Şöhreti ellerinin tersiyle ittiler

Önce genç bir oyuncu olarak tanımıştık onu sonra da kimi unutulmaz TV dizilerinin kahramanlarına sesini verdi. Türk tiyatrosunun duayenlerinden Zihni Küçümen'in kızı olan Oya Küçümen, 90'lı yıllarda da eşi Bora Ebeoğlu ile birlikte bir ikili oluşturup hala bir kuşağın dilinden düşmeyen şarkılar seslendirdi. Sonra da ortadan kayboldu.

Ta ki; bir kaç hafta önce Bebek Parkı'nda objektiflere takılana dek. 1998'den beri müzik dünyasından uzakta olan Küçümen elinde tutup sevdiği kedisiyle o pırıltılı dünyanın tüm karmaşasından uzakta son derece mutlu görünüyordu. Şöhreti elinin tersiyle itip kendi istediği gibi bir hayat yaşayan tek ünlü Küçümen değil kuşkusuz...

Reklam
Reklam

Yaptığı işle tanınmasına milyonlarca hayran edinmesine karşın bu dünyayı kesin olarak terk eden ya da sadece yaptığı işle gündeme gelmeyi tercih eden ünlüler de var kuşkusuz. İşte şöhretin sunduğu pırıltılı dünyanın gözlerini kamaştırmasına izin vermeyen ünlüler.


Oya Küçümen ve Bora Ebeoğlu, 90'ların sevilen ikililerindendi.


Yeşilçam'ın en ünlü çocuk yıldızlarından biri olan Zeynep Değirmencioğlu ya da tarihe geçen adıyla Ayşecik de şöhretinin zirvesindeyken mesleğe veda edenlerden.


Dönemin futbolcularından Serkan Acar ile evlenen Değirmencioğlu sinemadan uzaklaşıp emlakçılık yapmaya başladı.



Değirmencioğlu, kameraların önünden uzaklaşıp sıradan bir insan gibi yaşamaya başladı.


Bir zamanlar podyumların en çılgın mankeniydi Toktay. Özel hayatını bile kameraların, objektiflerin önünde yaşardı. Ama bir gün hayatının aşkı, işadamı Ali Rıza Özderici ile tanıştı ve yaşam onun için başka bir dönemece girdi.


İlk sürpriz Toktay'ın evlenmesi oldu. Sonra da ilk bebeğini dünyaya getirdi.


Bir ara Umre'ye de giden Toktay, ışıltılı dünyanın çok uzağında mütevazı bir hayat sürdürüyor.

Reklam
Reklam

Eşi ve oğluyla parklarda oynuyor. Bir zamanlar magazin basınını peşinden koşturan bir ünlü olması dışında milyonlarca anneden hiçbir farkı yok.


Toktay, yakında ikinci bebeğini kucağına alacak.


1980'lerin başında eEşi Nur Yoldaş'ın seslendirdiği Sultan-ı Yegah 45'liğiyle Türk müziğinde çığır açan besteci ve aranjör Yoldaş, başarısına ve şöhretine rağmen Büyükada'da fundalıkların arasında münzevi bir hayat yaşamaya başladı.


Daha sonra İstanbul'a getirildi ama büyük kentte daha fazla kalamadı. Tekrar Büyükada'ya kaçtı.


Yapayalnız ve yoksul bir hayat sürdürdü. Uzun bir süre sonra İstanbul'a döndü.


Dünya üzerinde yaşamış en güzel kadın olarak Guinnes Rekorlar Kitabı'na da giren Greta Garbo, sinemanın efsane yıldızlarından biriydi. Sinema tarihine soğuk sarışın olarak damgasını vuran Garbo, bir çok unutulmaz filmde rol aldı.


1941'de son filmi İki Yüzlü Kadın'ı çevirdiğinde sadece 36 yaşındaydı. Bu onun kamera karşısına geçtiği son film oldu.


Garbo inzivaya çekildi ve öldüğü 1990 yılına kadar da çevresindeki gizem perdesini hiç kaldırmadan gözlerden uzak yaşadı.



Hollywood'un en başarılı genç kuşak aktörlerinden biriydi. Geleceği daha da parlak görülüyordu. Ama o aniden bir karar verdi ve aktörlüğe veda edeceğini açıkladı.

Reklam
Reklam

Phoenix bundan böyle kariyerini müzik alanında sürdürmeye karar vermişti. Milyar dolarlık malikanesinden bile taşındı.


Ünlü aktör en son objektiflerin önüne çıktığında o temiz yüzlü görüntüsünün yerinde yeller esiyordu


Hollywood'un bir dönemine damga vuran romantik prenses Doris Day de artık kameralar önünde yaşamayı reddedenlerder.


Çok gerekmedikçe kalabalık içine de çıkmayan ünlü yıldız tek oğlu Terry'yi 2004 yılında kanserden kaybettikten sonra deyim yerindeyse hayata küstü.

1950 ve 60'ların gözde yıldızı olan Doris Day, Alfred Hitchcock'un Çok Şey bilen Adam filminde söylediği Que Sera Sera şarkısının yanısıra Julie, Yastık Sohbetleriy, Kalamiti Jane'in de aralarında bulunduğu bir çok unutulmaz filmde canlandırdığı karakterlerle sinemanın unutulmazları arasına girmişti. Doğum adı Doris Mary Ann Von Kappelhoff olan Doris Day, bundan böyle gerçek soyadı olan Kappelhoff ve takma adı olan Clara adıyla anılmak istiyor.


Day artık bir döneme damga vurmuş bir ünlü değil sıradan bir kadın gibi görünüyor.

Reklam
Reklam

Ülkemizde Gönülçelen adıyla çevrilen The Catcher in the Rye adlı romanıyla tanınan Jerome David Salinger edebiyat tarihinin en gizemli yazarlarından bir


Müzik tarihine damga vuran gruplardan Pink Floyd'un kurucularından olan Barrett, yaptığı işten tatmin olamadığı için gruptan ayrıldı. Önce solo kariyer şansını denedi sonra başka bir grupla çalışmayı... Ama bir kaç denemeden sonra bunu da bıraktı.


Bir süre Londra'da bir otel odasında yaşadı. Parası bittiğinde de Londra'dan annesinin evine 50 millik yolu yürüyerek katetti.


Syd Barrett, Cambridge'deki evinde inziva hayatı sürdürüyordu ve resim yapmaya devam ediyordu. 7 Temmuz 2006 günü 60 yaşında iken, Cambridge'deki evinde pankreas kanseri sonucu hayatını kaybetti.