ADANA (İHA) - Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tunay Sarpel, Türkiye'de 31-89 yaş grubu arasında bin 597 kişiyle yapılan ankette 50 yaş üzerindeki kişilerde yüzde 45'in üzerinde kemik erimesi görüldüğünü bildirdi.
Prof. Dr. Sarpel, Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Balcalı Eğitim Günleri çerçevesinde düzenlenen "Kemik Erimesi/Osteoporoz" konulu konferansta, kemik erimesinin şiddeti arttıkça, kemik kırılganlığının da artığını belirterek, "Osteoporoz ciddi ve sinsi bir hastalıktır. Bu yüzden kemik erimesi, zamanında önlenmezse ölümü ve sakatlıklara neden olur" dedi.
Menopozdaki kadınların yaşamlarının geri kalan kısımlarında osteoporoza bağlı yüzde 50'lik bir kemik kırığı riskiyle karşı karşıya kaldığını vurgulayan Sarpel, dünyada 4-6 milyon insanın kemik erimesi hastası olduğunu, 13-17 milyon insanın ise hastalığa yakalanma riskiyle karşı karşıya bulunduğunu ifade etti.
Genellikle kadınlarda görülen hastalığın, Türkiye'de 21 ilde yapılan araştırmaya göre erkeklerde de yüzde 8.6 oranında görüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Sarpel, Türkiye'de 31-89 yaş grubu arasında bin 597 kişiyle yapılan ankette 50 yaş üzerindeki kişilerde yüzde 45 üzerinde kemik erimesi görüldüğü kaydetti. Yaşlılıkta daha çok rastlanan hastalığın tek başına yaşlılık hastalığı olmadığını vurgulayan Sarpel, şunları söyledi:
"Kemikler de kalp, beyin gibi canlı ve sürekli aktif bir sistemdir. 30 yaşına kadar kemik yapısı ilerler ve 30 yaşında doruk noktasına ulaşılır. 30 yaşında yeterli kemik kütlesine ulaşılmaması halinde hastalık ortaya çıkmaya başlar. Bu yüzden, kemiklerin korunmasında ve güçlü olmasında birinci adım beslenmedir. 45 yaşından sonraysa kemik kayıp hızı artmaya başlar. 30-35 yaşına kadar kemik yoğunluğunu en üst seviyeye taşıyabilirsek, ileride yaşanacak yıkımın tahribatını da en aza indirebilir ve osteoporozun önüne geçebiliriz. Bebeklikten, hatta anne karnından itibaren doğacak çocuğun geleceği düşünülerek doğru beslenilmesi lazım. Özellikle anneler çocuklarını gazlı içeceklerden uzak tutmalı. Çünkü yemek esnasında alınan kalsiyum gazlı içecekle birlikte yok oluyor. Kalsiyumun, yaşam boyunca yeterli miktarda alınması, kemik dokusunu en üst seviyeye çıkaracağından bu yıkımın etkisini zayıflatır. Ayrıca fiziksel aktiviteler, kemiklerin güçlenmesini sağlar. Sürekli spor yapılmalı, durağan olunmamalı. Bütün bunlara karşın yine de genetik gibi diğer bazı faktörler nedeniyle hastalık ortaya çıkabilir. O zaman da uygulanacak tedaviyle yıkım önlenebilir."
Osteoporotik kemiğin hem kütlesini kaybetmiş hem de iç yapısı bozulmuş bir kemik olduğunu belirten Sarpel şöyle devam etti:
"Kaybolan kemiği tekrar yerine koymak oldukça zor, pahalı ve uzun zaman alan bir durumdur. Dolayısıyla risk faktörlerini belirlemek ve osteoporozu önlemek gelişmiş bir osteoporozu tedavi etmekten daha kolaydır. Kemik erimesi için en önemli risk faktörleri kadın olmak, 50 yaşın üstünde olmak, menopoza girmiş olmak, erken menopoza girmek veya yumurtalıkların operasyonla alınmasını takiben cerrahi (yapay) menopoza girmek, düşük kalsiyum içeren yiyeceklerle beslenmek ve D vitamini eksikliği, fiziksel aktivitenin, hareketliliğin ve egzersizin az olması, ailede osteoporozlu kimselerin bulunması, kısa boylu, ince yapılı kişiler, iri yapılı, kilolu kişilere göre daha fazla osteoporoz riski taşımaktadırlar. Beyaz tenli ve açık renk gözlülerin, esmerlere göre kemik erimesi hastalığına yakalanma riski daha fazla. Sigara içmek, alkollü, kolalı ve kafeinli içecekleri çok fazla tüketmek, bazı ilaçları uzun süreden beri veya yüksek dozlarda kullanıyor olmak, şeker hastalığı, tiroid veya paratiroid bezinin fazla çalışması, mide-barsak operasyonu geçirmiş olmak, uzun süren hareketsizlik, felçler, bazı romatizmal hastalıklar ve diğer bazı endokrin (hormonal) hastalıklar osteoporoza neden olabilmektedirler. Bütün bu nedenlerden dolayı osteoporoz hastalığının sebebinin araştırılmasında, tanısında, takibinde sadece muayene yeterli değildir; film, kemik yoğunluğu ölçümleri, kan ve idrar incelemeleri de gerekmektedir."
Prof. Dr. Tunay Sarpel, yer çekim kuvveti olmadığı için uzayda 3 haftadan fazla kalan astronotların kemik erimesi hastalığına yakalandığını vurgulayarak, "Uzaya giden herkes yüzde yüz kemik erimesi hastalığına yakalanıyor. Çünkü beslenme ne kadar kontrol altına alınmak istense de sağlıklı beslenme olmuyor. Bu nedenle astronotlar büyük bir risk altında. Her astronot yeryüzüne indikten sonra mutlaka tedavi olmalı" dedi.