İSTANBUL (İHA) - Obezite, yani şişmanlığın, gelecekte ölüm sebeplerinden biri olacağı belirtildi.
Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde şişman insan sayısında hissedilir bir düzeyde artış saptanmış bulunuyor. Avrupa'da özellikle İngiltere'de, dünyada ise ABD'de artış inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. Dünyada son dönemde yapılan araştırmalar, ülkelere göre değişmekle birlikte, şişmanlık oranını yüzde 10-30 arasında bildiriyor.
Memorial Hastanesi Suadiye Polikliniği Dahiliye Uzmanı Doktor Soner Dileklen, şişmanlığın artmasının sebebiyle ilgili şunları kaydediyor: "Teknolojinin ve bilimin ilerlemesi, son yıllardaki ekonomik düzelmeler, insanları daha rahat ve hareketsiz bir yaşama itmiştir. Buna gıda alımının hızlı ve daha yağlı olması da eklenince şişmanlık kaçınılmaz olmaktadır".
Türkiye'de de şişman insan sayısında hissedilir bir artış gözlendiğini söyleyen Uzm. Dr. Soner Dileklen, "Ülkemiz insanının hamur işi ve tatlıya olan bağlılığı açısından tarihsel bir geçmişinin olduğu da hesaba katılırsa, gelecekte ciddi bir şişman popülasyonu ile karşı karşıya kalacağımız kesin" diyor.
Şişmanlığın hep estetik yönü ile gündeme geldiğini, aslında estetiğin büyük bir buzdağının sadece üst ucu olduğunu belirten Uzm. Dr. Dileklen, yapılan araştırmaların ise şişmanlığın "kara yüzünü" gösterdiğini belirterek şöyle devam ediyor:
"Şişmanlık, akciğer kapasitesini yüzde 20-30 oranında azaltır. Beraberinde sigara içimi veya kronik bronşit gibi hastalıklar da varsa, kişinin bir süre sonra nefes alabilmesi imkansız hale gelir. Şişmanlığın etkilediği en büyük hastalık grubu ise şeker hastalığıdır. Şişman bireylerde şeker hastalığı oluşma oranı, normal bireylere göre 40 kat fazladır. Ailesinde de şeker hastalığı olan şişman bireylerin 40 yaşından sonra şeker hastası olma olasılığı yüzde 100'dür. Farklı bir mekanizma ile şişmanlarda 4-5 kat daha fazla tansiyon yükseklikleri gözlenmektedir. Hipertansiyonun yanı sıra kalp hastalığı ve kalp krizi geçirme ihtimali de 3-4 kat daha fazla saptanmıştır. Enteresan bir bulgu da şişmanlarda kansere olan eğilimin normal bireylere oranla bariz artmasıdır. Özellikle akciğer kanseri 2-3 kat, over ve prostat kanseri 2 kat daha fazla saptanmıştır. Şişmanlardaki bir diğer problem de safra kese taşlarıdır. Şişmanlarda safra kese taşı oluşma ihtimali, normal bir bireye göre 4-5 kat fazladır. Özellikle karaciğer yağlanması olasılığı da bu bireylerde hissedilir düzeyde artmaktadır. Şişmanlığın farklı bir boyutu da kişinin durumundan olan hoşnutsuzluğudur. Bu, kişinin depresyona çabuk girmesine ve depresyonun ağır seyretmesine neden olabilmektedir".
KİLO VEREREK NE ELDE EDERSİNİZ?
Uzm. Dr. Soner Dileklen, kilo vermesi durumunda bireyin hayatında nelerin düzeleceğini şöyle sıralıyor:
"Yapılan bilimsel araştırmalar, 5 kilo verilmesi durumunda; şeker hastalığı oluşma olasılığının yüzde 50, şeker hastalığına bağlı ölümlerin ise yüzde 40 azaldığını ve kişinin ömrünün 3-4 yıl uzadığını ortaya koyuyor. Yine bilimsel araştırmalar, 10 kilo verilmesi durumunda ise; herhangi bir sebepten ölüm olasılığının yüzde 20, kansere bağlı ölüm olasılığının yüzde 37, kansere yakalanma olasılığının yüzde 40, kalp hastalığına bağlı ölüm olasılığının yüzde 15, kişilerin genel hastaneye yatış ihtimalinin ise yüzde 25 azalmakta olduğunu ortaya koyuyor. Son olarak, yaşam süresi de 5-6 yıl uzuyor."
Bu bilgilerin ışığında, kilo vermenin estetik bir sorundan çok yaşamsal bir gereklilik olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Dileklen, şişmanlıkla ilgili bir merkez kurmaya karar verdiklerini, bu bağlamda bir program oluşturduklarını, programa Obezite Tedavi Kampı adını koyduklarını açıklıyor. Uzm. Dr. Soner Dileklen, programın ayrıntılarını ise şu sözleriyle dile getiriyor:
"Şişmanlık Tedavi Kampı 4 aşamada yürütülecek. İlk aşama, hastaların muayene ve tetkiklerinin yapılması. Bu aşamada yapılan tetkik ve incelemelerle şişmanlığın nedenleri araştırılacak ve altta yatan bir hormonal sebep varsa ortaya çıkarılarak tedavisi gerçekleştirilecek. İkinci aşamada, şişmanlık nedenleri ortaya konduktan sonra diyetisyenimizin düzenlediği bir rejim planı hastaya öğretilecek. Üçüncü aşamada, anlaşmaya vardığımız bir spor kulübünde, belirleyeceğimiz egzersiz programı ile hastaya haftada 4 gün sabah veya öğleden sonra egzersiz yaptırılacak. Bu egzersizler doktor, diyetisyen ve hemşirelerimiz tarafından gözlenerek sıkı bir takip programı oluşturulacak. Son aşama ise, hastaların gün içinde aldıkları gıda ve yaptıkları faaliyetlerin hemşirelerimiz tarafından telefon ile kontrol edilerek hastanın programa olan motivasyonunun en üst düzeyde kalmasını sağlamak. Eski çağlardaki 'yaşamak için yeme' dürtüsünün 'yemek için yaşama' hayat biçimine döndüğü şu günlerde, bizler tedavi programımızla biraz olsun yaşam tarzını değiştirebilirsek ne mutlu bize".