Tasarımcıların Backslash adını verdikleri proje 6 parçalık bir "Revolution Ready (Hazır Devrim) Kiti"nden oluşuyor. Oliveira ve Chen, Backslash'in websitesinde projenin otoriteye karşı gelen protestocuların hali hazırda kullandıkları araçların alanlarının genişletilmesini ve güçlendirilmesini amaçladığını söylüyorlar. Ayrıca özellikle Arap Baharı döneminde, direnişçilerin devletlerin iletişim araçları üzerindeki baskı ve engellemelerini aşmanın yolunu bir şekilde bulabilmesinden etkilendiklerini belirten Oliveira ve Chen, yeni nesil için
iletişim özgürlüğünün bir insan hakkı olduğu çıkarımına vardıklarını söylüyorlar. Hatta bunun, projenin en can alıcı mesajı olarak altını çiziyorlar.
Proje özetle, polis vb. güçlerce kullanılan teknolojinin, devlete haksız bir avantaj sağladığı ve her türlü kontrol mekanizmasının vatandaşların ifade ve düşünce özgürlüğünü kısıtlayıcı bir araç haline geldiği günümüzde, vatandaşlar bireysel hak ve özgürlüklerini savunmak için "devlet baskısı ve otoritesini aşmak için neler yapılabilir" sorusunu tartışmaya açmayı hedefliyor.
Backslash, özellikle barışçıl protestoları sabote eden devlet denetim sistemlerini aşma konusunda bir çözüm ortaya koyuyor gibi gözükebilir. Gerçekten iyi bir potansiyeli olduğunu söylemek mümkün. Bununla birlikte kötüye kullanımı da mümkün olur mu? Bu sorunun detaylarına girmeden önce bu sette neler var; önce bir göz atalım.
Bu bandananın üzerindeki desen bilgisayar tarafından geliştirilmiş bir kod (QR kodu gibi bir şey yani). Kodun ilham kaynağı ise geleneksel bir Arap kostümü olan kefiye. Bu bandanayı bağlayıp fotoğraf çekildiğinde, özel bir yazılım bandanadaki mesajı deşifre edebiliyor. Fakat QR kodun aksine bandanadaki desenler mesajı doğrudan iletmiyor, fotoğrafı alan kişiye yine kriptolu bir mesaj gönderiyor. Yani kişiye ve bandanayı bağlama şekline göre çözümlenmesi gereken mesaj değişebiliyor.
Bu küçük bileklik özellikle polis şiddetine karşı önlem almak amacıyla tasarlanmış. Bilekliğin, polisin ablukaya aldığı sokaklarda, zaman zaman direnişçilerin ölümüyle bile sonuçlanabilen, kötü olayları azaltması umuluyor. Direnişçi abluka altındayken ya da bir abluka tespit ettiği zaman bileklikteki düğmeye basıyor ve yakınındaki direnişçileri güvenli olmayan bir bölgeye girdikleri konusunda uyarıyor.
Türkiye'de fazlasıyla alışık olduğumuz internet engellemelerini aşmak ya da aşırı yüklenmeden dolayı mevcut iletişim ağlarının çalışmaması durumunda kullanmak için tasarlanmış bir yönlendirici (router). Router'in pimi çekildiğinde çevrimdışı bir ağ sağlıyor.
Kişisel Karakutu direnişçilerin eylem sırasında gerçekleştirdikleri tüm kayıtların, metadatasız tek bir bulut belleğe toplanmasını sağlıyor. Direnişçi bu karakutuyu kişisel bir bellek gibi kullanabiliyor ya da diğer direnişçilerin kayıtlarını saklamak için ortak kullanıma da açılabiliyor. Böylece devletin güvenlik güçleri tarafından işlenilen herhangi bir suçun kaydedildiği telefonun başına bir şey gelse bile, karakutu bu verileri güvenle saklıyor.
Bandanada olduğu gibi QR kod benzeri desenlerle, fakat bu sefer duvardan iletişim kurabilmek için geliştirilmiş bir stensil. Bir bölgenin gözetim altında olduğu ve direnişçilerin wi-fi ve bluetooth gibi kablosuz iletişim araçlarını kapatmaları gerektiği mesajlarını duvara stensil ile resmetmeye yarıyor.
Direnişçilerin akıllı telefonlarından izlenilmesini zorlaştıran bir sinyal engelleyici. Özellikle GPS vb. konum ve kişisel bilgilere ulaşım sağlayan sinyallerin cep telefonuna ulaşmasını engelliyor. Bir anlamda telefonu dışarıdan gelen tüm sinyallere kapatıp diğer fonksiyonlarını kullanmaya yarıyor.
Niyetimiz herhangi bir komplo teorisine destek vermek ya da bu projeyi küçümsemek tabii ki değil. Aşağı yukarı bir çatışmaya çözüm olarak önerilen her projede olduğu gibi bu projenin de çözüm sunduğu alanlar dışında bir de yeni sorunları ortaya çıkaran, aslında belki de daha görünür kılan özellikleri var.
Çok kısa bir karşılaştırma yapmak gerekirse internetin sağladığı iletişim özgürlüğünün bir de karanlık tarafı olması, Backslash'in de sorgulanabilecek yönlerini ortaya çıkarıyor. BBC'nin çok muhteşem belgeseli The Virtual Revolution'ın ikinci bölümü Enemy of the State (Devlet Düşmanı)'nin de üzerinde durduğu konulardan biri bu. Özetle; internetin sağladığı iletişim özgürlüğünün devlet sansürü ve baskısını aşabilme potansiyeli sadece barışçıl direniş eylemlerinin organize edilmesini kolaylaştırmadı. Çok daha tehlikeli ve şiddeti örgüt prensibi olarak benimsemiş terörist organizasyonların da işini kolaylaştırdı.
*
Demokratik yönetimlerde, en azından kağıt üzerinde, bu tarz çatışmaların çözümü toplumsal uzlaşma yoluyla bulunur. Devletin vatandaşlarını koruma bahanesini kullanarak tüm iletişim araçları üzerindeki limitsiz kontrolü kesinlikle kabul edilemez. Bu yaklaşıma Çin ya da Kuzey Kore devletlerinin mevcut internet uygulamaları, yasaları ve yaptırımları örnek verilebilir. Çin hükümetinin internet üzerindeki kontrolü ve baskısı ile ilgili bir bölümü The Virtual Revolution'da (yukarıdaki bağlantıdan İngilizce altyazı ile) izleyebilirsiniz.
Öte yandan bu tarz iletişim araçlarını kontrolsüz bırakmak da devletlerin vatandaşlarının yaşamlarını tehlikeye sokabiliyor. Bu durumda devlet ve vatandaşları arasında şeffaf ve vatandaşların devletten hesap sormasını rahatlatacak güvenli bir mekanizma kurulması şart gibi görünüyor. Fakat devletler genellikle sansür ve engellemelerle, hem kendi vatandaşlarının iletişim özgürlüklerini gasp ediyor hem de dezenformasyon ve manipülasyonla terörü bahane ederek insan haklarını hiçe sayan merkeziyetçi ve otoriter (hatta ve hatta faşizan) uygulamaları kendince meşrulaştırabiliyor.
Backslash'in belki de en zayıf noktasının bu olduğu söylenebilir. Direnişçi için ne kadar kullanışlı olsa da, aynı zamanda istismar edilmeye açık bir sistem ortaya koyuyor. Tasarım ürünler ve bu ürünlerin temel ihtiyaç şeklinde dillendirilmesi protestocu, eylemci ve direnişçiyi birer müşteri olarak konumlandırıyor. Bu da direniş ideolojisinin içinin boşaltılması ve kapitalizmin, her zaman yaptığı gibi, bireyi sadece tüketim alışkanlıkları üzerinden tanımlayan kısır yapısına hapsetmesi tehlikesini doğuruyor. Buna en güzel örneklerden biri ise Che Guevara'nın metalaştırılması olabilir. Nurdan Gürbilek'in Vitrinde Yaşamak kitabında da bahsettiği gibi "kapitalizm kendi kuralları geçerli olduğu sürece her türlü karşıt/marjinal ideolojiye ait imgenin dolaşımına izin verir" ve dolayısıyla marjinali bu şekilde normalleştirir. Bu allahuekber yazılı bir şapka da olabilir, Che Guevera baskılı bir t-shirt de...
Projenin üreticileri henüz projeyi kickstarter ya da başka bir yöntemle yatırım alıp hayata geçirmeyi düşünmediklerini söylüyorlar. Bunu açıklarken aslında yukarıda bahsi geçen konulara da biraz değiniyorlar. Oliveira ve Chen'in açıklamaları projenin amacının, son yıllarda gelişen ve gözardı edilemeyecek kadar gerçek direniş kültürünü ve bu kültürün mutlak otoriteyle çatıştığı alanı görünür kılarak tartışmaya açmak yönünde olduğu izlenimi veriyor. Belki de bir süre projenin bu şekilde kalması ve ortaya çıkardığı bu sorunlara daha etkili çözümler bulması daha faydalı. Aksi takdirde, bu ürünler satışa sunulursa kapitalizmin sulandırmasına kurban gitme olasılığı bir hayli yüksek.