Sistit, her beş kadından birinde görülüyor

Kocaeli'nin Gebze İlçesi'nde bulunan Anadolu Sağlık Merkezi (ASM) Ürolog hekimlerinden Prof. Dr. Yalçın İlker, kadınlarda çok sık karşılaşılan ve halk arasında idrar kesesinin (mesane) iltihaplanması olarak bilinen sistitlerin, kadınların adeta başının belası olduğunu söyledi.

ASM Ürolog doktorlarından Prof. Dr. Yalçın İlker, halk arasında idrar kesesinin iltihaplanması olarak bilinen sistitlerin, kadınınların çok sık karşılaştığı hastalıklardan birisi olduğunu belirterek, kadınların bu hastalıktan korunmasının en etkin yolunun ise, hijyene önem vermeleri ve cinsel birleşmeden sonra, mutlaka idrar yaparak, idrar kesesinin boşaltılmasına özen göstermeleri olduğunu açıkladı. Sistitlerin iki büyük tipinin olduğunu da ifade eden Prof.Dr. Yalçın İlker, "Bunlardan bir tanesi bakterilerin yolaçtığı mikrobik sistit, diğeri ise mikroplarla hiçbir ilgisi olmayan intersitisyel sistittir. Bu iki hastalığın da belirti ve bulguları birbirine çok benzer ve genelde birbirleriyle karıştırılırlar. Bunlardan bakterilerin yol açtığı mikrobik sistit, 20-40 yaş arasındaki genç kadınların, yüzde 25-30'unda görülecek kadar sıktır. En sık bilinen nedeni ise cinsel aktivitedir. Koli basili bakterisi ise, bu hastalığa en sık yol açan etkendir. Bu bakteri kalın barsaklarda normal olarak bulunabilir ve cinsel ilişki ile mesaneye ulaşabilir. Kadınlarda 40 yaşından sonra azalanan mikrobik sistit, 65 yaşından sonra tekrar artar. Bu yaş grubunda ise görülme sıklığı yaklaşık yüzde 20 civarındadır. Yaşlanmayla artmasının nedeni ise, vücut direncinde azalma, idrar kesesinin aşağıya sarkması ve menopoz sonrası hormonal değişimlerin idrar yollarını da etkilemesidir" dedi.

Reklam
Reklam

Sistitler oluştuğunda hastalarda bazı belirli yakınmalara yolaçtığını da ifade eden İlker, "Sistitler, hastalarda idrar yaparken yanma hissi, sık ve az miktarda idrar yapma, idrara gitme hissi, ateş, terleme, yorgunluk, kusma ve bulantı ile karnın en alt kısmında ağrı ve rahatsızlık hissi gibi yakınmalara yol açar. Bazı hastalarda buna ek olarak ise, idrarda kanama ve kötü kokulu idrar da görülebilir. Hastalığın kesin tanısı ise, yapılacak idrar tahlili ve idrar kültürüyle konulur. Hastalığın tedavisi, 3 günlük kısa süreli antibiyotik tedavisidir. En etkin korunma yöntemi ise, kişisel hijyen ve cinsel ilişki sonrası idrar yaparak, idrar kesesinin boşaltılmasıdır. Bu koruyucu yönteme rağmen sık sık sistit olan kadınlara, cinsel ilişkiden hemen sonra tek doz antibiyotik verilir. Çok nadiren de olsa, buna rağmen sık sistit olan kadınlara ise, düşük dozda ve uzun süreli antibiyotik tedavisi uygulanır. Ayrıca sık sistit olan kadınların, bu hastalığa sebep olmasında altta yatan nedenler olarak, taş, idrar kesesi sarkması, idrar fistülleri gibi hastalıkların araştırılması gerekir" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Sistitlerin diğer çeşidi olan intersitisyel sistitlerin oluşumunda ise, bilinen kesin bir neden olmadığını da vurgulayan ASM Ürolog Hekimi Prof.Dr. Yalçın İlker, "İntersitisyel Sistit, Amerika Birleşik Devletleri'nde her 100 bin kadının 50'sinde görülen ve mikrobik bir nedeni olmayan hastalıktır. Kendini sık ve ağrılı idrar, alt karın ağrısı ve idrar yapmak için sıkışma hissi ile belli eder ve ciddi dalgalanmalar gösterir. Hastalar bazı günler çok iyi iken, aniden kötüleşme ve bunu takip eden iyileşme süreci geçirirler. İntersitisyel Sistitin, kesin belli olan bir nedeni yoktur. Ancak bu hastalığa neden olarak, gıda alerjileri, geçirilmiş idrar yolu enfeksiyonları, idrar kesesinin iç yüzünü döşeyen tabakanın bozulması, aşırı stress, sinirsel hastalıklar ve idrarda bulunan irritan maddelerin etkisi olduğu kabul edilmekte ve bunlar da halen araştırılmaktadır. Hastalığın tanısı ancak mikrobik sistit, idrar kesesi kanseri, idrar yolları verem hastalığı ve idrar kesesini sinirsel çalışma bozuklukları gibi hastalıkların ekarte edilmesiyle konur. Bu amaçla idrar kesesinin içine, optik cihazlar ile bakılması (sistoskopi) dahil geniş bir yelpaze içindeki tetkik yöntemleri uygulanır. Hastalığın kesin olarak bilinen tek bir tedavi yöntemi yoktur. Hastalığın alevlenme gösterdiği dönemlerde de faydası olduğu bilinen ilaçlar, belli bir sistematik içinde denenmeli ve hastanın fayda gördüğü ilaç tespit edilirse, ataklar sırasında bu ilaç kullanılmalıdır. Bu amaçla ağızdan alınan haplar veya idrar kesesi içine ince bir katater ile verilen solüsyon halindeki ilaçlar kullanılır. İlaçlara cevap vermeyen olgularda ise, cerrahi yöntemler son çaredir. Hastalığın tanısı konduğu zaman hastalara bunun kronik bir hastalık olduğu anlatılmalı, ömür boyu bu hastalıkla yaşanılacağı vurgulanmalı ve gerekirse psikolojik destek verilmelidir. Sistitler, zamanında tedavi edilmezse böbrekleri de etkiliyebilir ve hatta mesane ve böbreklerde kalıcı hasarlar oluşturabilirler. Sistit hemen ve uygun şekilde tedavi edildiği halde ise, önemli bir hastalık değildir" şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

İHA

Anahtar Kelimeler: