Size hiç “fazla alıngansın” diyen oldu mu?

Alınganlık nedir? Eğer sözlük anlamına bakarsak, “Kişinin, benliğine güveninin eksikliği yüzünden, kendisine yöneltilen eleştirilere aşırı tepki gösterme durumu.” olarak okuyabiliriz.

Deniz Adakokusu / Mynet Haber

Çoğu zaman sizin de başınıza gelmiştir. Bir arkadaşınızla tartışma yaşarsınız, nedense onun sözlerinden ziyade, sözleri söylerken yaptığı tonlama ve vurgulara takılırsınız. Hatta düşünmeden edemezsiniz, "gerçekten çok mu abarttım? Acaba şuna takılmamalı mıydım?"

Fakat aradan birkaç dakika geçtikten sonra arkadaşınız yanına gelip de, “haydi ama sen de fazla alıngansın!” dediği anda işler değişiyor değil mi?

Bu sıfatı karşı taraftan duymaktan nefret eden milyonlarca insan var ve hiç de yalnız sayılmazsınız!

Reklam
Reklam

Psychology Today dergisi tarafından geçtiğimiz günlerde kaleme alınan bir makale tam da bu konuyu derinlemesine inceliyor.

Makalenin yazarı Sophia Dembling’e göre, “fazla alıngansın” genel olarak bir hakaret olarak algılanıyor. Hatta kişi, bu tanımlamaya çok fazla maruz kaldığında, kendisinin gerçekten öyle olduğuna inanmaya başlıyor. Bunu hakaret olarak görme yavaşça şekil değiştirerek kendisinin aslında hasta olduğunu düşünmesine doğru evriliyor.

Tabii bu noktada gerçekten de yaygın görülen, 1991 yılında Amerikalı doktor Elaine Aron’un keşfettiği “Çok Hassas Kişilik” yani tıp dünyasında HSP olarak da bilinen durum ile bu konuyu karıştırmamız gerekiyor.

Dr. Aron’a göre, içinde bulunduğumuz toplumun neredeyse %20’si aşırı hassas kişilerden oluşuyor. Hatta bu özellik, kadınlar ve erkekler arasında eşit şekilde dağılmış durumda. Yani her beş kişiden birinde Çok Hassas Kişilik gözüküyor. Gürültü, kalabalık, zaman baskısından, diğer insanlara göre çok daha hızlı etkileniyorlar. Korku veya şiddet filmlerine olan duyarlılıkları had safhada. Bu doğuştan gelen bir özellik ve bu kişiler, sinir sistemi kendilerininki gibi aşırı hassas olmayan, toplumun %80’ine uyum sağlamakta zorlanıyorlar. Ne kadar zor olsa da, toplumla uzlaşmayı, çevrelerine adapte olmayı öğrenmeleri gerekiyor.

Reklam
Reklam

Dembling, bu konuyla uzmanların fikirlerini de alıyor ve gerçekten ilginç yorumlar ortaya çıkıyor.

Konuyla ilgili ilk olarak ABD’nin Teksas eyaletinden therapist Charles Gaby, “Bu konu, çocukluğumuzda başlıyor ve öyle devam ediyor. Küçük bir çocukken herkes, özellikle aileniz, size ağlamamanız gerektiğini dikte edince, ileri yaşlarda ağlamanın aslında duygusal bir zayıflık olduğunu düşünüyorsunuz ve bir noktada bu sizi derin bir çıkmaza sürüklüyor. Duygularınızı dışarıya açamıyorsunuz. Fakat bir an geliyor ve biri size 'aşırı hassas' olduğunuzu söylediği anda tüm o biriktirdiklerinizi gerçekten de bu sefer aşırı bir şekilde karşı tepkiyle ortaya koyuyorsunuz.”

Bir başka terapist, Carol Lennox ise konuya şöyle yaklaşıyor.

Reklam
Reklam

“Terapi gören insanlara yaklaşımımız genelde empati ile oluyor. Eğer gerçekten endişeli birini görürsem ona aslında benim de biraz endişeli olduğumu ve onun da böyle hissedip hissetmediğini soruyorum. Bunu yapmadan önce gerçekten sakin bir yapısı olduğunu da eklemeyi ihmal etmiyorum. Yani burada empati, en çok önem verilmesi gereken durum oluyor. Aslında birçok kişi aşırı hassas değil fakat etrafında olanlara daha çok önem veriyor. Genelde bu bir zaafiyet olarak kabul edilse de, 'alıngan' ile 'duyarlı' insanları ayırmamız ve onlara farklı davranmamız gerekiyor. Sonuçta ne alınganlık ne de duyarlılık birer suç değiller ancak aşırı hassas insanların profesyonel yardım almaları, onların sosyal hayatlarını kolaylaştırmak için önemli bir adım olarak görülüyor.”

Kaynak: What It Means When Someone Tells You 'You're Too Sensitive'

Anahtar Kelimeler: