Şimdilerde Şeriat Cumhuriyeti İle Yönetilen İran, İslam Devriminden Önce Nasıldı?
1979 yılında İran'da İslam Devrimi olmadan önce insanlar mutlu, çocuklar okullu, kadınlar özgürmüş!
Şahı devirdikten sonra, mollaların ele geçirdiği İran'da şeriat kurallarına uymayanlar öldürülüyor. Kadınlar taşlanıyor. Laiklik yok! Dini oligarşi devleti ele geçirmiş...
Oysa 1979 İslam devriminden hemen önce her şey çok farklıymış... Kızlı, erkekli denize girmek mübahmış
İran'da şimdilerde kadın olmak siyahtır. simsiyah; kıyafet siyah, kader siyah, gelecek siyah, özgürlük siyah, yaşam siyahken İslam devrimi öncesi rengarenkmiş...
İslam devriminden önce dergilere bile kapak olan kadınlar devrimden hemen sonra başını örtmeden sokağa çıkamaz, makyaj yapamaz, bir adamın üçüncü ya da dördüncü eşi olmaya mecbur hale gelmiş.
İran aslında yerleşik kültür bakımından dünyanın en eski medeniyetini barındıran bir ülke.
Devrim öncesi İran, başörtüsünü yasaklayan ilk ülkeydi. Devrim öncesinde başörtüsü takmak, devrim sonrasında ise takmamak yasak oldu.
İslam devriminden sonra Kadınları mağdur eden birçok yasa çıkarıldı ve kadınların çoğu işlerinden ayrılmak zorunda kaldı.
İslam devrimi kıyafet kurallarının, sosyal ve kamusal alanlardaki cinsiyet ayrımcılığının ötesinde, politik aktivist kadınlar için politikadan men edilmek en ağır darbe oldu.
Kendi dönemini 2. İslam Devrimi olarak niteleyen Ahmedinejad, toplum mühendisliği çerçevesi ile daha ağır Şeriat uygulamaları ve pirüpak bir İslami devleti yansıtıyor.
Genel anlamda insan hakları, özel anlamda da kadın hakları konusunda dünyanın en kötü durumdaki ülkelerinden biri haline geldi İran.
Ahmedinejad bilgiyi manipülasyon yoluyla çarpıtıp halka kendi doğrularını benimsetmeye çalışıyor. Söz konusu “doğruların” en can alıcı noktası kadınların kamusal alandan izole edilip eve hapsolmasıdır
Ahmedinejad nüfusun artmasıyla takıntılı olduğu için, ona göre kadının asli görevi mümkün olduğunca çok çocuk doğurarak eşine her daim hizmet etmesidir.
İranlı erkek – dini seçkinler dışında kalan her kesimin değişen oranlarda sistemden kaynaklı mağduriyeti olsa da, kadınların sadece kadın olmalarından kaynaklı sayısız engeli vardır.
Üstelik kadın olmalarının ötesinde, rejim tarafından onaylanmayan sıfatlara da sahipseler, toplumda istenmeyen insan durumuna düşürülürler.
İranlı kadınların amacı sadece Avrupalı kadınlar gibi giyinebilmek, örtülerinden kurtulmak ya da erkeklerle rahatça iletişim kurmak değil. Zaten değişim isteyenler arasında çok dindar olanlar da var
İranlı kadınların temel hedefleri birey olarak gerçek anlamda var olmak. Hem kamusal hayatta, hem de özel hayatlarında erkeklerden aşağı olarak değil, adil koşullarda birlikte yer almak istiyorlar
İran’da giyim kuralları ve kurallara uymayanlara yönelik yaptırımlar ağırlaştırıldı. Artık topuk sesinin çıkmasına dahi izin verilmiyor.
Kadın ahlak polisleri gün boyunca kurallara uymayan kadınlara müdahale ediyor ve gerekirse değişen düzeylerde cezalar veriyor.
Özellikle Kum ve Meşed gibi din adamlarının yoğun olarak bulunduğu ve eğitim aldığı şehirlerde kelimenin tam manasıyla “kadının adı yok”. Giyim kuralları orada en ağır biçimde uygulanıyor
Kadınlar aynı anda yabancı erkeklerle aynı yoldan geçmenin günah olduğu varsayımı nedeniyle sırtları dönük olarak erkeklerin geçmesini bekleyip sonradan yollarına devam edebiliyorlar.
Kadınların evlenme yaşı 16’ya indirildi. Erkekler birden fazla kadınla evlenebilir, kadınlar evlenemez. Boşanmada ise kadın ve erkek eşit koşullarda bulunmuyor.
Üniversitelerdeki bazı sanat ve sosyal bilim bölümleri ile feminizmle alakalı olabilecek bölümler sakıncalı olarak görüldüğünden kapatılmıştır.