ANKARA (A.A) - Türkiye sezaryende dünyada en yüksek orana sahip ülkelerin başında geliyor. Yüzde 46,6 oranıyla en yüksek sezaryenle doğum oranına sahip 5 ülkeden biri olan Türkiye, Brezilya ve Çin'den sonra üçüncü sırada yer alıyor.
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Öztürk, Türkiye'de sezaryenle doğumlarla ilgili AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Sezaryenle doğumların tüm dünyada artış gösterdiğini bildiren Öztürk, ABD'nin sezaryene karşı izlediği ısrarlı politikaya rağmen ancak yüzde 32 oranının yakalandığına işaret etti.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) sezaryenle doğumla ilgili yüzde 5-15 oranını esas aldığını, ancak yüzde 20'yi da kabul edilebilir bulduğunu anlatan Öztürk, şunları belirtti:
"Ülkemizde son üç yıldaki sezaryenle doğum oranları yüzde 45'in üzerinde. Bu oran devlet, üniversite ve özelde farklılıklar gösteriyor. En yüksek oranlar özelde ve üniversite hastanelerinde. Özel hastaneler genelde sezaryenle doğum yapmak isteyen kişiler tarafından tercih ediliyor. Üniversite hastanelerinde de daha çok riskli gebelikler takip edildiği için sezaryen yapılıyor. Hatta bazen devlet hastanelerinde bile tıbbi gereklilik olmasa bile sezaryen yapıldığını düşünüyoruz. Dünyada sezaryenle doğum oranı en yüksek 5 ülkeden biriyiz. Türkiye, Brezilya ve Çin'den sonra üçüncü sırada yer alıyor. Bizi Meksika ve İtalya izliyor."
-"Bazı aileler doğum zamanını ayarlamak için sezaryen istiyor"-
Sezaryen tercihinde farklı nedenlerin rol oynadığını ifade eden Öztürk, "Doğumun kısa sürmesi, kolay ve riskinin az olması nedeniyle sezaryen tercih ediliyor. Hatta bazı aileler doğum zamanını ayarlamak için sezaryen istiyor. Tüp bebek yöntemleriyle hamileliklerde de bebeklerin kıymetli olması sezaryene yöneltiyor" diye konuştu.
Hekimlerin tıbbı hatalardan kaynaklanan yaptırımlarla karşılaşmamak için sezaryene başvurduğunu bildiren Öztürk, "Hekimleri bu konuda rahatlatmak, üzerlerindeki baskıyı azaltmak gerekiyor" dedi.
Sezaryen oranlarının düşürülmesi için Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği ile bir kampanya yürüttüklerini, buradaki hedefin 2013 yılı için yüzde 35 olduğunu belirten Öztürk, "Bu konuda sezaryen oranlarını düşüreceğiz diye hekimlerin de ürkütülmemesi önemli. Aksi halde tıbbi gereklilik halinde bile hekimlerimiz sezaryenden kaçınabilir. Ana hedefimiz daha doğru doğum ve yöntem olmalı" şeklinde konuştu.
Türkiye'de son yıllarda alınan önlemlerle anne ölüm oranlarında büyük düşüş meydana geldiğine işaret eden Öztürk, düşük oranlarının azaltılmasının da bu çerçevede büyük önem taşıdığına işaret etti.
-Önlemler-
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Öztürk, sezaryen oranlarının düşürülmesi için alınacak önlemlerle ilgili de bilgi verdi.
Normal doğumu teşvik için ağrıyı azaltmaya yönelik bazı tekniklerin gündeme gelebileceğini ifade eden Öztürk, tek kişilik doğum odaları gibi altyapının geliştirilmesi, ebelerin doğumlarda daha fazla görev alması, halkın ve hekimlerin eğitimi ile kadın doğum uzmanlarının komplikasyon halinde yaptırımla karşılaşma endişelerinin azaltılmasının bu önlemlerden bazıları olduğunu bildirdi.
-"Kürtaj doğum kontrol yöntemi değil"-
Kürtaj konusunu da değerlendiren Öztürk, bu konuya önem verdiklerini ifade ederek, "Kürtaj bir doğum kontrol yöntemi değildir. Bunun bilinmesi büyük önem taşıyor" dedi.
-Sezaryen oranları-
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de 2008'de 1 milyon 317 bin 988, 2009'da 1 milyon 306 bin 966, 2010'da 1 milyon 284 bin 772, 2011'de 1 milyon 267 bin 880, 2012'nin ilk üç ayında ise 295 bin 509 canlı doğum oldu.
Türkiye'de sezaryenle doğum oranları 2009'da yüzde 42,7, primer (ilk doğumda) 27,2, 2010'da yüzde 45,4, primer yüzde 25,6, 2011'de 46,6, primer 24,9, bu yılın ilk üç ayında ise 51,1, primer 24,9 olarak gerçekleşti.
2009'da sezaryenlerin yüzde 39,3'ü devlet sağlık kurumlarında, 61,8'i özelde, 63,2'si üniversitelerde, 2010'da 40,2'si devlette, 63,7'si özelde, 65,2'si üniversitelerde, 2011'de 36,8'i devlette, 66,6'sı özelde, 65,9'u üniversitelerde, bu yılın ilk üç aylık döneminde ise 36,6'sı devlette, 68,1'i özelde, 66,9'u da üniversitelerde yapıldı.
Primer sezaryen oranları da 2009'da devlet sağlık kurumlarında 24,3, özelde 40,8, üniversitelerde 42,6, 2010'da devlette 22,3, özelde 36,3, üniversitelerde 38,4, 2011'de devlette 17,6, özelde 38,3, üniversitelerde 37,4, 2012'nin ilk 3 ayında da devlette 16,7, özelde 38,7, üniversitelerde 37,7 oldu.
-Doğudan batıya artıyor-
Doğudan batıya gittikçe artan sezaryen oranları, bölgelere göre de farklılık gösteriyor.
Buna göre sezaryenle doğum Ege bölgesinde yüzde 31,8, Akdeniz'de 28,4, Güneydoğu'da 14,7, Doğu Anadolu'da 16,3, Kuzey Doğu Anadolu'da 14,6, Doğu Karadeniz'de 25,5, Batı Karadeniz'de 25,1, Doğu Marmara'da 28,9, Batı Marmara'da 34,2, İstanbul'da ise 27,6 oranında gerçekleşti.
-Hekimlere göre nedenler-
Sağlık Bakanlığı'nın araştırmasına göre hekimlerin yüzde 45'i tıbbi hatalardan dolayı yaptırım endişesi, yüzde 41'i az riskli olması, yüzde 27'si de normal doğuma göre daha kısa, kolay ve risksiz olması nedeniyle sezaryeni tercih ediyor.
-Doğurganlık hızı-
Uzmanlara göre bir ülkede doğurganlık hızının yüzde 2'nin altına inmesi, nüfusun kendini yenilemeyip yaşlanması anlamına geliyor.
Buna göre Türkiye'de toplam doğurganlık hızı 2003 yılında 2,23 iken 2007'de 2,15, 2008'de 2,14 2009'da 2,06, 2011'de 2,09 olarak gerçekleşti.
-Düşük oranları-
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasında 2003 yılında gebelikte düşük oranı yüzde 21,3 olarak saptandı. Bunun yüzde 10-unu kendiliğinden, 11,3'ünü de istemli düşükler oluşturdu.
2008'de tekrarlanan aynı araştırmada ise düşük oranı yüzde 20,5 olarak tespit edildi. Bunun da yüzde 10,5'ini kendiliğinden, 10'unu ise istemli düşükler olduğu belirlendi.