Silahlara Veda!

Bu konu bana göre Türkiye için en önemli gündem konusudur. Dün yapılan çağrı sonrasında beliren bir umuttur bu düşünce. Gerçekten bu sağlanabilir mi? Kolay bir işten bahsetmiyoruz. Bakın dün kutlamalarda tek bir Türk bayrağı yoktu. Tek çatı derken, Türk bayraksız bir çatı dünkü çağrıyı boşa çıkartacak bir düşünce olarak kalır. Umalım da, ilk heyecanın eksikliğinden yaşanmış olsun. Ama yıllardır yapılan, içinde dünyaya yön veren bir çok ülkenin de bulunduğu bir taktisyenler planının günümüze kadar getirdiği bu görüntünün, acemice bir heyecan yüzünden Türk bayrağını unutmuş olacağı düşüncesinde değilim!

Reklam
Reklam

Ama altını çizerek söylüyorum ki, Türkiye bu bütünlüğü ve toplumsal birlikte yaşama uzlaşmasını sağlayabilirse, 30 yıldır ocaklara ateş düşürmekten başka bir şey yapmamış olan bu terör ateşi söndürülebilirse, muhteşem bir Türkiye dönemi başlar. Bu bütünlük, Türkiye'den bölünmeleri değil, Türkiye'ye siyasi olmasa da ekonomik sınır boyu katılımları ile ciddi bir egemenlik alanı büyümesini getirir.

Peki 30 yıldır çok cana mal olmuş bu ateşin sönmesi, bir birlerine karşı kin duygularına sahip olmuş yürekleri küllendirebilir mi? Hemen söyleyeyim, biz hele bu ateşi bir söndürelim, sonrasında sırası ile her şeyin yavaş yavaş da olsa düzeleceğini göreceğiz diyorum. Almanya ve Fransa iki dünya savaşında da bir birlerini yerle bir ettiler. Ama sonra neredeyse ortak başkan seçelim aşamasına gelmişlerdi. Ki, onlar bunu iki ayrı devletin vatandaşları olarak başardılar. Oysa biz bir devletin binlerce yıl ortak tarihini paylaşmış, mutluluk ve zaferlerine ortak olarak katılmış tek bir milletiz. Bir kaç yüz yıl evvel keşfedilmiş olan bir ülkenin gerçek olmayan vatandaşları kendilerini ''Ben ABD'liyim'' diye tanımlayabildiği bir dünyada bizim yeniden bütünlüğü sağlamayı başaracağımızdan hiç kuşkum yok.

Reklam
Reklam

Artık gelişmiş dünyanın, geçmiş tarihin en büyük ve önemli ülkesinin yeniden uyanmasını engellemek için yaptığı bu bölünme oyunlarını herkesin görmesi gerekir. Ben bundan çok umutluyum. Bu hava devam ettirilebilirse, özellikle güneydoğu illerimizde çok büyük bir kalkınma hamlesinin başladığını görürüz. Bölgenin var olup da devreye alınamayan bir çok kaynağının, madeninin ülke ekonomisine kazandırıldığına şahit oluruz. 30 yıldır yaklaşık 400 Milyar Dolar'lık bir terör harcamasının bitip, her yıl bu sorun için harcanan milyarların tasarruf ve ülke yatırımlarına yönelmesi sağlanabilir. Bu gelişme Türkiye'nin ufkuna ufuk katar. Umarım bunu herkes görür ve sahiplenir. En önemlisi, oğlu asker olan, eşi asker olan, dağda oğlu - eşi gezen anneler , eşler artık yıllardır yaşadıkları acı haber korkusundan kurtulmuş olurlar.

S&P Güney Kıbrıs'ın Notunu İndirdi
Rating kurumu, mevcut finansal risklere dikkat çekerek Rumların notunu düşürdü.

Rum Bankaları Batma Riski Taşıyor.
AB'den Rum Bankalarına likidite uyarısı yapıldı. Pazartesi'ye kadar bu sorunun çözülmemesi halinde, Rum bankalarına likidite yardımının durdurulacağı belirtildi. Durum oldukça ciddi bir hal aldı. Rumlar Pazartesi'ye kadar finansal sorun için bir yol bulamazlarsa, Güney Kıbrıs finansal sistemi çökebilir. En büyük bankaları bir anda batabilir. Bu gerçekleşirse, muhtemelen kendi parasına dönmek için, AB'den çıkılabilir. Ya da AB mali sisteminden atılabilirler.

Reklam
Reklam

Rumların gerekli tasarruf planını bulmaları ya da bir takım teminatlar karşılığında yeni bir finansman yaratmayı başarmaları şart. Yoksa bunu yapmadan Rumlara yeni yardımın verilmesi, diğer sorunlu ülkeleri daha da sorunlu olmaya iter. Hepsi aynı pazarlıkların içine girerler. Bu nedenle başta Almanya olmak üzere Rumlara karşı net bir tutum sergileniyor.

Bu kriz nedeniyle dışarıda bir belirsizlik hakim. Netleşene kadar bir süreliğine dış kaynaklı düşüş riski taşıyoruz.

Gelelim Türkiye'ye!
Nevruz mesajlarının çok daha fazla olumlu etki yaratmasını bekliyordum. Bu dün için olmadı. Yapılan silah bırakma açıklamasının olumlu havası çabuk tersine döndü. Bu konu göz ardı edilirse, önümüzdeki hafta toplanacak olan PPK önemli gündem olacaktır. PPK toplantısında faiz koridoruna dokunulmasa da, karşılık oranlarında yeniden bir artış bekleniyor. Bir süredir tahvil faizinin artma riski ile, munzam karşılıklarının yeniden arttırılabileceği riskine dikkat çekiyordum. Bu risk nedeniyle de bankalarda riskler olabileceğini belirtiyordum. Şimdi bu dönemdeyiz. Gördüğünüz gibi tahvil faizi % 6,15'ler seviyesine geldi. Önümüzdeki hafta olası karşılık konusunu göreceğiz.

Reklam
Reklam

Ama hemen belirteyim ki, bu riskler bir finansal kriz riski değildir. Sadece bankaların olası 2013 kârlarının 2012 kârlarından düşük kalmasına neden olabilecek gelişmelerdir. Ama bankalar endeksi çok etkilediği için, banka kârlarının düşmesi demek, en azından yakın vadeli endeks yükselişi beklentisinin sınırlı kalabileceği demek olur. Hatta olası realizelere de neden olabilir.

Genel Kurul tarihlerinde olduğumuz için hisse bazlı hareketlenmelerimiz yine de olacaktır.

Hepinize iyi bir hafta sonu dilerim.

Not: Yazı, 09:08'de borsaanalizci.com'da yayınlanmıştır.

Aydın Eroğlu
Stratejist