Ankara Sanayi Odası Meclis toplantısında bir konuşma yapan Çağlayan, Türkiye'nin her yıl 1 milyon kişiye istihdam yaratmak zorunda olduğunu belirterek, "Devlet her sene 1 milyon yeni memur alamayacağına göre üretim ve yatırım ikliminin değiştirilmesinden başka yol yoktur" dedi. Çağlayan, siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın yatırımın önünü tıkadığını ifade etti.
Bankacılık kesiminden reel kesime fon akışında hala istenen gelişmenin sağlanamadığını belirten Çağlayan, bankaların batık kredilerinin 10 katrilyon liraya ulaştığının altını çizdi. Çağlayan ayrıca büyük ümitler beslenen İstanbul yaklaşımına bazı bankaların iyi yaklaşım göstermediğine işaret ederek, "Böyle giderse sistemi iyice tıkayarak adeta tekeri patlatacaklar" şeklinde konuştu. Çağlayan, böyle bir durumda Türkiye'nin çağdaş bir ülke konumuna yükselmesinin mümkün olmayacağını iddia etti.
Globol Ekonomik Rekabet Gücü 2001 raporuna göre dünya rekabet sıralamasında 2000 yılında 40. sırada yer alan Türkiye'nin 2001 yılında 54. sıraya gerilediğinin altını çizen Çağlayan, "1998-2000 döneminde Türkiye en az doğrudan yatırım alan 20 ülke içinde sondan 16. sırada yer almaktadır" dedi. Bu tablonun biran önce değişmesi gerektiğini vurgulayan Çağlayan şunları söyledi: "AB ile üyelik görüşmelerinin başlaması kuşkusuz ülkemize yabancı sermaye girişlerini artıracaktır. Ama AB üyeliğinin otomatik olarak yabancı sermaye akışını sağlayacağı hayaline kapılmayalım. Sermayeyi çekmek için ek tedbirlerin alınmasına gerek vardır. Türkiye ise bırakın yabıncı sermayeyi çekmek yerli sermayenin yurt dışına kaçması için elinden geleni yapmaktadır. Bu yılın Ocak- Mayıs döneminde Türk yatırımcımlar yabancı menkul kıymetlere net olarak 1 milyar 557 milyon dolar yatırmıştır. Yani Türk insanı damarındaki kanı çekerek Hans'ın, George'nin bonosuna yatırmıştır."
Mali milat konusunda gerekli adımların atılmaması halinde, önümüzdeki aylarda ülkeden sermaye kaçışının daha da artacağını söyleyen Çağlayan, "Biz mali milat konusuna karşı değiliz" dedi. Çağlayan, mali miladın böyle belirsiz bir ortamda yapılmasına karşı olduklarını, bunu da hükümete ilettiklerini söyledi. Çağlayan ayrıca, İş Güvencesi Yasası'nın iş kanunu adı altında seçim popülizminin bir sonucu olarak 'iş aleminden intikam alırcasına ' Meclis'ten geçtiğini ifade ederek, "Mart 2003'e kadar İş Yasası'nda gerekli değişiklikler yapılmalıdır, yoksa katı olan iş gücü piyasası daha da katı bir hale gelecektir" diye konuştu.
Bazı bürokratların işini gücünü bırakıp IMF'nin sözcülüğünü üstlendiğini iddia eden Çağlayan, hazırlık ve uygulama aşamasında eksikleri ortaya çıkmış bir programın aynen sürdürülmesini isteyerek siyasi partileri şimdiden IMF'ye teslim olmaya çağırdıklarını öne sürdü. Böyle bir davranışın ise en hafif deyimiyle işgüzarlık olduğunu savunan Çağlayan, "Yoksa seçimden çıkacak hükümet IMF'nin memuru mu olacak" ifadesini kullandı.