İşte Ömer Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar:
Ermenistan ayağını denk alsın. Bu kabul edilemez. Azerbaycan’ın yanında Türkiye vardır. Ermenistan’ı bu tür saldırganlıklardan uzak durmaya çağırıyoruz. Srebrenista katliamının 25. yılına geldik. Bunun acısı hiç dinmedi. BM askerlerinin buradaki Boşnak masum insanları kendilerine sığındığı halde Sırp katillere teslim ettiler. Sadece Hollanda Yüksek Mahkemesi, verdiği kararda %10'unu sorumlu tuttu. O zaman Hollanda üniforması giyen askerler sorumludur. İnsanlığa karşı suçsuz kalmasın en derin örneğidir. Bu acıyı halen orada yaşayan Boşnak anneler mücadeleyi sürdürüyorlardı. Dünya buna gereken cevabı vermedi.
Avrupa'nın göbeğinde gerçekleştirilen bu soykırıma karşı gerekli cevap verilmedi. Maalesef bu konuda bir adım bile gidilmedi. Örneğin Libya'da Hafter güçlerine destek verildiği biliniyor. Hafter'in terk ettiği yerlerde mezarlar ortaya çıkıyor. Srebrenitsa katliamından sonra dünyanın bu konuda bir şey yapmadığının göstergesidir.
Sosyal medya hesaplarında, bir alışveriş sitesi üzerinden kaçırılmış çocukların pazarlandığına dair gündem oldu. Pek çok arkadaşımız bu konunun incelenmesi gerektiğini söylediler. Çocukların isimleri verilerek yüksek fiyatlara satılıyor. Birileri bunun istismar mekanizması olduğuna dair kanaate varmış. Güvenlik birimlerimiz bu konuyu inceleyecektir.
Avrupa'da kayıp çocuklar büyük bir yaradır. Serap hanımın hazırladığı rapora göre, kayıp mülteci çocuklar Almanya'da 11 binin üzerinde, Fransa'da 6 bin, İtalya'da 20 bine yakın, İsveç'te 4 bin 659 çocuk kayıp. Bunu defalarca sorduk. Bu kadar güçlü devletlerin bu kayıp çocukların nerede olduğunu bulamaması hiçbir şekilde kabul edilebilir değil. Bu çocuklar nasıl kayboluyor? Kimler tarafından kaçırılıyor? Herkesin kendi ülkesinde kayıp çocuklar için peşine düşmesi gerekir. Serap hanımın raporunu hepinizin incelemesini isterim.
Ayasofya 86 yıl sonra açıldı. Ezan, 16 Haziran 1950 yılında Menderes hükümeti tarafından özgürleştirilmişti. Geçmişte olduğu gibi cami olarak işlevini gerçekleştirmesi yönünde Cumhurbaşkanımız tarafından karar alınmış oldu. Türkiye kendi mülkiyetinde olan bir mekanın nasıl kullanacağına kendisi karar verir. Yabancı devletlerin eleştrileri var anlıyorum. Ama Türkiye içinden böyle eleştiriler çok yakışıksız. Fakat bunu tutup yabancı devletlerin argümanları üzerinden temellendirmenin yakışıksız olduğunu düşünüyorum.
Siyaseti bu kadar dogmatik ele alan yaklaşım olabilir mi? Bir başkası çıkmış Türkiye'nin laik olmadığının göstergesidir diyor. Bu nasıl bir laiklik anlayışıdır. Bu laiklik anlayışının geçmişte yaşanmadığının... Bu laikçilik, laik devlet anlayışına karşı bir tavırdır. 500 yıl boyunca cami olarak kullanılan bir mekanın 86 yıl olarak müze kullanıldıktan sonra tekrar camiye dönüştürülmesi nasıl laikliğe karşı bir durum olabilir. Bunlar ben karşıyım der başka bir şey söyler. Türkiye'nin egemenlik haklarını kullanmasına karşı bir tavırla sergiliyor. Bu toprakların tarihine saygısızlık deniyor. Bu toprakların alnı açıktır. Halen açık kiliselerimiz var. Bunlar devletimizin teminatı altındadır. Biz topraklarımız üzerindeki farklı dinlere ait mekanların, içinde Allah'ın adının anıldığı mekanların korunmasından büyük şeref duyarız.
Bu şekilde ibadet mekanı olarak açık olup, kültürel miras içinde olan yerler vardır. UNESCO'dakiler bilsinler; burasının evrensel mirasının korunmasında Türkiye her türlü işbirliğine açıktır. Ayasofya'nın tüm özellikleri korunacaktır. Yunanistan başkentine cami olmayan tek ülkedir. En son konuşması gereken onlardır.