıkanmalı. Kulak enfeksiyonlarını önlemek için kulak tıpaları takılmalı. Göz enfeksiyonlarını önlemede su altı gözlüğü veya maskeleri kullanılmalı. Lağım karışan alanlara yakın bölgelerde ve şiddetli yağmurlar sonrasında yüzülmemeli. Gelişebilecek ishal, solunum sistemi, cilt, kulak ve göz enfeksiyonlarının tedavileri konunun ilgili uzmanlarına danışılarak yapılmalı".

Reklam
Reklam

LEJYONER HASTALIĞI

Başhekim Koca, 'Lejyoner Hastalığı'nın, 'Legionella pneumophila' adlı bakterinin yol açtığı bir akciğer enfeksiyonu (zatüerree) olduğunu ifade ederek, "Bu bakteri göller, nehirler ve akarsular gibi yüzey sularında, termal su banyoları ve çamurların normal florasında bulunur. Tabiattaki ortamlardan şehir şebeke suyuna karışabilir. Bu sebeple binaların su tanklarında, air-condition sistemi soğutma kulelerinde, duş başlığı ve musluklarda çöken kireç tabakalarına yerleşebilir. Sudaki bu bakterilerin solunum sistemiyle akciğerlere ulaşması sonucunda enfeksiyon gelişir" diye konuştu.

Bu hastalığın belirtilerinin, bakteri alındıktan 2-10 gün sonra ortaya çıktığını ve ani başladığını vurgulayan Başhekim Dr. Faruk Koca, "Öncelikle halsizlik, yorgunluk ile başlayan şikayetlere ateş, öksürük, göğüs ağrısı ve nefes darlığı eklenir. Genelde başlangıçta balgam çıkışı olmaz. Bulantı, kusma karın ağrısı ve yaygın kas eklem ağrıları olur. Bazı hastalarda dalgınlık, huzursuzluk, bilinç bulanıklığı ve koma ile seyredebilir" dedi.
Hepatit A'nın, insan dışkısı, lağım suları ile kirlenmiş (Kontamine olmuş) suların içilmesi ve bu sularla yıkanmış yiyeceklerin tüketilmesi ile bulaştığını belirten Başhekim Koca, "Hastalığı aktif olarak geçiren fertlerde kısa süreli kanda bulunduğu bir dönem vardır. O dönemde hastadan sağlıklı kişilere kan transfüzyonu yapılırsa bulaşabilir" diye konuştu.

Reklam
Reklam

HEPATİT A'NIN BELİRTİLERİ

Türkiye Hastanesi Başhekimi Dr. Faruk Koca, klinik belirti ve bulgularla seyreden akut Hepatit A enfeksiyonunda sıklıkla halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, ateş, bulantı, kusma, karın ağrısı, sarılık, koyu renkli idrar, baş ağrısı, açık renkli dışkı, ishal, kas-eklem ağrıları ve üst solunum yolu enfeksiyonu bulguları (öksürük, nezle) görüldüğünü bildirdi.

Tabiatta özellikle insan ve hayvan dışkılarıyla kirlenmiş sularda yaşayan, ishale sebep olan mikroplar bulunduğunu anlatan Başhekim Dr. Faruk Koca, "Bunlar, kanalizasyon karışan durgun sular, ilaçlanmamış içme ve kullanma sularında uzun süre canlı kalarak çoğalabilirler. Bu mikroplu suların içilmesi ve bu sularla yıkanmış meyve ve sebzelerin tüketilmesiyle kişi mikrobu alır. İshal olan kişiler de dışkılarıyla çevreye bulaştırırlar" dedi.

İSHALE İLK MÜDAHALE
Başhekim Koca, ishale bağlı gelişen sıvı ve tuz kaybının oldukça önem taşıdığını ifade ederek, "Bu sebeple, bu kaybın derecesi belirlenip, az oranda ise ağız yoluyla, şiddetli oranda ise damardan yerine konması gerekir. Ev ortamında da hazırlanabilen; 5 su bardağı kaynatılmış soğutulmuş suya 2 çorba kaşığı şeker, 1 çay kaşığı sofra tuzu ve 1 çay kaşığı karbonat konarak karıştırılır. Her ishal sonrası mutlaka olmak üzere hastaya içebildiği kadar sık aralarla içirilir" diye konuştu.
Yolculuklar sırasında sulu ve hafif gıdaların tercih edilmesi gerektiğini kaydeden Başhekim Dr. Faruk Koca, "Diyabetiklerin düşük kan şekerine karşı yanlarında kurutulmuş meyveler veya kurabiye gibi yiyecekler bulundurmaları önerilir. Dondurma gibi süt ürünleri (muhtemel uygunsuz pastörizasyon ve soğutma işlemleri yüzünden), sokak satıcılarında satılan yiyecekler, marul, domates gibi taze sebze ve meyveler kullanılmamalıdır. Kimyasallardan etkilenmiş sebzelerin kullanımı sakıncalı olduğundan, kistlerin ve patojenik bakterilerin ortadan kaldırılması için kaynatılması uygun olur. Meyveler soymadan yenmemeli. Et ve balık iyi pişirilmeli ve sıcakken tüketilmeli" dedi.

Reklam
Reklam
Anahtar Kelimeler: