Picasso imzalı barış sembolü Guernica’dan Johannes Vermeer’in İnci Küpeli Kız’ına, Leonardo Da Vinci’nin gizemli Mona Lisa’sından Vincent Van Gogh’un Yıldızlı Gece’sine, en ünlü eserler… Hepsi birer ikon olan bu ünlü tabloları yakından görmek hepimizin en çok istediği şeylerden biri. O halde ne dersiniz bu muhteşem baş yapıtlara ve onların ardındaki hikayelere bir göz atalım mı?
Avusturyalı ressam Gustav Klimt’in Altın Dönemi olarak isimlendirilen çağda yaptığı bu eser aşkın birleştirici gücünü gözler önüne sermesiyle ünlüdür. The Kiss ismi verilen tablo art nouveau akımına aittir ve yapımı 1908 tarihinde tamamlanmıştır. Birbirini arzulayan iki aşığın bir uçurum kenarında resmedildiği tabloda erkeğin Klimt’in kendisi ve kadının ise onun hayat yoldaşı olarak bilinen Emilie Flöge olduğu iddia edilmiştir. Tablo günümüzde Avusturya Viyana’da bulunan Belvedere Galerisi’nde görülebiliyor.
İspanyol ressam Pablo Picasso’nun İspanya İç Savaşı sırasında Nazi Almanyası tarafından bombalanan Guernica şehrini anlatıyor. Kübizm akımının öncülerinden biri olan Picasso, bu tablosunu yaklaşık 3 ay içerisinde tamamladı. Günümüzde en büyük savaş karşıtı tablo ve en politik tablo olarak kabul edilen Guernica, savaşın yıkıcı etkilerini ele alıyor. Ayrıca tabloda kullanılan her bir sembol, uluslararası niteliktedir; bu da eserin dünyadaki bütün savaş mağduru halkların dili olmasını sağlıyor. Guernica tablosu, ABD’nin New York kentinde bulunan Museum of Modern Art’ta (MoMA) sergileniyor.
Johannes ya da Jan Vermeer ismiyle bilinen 17. yüzyılda yaşamış Hollandalı bir ressama ait olan bu eser, Hollandalı Mona Lisa ya da kuzeyin Mona Lisa’sı diye de biliniyor. Tablodaki kadının, ressamın bir yakını ya da evindeki hizmetçisi olduğuna dair çeşitli söylentiler var. Bir ara tablodaki kadının ressamın öz kızı olduğu iddia ediliyordu ancak sonradan kızın yaşının tablonun yapıldığı zaman ile örtüşmediği ortaya çıktı.
Resmin deli dahisi olarak anılan, sıra dışı hayatıyla dikkat çeken Vincent Van Gogh’a ait olan Yıldızlı Gece’yi özellikle sosyal medyada mutlaka görmüşsünüzdür. Yıldızlı Gece tablosu, yaşadığı psikolojik sorunlar sebebiyle psikiyatri hastanesinde kalan Van Gogh’un hastanedeki odasından görülen Saint-Remy-de-Provence şehrinin düşsel bir yorumudur. Tablonun 25 Mayıs 1889‘da saat 04.40’ta yapıldığı biliniyor. Dünyanın en ünlü tabloları arasında bulunan Yıldızlı Gece tablosu, Museum of Modern Art’ta (MoMA) sergileniyor.
Norveçli ekspresyonist (dışavurumcu) ressam Edward Munch’ün doğanın çığlığını yansıttığı “Çığlık” tablosu, aynı zamanda sanatçının intihar duygularıyla ilişkilidir. Munch, bu tabloyu farklı boyalarla 4 kez yaptı. Tablo, daha sonra hem Wes Craven‘ın yönettiği “Çığlık” filmine hem de Doctor Who dizisindeki uzaylılara ilham olmuştur.
Sanatla yakından ilgisi olmayanların dahi bildiği Mona Lisa, dünyanın en ünlü tabloları arasında yer alıyor. 16. yy’da yapılan tablo, İtalyan ressam, mimar ve mühendis Leonardo di ser Piero da Vinci tarafından Rönenas Döneminde ortaya çıktı. Sfumato tekniği ile resmedilen tablodaki kadının yüzündeki ifade ve arka planda yer alan detaylar gizemini hala koruyor. Üzerine kitaplar, makaleler yazılan Mona Lisa’daki kadının Floransalı tüccar Francesco del Giocondo’nun karısı olduğu söyleniyor. Pek çok kez çalınan tablo, günümüzde Paris Louvre Müzesi‘nde kurşun geçirmez bir camın ardında sergileniyor.
Geç Ortaçağ İspanyası’nın en önemli ressamı olarak bilinen Diego Velazquez’in yaptığı bu tablo, en çok etkilenilen ve üzerine en çok konuşulan tablolardan biridir. İllüzyon duygusu yaratarak gizemli bir kompozisyon ortaya koyan bu eser, gerçek ve gerçek olmayanı sorgulatıyor. İlk bakışta kraliyet ailesinin bulunduğu odayı betimleyen bu eserin sol tarafında sanatçı kendisini de resmetmiş. Eser, günümüzde ise Madrid’de bulunan Prado Müzesi’nde sergileniyor.
Leonardo da Vinci’nin şifrelerle dolu tablolarından biri olan Son Akşam Yemeği, Hristiyan inanışına göre İsa’nın Romalı askerler tarafından tutuklanmasından bir gün önce havarileriyle birlikte yediği son akşam yemeğini betimler. Bu yemekte İsa Mesih, kendisine ihanet edenlerden haberdar olduğunu belirtince havarilerin yüzünde şaşkınlık beliriyor. Eser, tam da bu anı yansıtıyor.
Manzara resimlerine yeni bir bakış açısı getiren Amerikalı ressam Grant Wood’un 1930’da yaptığı American Gothic tablosuyla dünya çapında bir üne kavuşmuştur. ABD’nin Lowa eyaletinin Eldon kentinde dolaşırken rastladığı bir evi resmeden Wood, o evin içinde yaşayan kişileri hayal edip onları evin önünde çizmiştir. Bu tabloda kendi kız kardeşini ve dişçisini resmeden Wood, American Gothic tablosuyla “Bölgeciler” akımının yayılmasında önemli rol oynamıştır.
Sanatçının bu tabloda Amerika’nın diğer büyük kentlerindeki eğitimli kesimle Orta Amerika’daki bağnaz kesimi kıyaslayarak bir eleştiri getirdiği düşünülür. Öte yandan tablo, sanatçının Orta Amerika kültürünü kabul etmesinin bir sembolü olarak da değerlendirilir. Ne olursa olsun American Gothic tablosu, figürlerin belirsiz yüz ifadeleri ve genel temasıyla seyircisini düşündürür.
“Sanat için sanat” anlayışını benimseyerek resimde ahlaksal ve aşırı duygusal konulara karşı çıkan ressam James Abbott McNeill Whistler‘ın bir gün çizeceği model evine gelmeyince annesini resmetmiştir. Whistler, para sıkıntısı çektiği dönemde yaptığı bu esere başta “Gri ve Beyaz’la Düzenleme No:1” ismini verdi. Hatta bu eseri maddi sorunlarından ötürü rehin olarak vermek zorunda kaldı. Ancak resim sergi sergi dolaştı ve zamanla herkes tarafından beğenilen bir eser halini aldı. Tüm dünyada hala Anneler Günü hediyelerinde kullanılan ve hatırlanan bir resim olarak yaşamını sürdürdü.