Şişman değilim birkaç kilo fazlam var

Şişman değilim birkaç kilo fazlam var

Obezitenin salgın bir hastalık gibi tüm dünyayı sardığını artık biliyorsunuz, çevremiz etrafımız ‘’şişkolarla’’ dolu. Hatta, büyük ihtimal siz de onlardan birisiniz.

Obezitenin pek çok nedeni var. Kortizon ile bazı alerji ve psikiyatri ilaçlarını, bazı hormon bozukluğu yaratan hastalıkları saymazsak bu nedenleri genetik ve çevresel faktörler olmak üzere iki başlık altında toplayabiliriz. Çevresel faktörlerin en önemlileri de hareketsiz yaşam ve beslenme alışkanlıklarındaki değişikliklerdir.

TONTONLAR AİLESİ
Bazı insanlar taşıdıkları genetik miras nedeniyle gerçekten şişmanlığa yatkındırlar. Hani şu ‘’Su içsem yarıyor’’ diyenler işte bu gruptan insanlardır. Buna karşılık bir de normal bir insanın yediğinin birkaç katını ‘’götürdüğü’’ halde dal gibi incecik olanlar vardır ki, bunlar ne kadar çok yerlerse yesinler asla ve kat’a kilo almazlar.

Reklam
Reklam

Araştırmalar, obezitenin 10 numaralı kromozomun bir alanındaki bozukluktan kaynaklandığını göstermekle beraber, şişmanlığa yol açan genetik, yani kalıtımsal bozukluklardan tek değil birden fazla genin sorumlu olduğu sanılmaktadır.
Annesi de babası da şişman olan çocukların erişkin yaşta obez olma ihtimalleri %80’dir. Buna karşılık anne ve babadan sadece biri şişman ise bu ihtimal %40’ a düşer. Anne ve babası normal olan çocukların obez olma şansları ise %10 kadardır.

İnsanın anasını babasını değiştirmesi mümkün olmadığına göre, genetik yatkınlık için yapabileceğimiz fazla bir şey yok demektir. Ancak, çocuklarınızı bu riskten korumak için evleneceğiniz kişinin ailesinin obeziteye olan yatkınlığını hesaba almakta yarar olduğunu bekârlara duyuralım.

ALIN TERİ İLE PARA KAZANAN KALMADI
Obezitenin başta gelen nedenlerinden biri modern insanın giderek daha hareketsiz olması. Bizim insanımız bunu ‘’Elimizden gelse tuvalete bile arabayla gideceğiz’’ sözüyle çok güzel özetler.

Gerçekten de gelişen teknolojinin özellikle şehir hayatındaki hareketsizlikte payı büyük. İnsanların çoğu artık kapalı mekânlarda ve oturarak çalışıyor. Eskiden daha çok bedenleri ile çalışan, kaslarını kullanan insanlar artık para kazanmak için kafalarını ve çenelerini çalıştırıyorlar. Şehirlerde çalışırken ‘’terleyen’’ insan kalmadı desek yeri var. Ayrıca şu koca şehirlerde bağı ile bahçesi ile uğraşabilen insanlar da birer birer yok oldular. Üç-beş tavuk, ördek besleyen, bu arada biraz da olsa hareket eden kimseler de kuş gribine kurban gittiler.

Reklam
Reklam

Bir de artık pek çok insanın arabası var. En lüks semtinden kenar mahallelere kadar tüm caddeler, sokaklar araçlar ile silme dolu. Büyük şehirlerde bir arabaya binmeden bir yerden bir yere gitmek elbette çok zor, ama birçoğumuz da yürüme mesafesindeki yerlere bile arabasız gitmez oldu.

Yol yürümediğimiz gibi merdiven de çıkmıyoruz eskisi gibi, çünkü birçok binada asansör var, yürüyen merdiven ve yürüyen bantlar var.

Hadi işte oturarak çalışıyoruz da, evde ne yapıyoruz peki? Ah şu
otomatik ev aletleri, uzaktan kumandalar ! Çeşmeden su taşıyıp, kazanda su ısıtıp elde çamaşır yıkayan kadın kaldı mı şu dünyada. Şimdiki aletler çamaşırı kendi yıkayıp kendi durulayıp kendi kuruluyor. Ütüler derseniz otomatik. Bir de üstümüzdekini çamaşırları yenileri ile değiştirme makinesi çıksa da soyunup giyinirken de yorulmasak, ah ne iyi olacak.

Evlerimizin ısınmasına gelince; artık çoğumuzunki kaloriferli, doğal gazlı. Bodrumdan veya bahçeden odun kömür taşıma devirleri tarihe karıştı. Odun kırmak da, gaz sobası için gazyağı almak da taşımak da bitti. Sobanın külüyle, tozuyla uğraşan da kalmadı.

Reklam
Reklam

UZAKTAN KUMADALARI ATALIM MI?
Bizi mahveden bir şey de uzaktan kumandalar. Televizyon, radyo, müzik seti, klima, fırın, bulaşık makinesi… aklınıza gelen her ev aletini artık uzaktan kumandalarla yerimizden kılımız bile kıpırdatmadan kullanıyoruz. Cep telefonları, kablosuz telefonlar çıktı çıkalı, telefon için de yerimizden kalkmıyoruz ki, olmaz böyle bir şey.

Giderek hareketsizleşen büyük şehir insanlarının spor yapmaya fazla vakitlerinin de paralarının da kalmaması ayrı bir sorun.
Eh, bu kadar hareketsizliğe şişmanlamayalım mı daha yani.

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi a

ahmetrasimk@mynet.com