Dünyada 365 gün sema töreni yapılan yegane yer olarak bilinen Bursa'nın merkez Osmangazi ilçesindeki Karabaş-i Veli Dergahı Kültür Merkezi'ne devam eden semazen adayları, hem beden hem de ruhsal açıdan sema'a hazırlık yapıyorlar.
Mevleviliğe gönül verenler, bu eski tekkede, şınav çekip namaz kılarak sema öğreniyor.
Konya'daki Mevlana Dergahı'nı aratmayan Karabaş-i Veli Kültür Merkezi, yılın 365 günü sema töreni gerçekleştirilen dünyadaki tek yer olma özelliğine sahip. Ayrıca Mevlevilik, ney ve sema eğitimlerinin de verildiği merkezde, ayetlerin yazılı olduğu kubbenin altında her akşam yüzlerce insana, Hazreti Mevlana'dan miras kalan Mevlevilik kültürü yaşatılıyor.
-Hem ruh, hem beden gelişimi-
Merkezde, her yaştan vatandaş ile yerli ve yabancı birçok turist, 'Ne olursan ol, gel' düsturuyla ağırlanırken, aşıklık hallerinden biri olan semayı temaşa ediyor.
Burada ayrıca semazen adayları da eğitiliyor. Mevleviliğe gönül verenler, eğitimlerde kendilerini hem ruhen hem de bedenen geliştiriyor. Önce toplu halde vakit namazı kılınıyor, ardından sonra şınavlar çekiliyor. Daha sonra eğitmen, herkese toplu halde 'destur' veriyor. Bunun üzerine herkes eğilerek ayak basacağı tahtadaki çiviyi öpüp kalkıyor, tuzunu alıp çivinin üzerine döküyor.
Şınav, sema boyunca en az 25 dakika boyunca havada kalacak olan semazen adaylarının kollarının kuvvetlenmesi için tercih ediliyor. Genç adaylar her gün yaklaşık iki saat sema dönüyor.
Semazen adayları, eğitimlerin ikinci aşamasında sema'a başlamadan önce, "görüşmek" adı verilen seremoniyle, tek tek her parçasını öperek kıyafetlerini giyiyor.
Ardından, sema öğrenecekler için özel olarak hazırlanan, taşınabilir, tepesi pürüzsüz ve yuvarlak olan çivi çakılmış sema meşk tahtaları yere konuluyor. Semazen, çıplak ayakla tahtanın yanına gelip, baş kesip, sol dizini yere koyarak, sağ dizini bükerek çöküyor. Çivi ile 'görüştükten' sonra, bir miktar tuzu, 'Parmaklarının arasını pişirsin ve yara olmasını önlesin ve nefis terbiyesine katkısı olsun' diye, 'destur' çekerek çivinin bulunduğu yere döküyor. Sonra ayağa kalkıp, sol ayağının baş parmağı ile yanındaki parmağının arasına talim çivisini yerleştiriyor. Dökülen tuz, sol ayağın, dönüş sırasında rahat kalkmasını da sağlamış oluyor.
"Kaç ayda semazen olunur" sorusuna Mevlevi üstatları ve sema eğitmenleri, "Maneviyatına bağlı olarak en az 6 ay" karşılığını veriyor.
-"Sema bir gösteridir, bütün bu alem bir gösteridir" -
Mevlevi üstadı Mustafa Özbağ, "Sema bir gösteri midir, yoksa aşkın dışa tecellisi midir-' sorusuna "Sema bir gösteridir, bütün bu alem bir gösteridir" karşılığını veriyor. Özbağ, bu alemde, insanın yönünü ne tarafa dönerse dönsün, gözünü ne tarafa döndürürse döndürsün, bir gösteriyle karşı karşıya kalacağını dile getirerek devam ediyor:
"Cenab-ı Hak, o muhteşem sıfatlarını, muhteşem bir şekilde tecelli ettirir. O yüzden bu alemde gösteri olmayan hiçbir şey yoktur. Ve Cenab-ı Hak, o gösterinin başkumandanı gibidir, baş operatörü gibidir, yaratıcısıdır. Bu öylesine bir gösteridir ki Ayet-i Kerime'de Cenab-ı Hak der ki, 'Hadi toplanın, bu Kur'an'dan bir harf, bir nokta getirin siz de'. Bu öylesine bir gösteridir ki o gösterinin karşısında gösteri sergileyecek hiçbir şey yoktur. O yüzden o kainatın gösterisinin içerisinde semazenler de o muhteşem gösterinin içerisinde vazifelerini yerine getirirler. Nasıl bir arı, vazifesini yerine getiriyorsa o gösterinin içerisinde, bir ateş böceği vazifesini yerine getiriyorsa o gösterinin içerisinde, bir çağlayan, bir deniz, bir rüzgar, bir güneş, bir yıldız, bir ay, bir gece, bir gündüz, hayatın, varlığın her kademesinde muhteşem gösteriler varsa semazenler de o aşkın muhteşem gösterisine ortak olurlar. Sema bu noktada, aşkın hale bürünmüş noktasıdır, şekle bürünmüş noktasıdır. O dile gelir de nasıl şiir olursa, göze gelir de nasıl yaş olursa, vücuda da gelince sema olur döner. O kimse aşıklığını ancak öyle anlatır.
Semazen sema ederken, her çarkta Allah der. O muhteşem göstericinin, gösterisinin içinde vazifesini yerine getirir. O yüzden sema başlı başına bir gösteridir. Aşıklığın dışa tecelli eden gösterisidir."
-"Aşıklık baştan başa bir haldir"-
Mevlevi üstadı Özbağ, aşıklığın "baştan başa bir hal" olduğunu dile getiriyor. İnsanların aşıklıktan çekinerek, aşkın dışa yansımalarıyla, semazenlerin sikkesiyle, tennuresiyle, Elif namesiyle, kıyafetleriyle ilgilendiğini ifade eden Özbağ, şu ifadeleri kullanıyor:
"Hazreti Mevlana, Mesnevi'sinin başlangıcında diyor ki, 'Herkes zannınca bana dost oldu. Ama hiç kimse benim içimdeki sırlarımla ilgilenmedi. Benim sırrıma bakmadı' diyor. Herkes aşkın ve aşıklığın dışa yansımasına bakıyor, içe yansımasıyla ilgilenen yok. Aşıklık oysa baştan başa bir haldir. Aşıklık, baştan başa bir halken insanlar aşktan ve aşıklıktan çekinmişler. Bunu hiç kimse inceleme noktasında değil, bunu hiç kimse yaşama noktasında da değil. Hiç kimse anlama ve anlatma noktasında da değil."
Özbağ, Mevleviliğin ve semazenliğin, Allah sevgisine ulaşmak için tasavvufi bir yol olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamlıyor:
"Hiç kimse Mevleviliğe bakarak, aşık nasıl olunur, nasıl Allah'a aşık olunur, nasıl Allah'a vuslat olunur, nasıl Allah'la sohbet edilir, Allah kimleri sever, Allah nasıl sevilir-... Bunlarla ilgilenen yok. Oysa Mevlevilik o hal ile hallenmektir. Yoksa her sırtına tennure geçiren, her kafasına sikke geçiren, her sırtına bir cübbe geçiren Mevlevi de değildir, semazen de değildir. Asıl Mevlevi o hal ile hallenendir. Allah cümlemizi o hal ile hallenenlerden eylesin, inşallah."
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz