Son dakika haberi: İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile CHP'li birçok üst düzey ismin katıldığı ve görüntüleri sosyal medyaya sızan toplantının yankıları sürerken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Habertürk ekranlarında Gazeteci Mehmet Akif Ersoy'un konuğu oldu.
İşte Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları:
"Programımız değişebilir, kurumsal yapımızda eksiklikler varsa parti tüzüğümüzü değiştirmemiz gerekebilir. İnsanlara gelince zaten hepimiz değişiyoruz. Sabit kalma şansımız da yok. Parti içindeki kuralların geleneceklerin tüzüğün ön gördüğü kurallar içerisinde elbette insanlar da değişebilir. Biz 100 yıllık partiyiz, lider partisi değiliz. Kurumsal kimliği olan bir partiyiz. Dünyanın en eski en köklü partilerinden biriyiz."
"Yenilenmeye ihtiyacımız var. Değişimi zaman gösterir. Partinin yenilenmeye ihtiyacı var. Tüzüğü alacağız değiştireceğiz. Yeni kurallar getirip, partililerin de şikayetlerini dikkate alarak partinin yenilenmesi. Elbette yenileneceğiz, neler yapılacağı konusunda karar alacağız. Kurultay için düğmeye basıldı. Mahallelerde delege seçimleri yapılıyor. 1 milyonu aşkın üye delegelerini seçiyor. Geçmişte nasıl genel başkanlar değiştiyse benzer şekilde değişir. Ben kimseye telefon açıp 'Bana oy ver' demem. Bunu dediğiniz zaman genel başkanlık yapamazsınız. "
"Geçen yerel seçimlerde başarı elde ettik. 11 büyükşehir belediye başkanlığı CHP tarafından yönetiliyor. Türkiye'nn nüfusunun yarısından fazlası. Eleştiriye saygım vardır. Kendi içimizde oturur tartışırız. Genel başkan değişim ihtiyacı olursa taban bunu hissettiği andan itibaren zaten bunun kuralları vardır. Kaptan gemiyi dalgalı denizde terk etmez limana yanaştırır. Bu da kurultaydır. Başka çaremiz yok zaten. Benim yaklaşımım yerel seçimlerden önce kurultayın yapılması. Hiç bir delegeyi seçmem, hiç bir il başkanını 'Şunu delege yap' demem. Bizim kendi kuralımızda genel başkan çok yukarıdadır. 'Şu delegeler buraya gelsin, bana oy versin' bizim geleneğimizde bu yok olmaz da zaten."
"Arkadaşlar 'Ben genel başkan olacağım' diyorsa alana çıkarlar, il il gezerler. Hiç bir kısıtlama olmaz özgürce çıkarlar, il başkanları toplantısında konuşmalar yaparlar. Daha bu süreç başlamadı. Seçim sonuçlarını yenilgi olarak görmüyorum. Kazanamadık. Bu konuda oturup sağ duyuyla irdelemek gerekiyor. Kazanamamızın birden çok nedeni var. Küçük köylerde veya kasabalarda oyumuz düşük. Biz buralara gitmemişiz yeteri kadar. Bu kusur bize ait. Buradaki yurttaşlar enflasyonu kentte yaşayan vatandaşa göre yeteri kadar hissetmemiş. Büyük kentlerin hemen hemen büyük kısmında zaten birinci partiyiz. "
"Biz sıradan bir seçim yapmadık. Makul demokratik ölçüler içinde bir seçim olmadı. Bütün bakanlar devletin bütün imkanlarıyla vatandaşlara gitti, bütün imkanları kullandı. Bir seçimin ahlaki temeller, hukuk üzerine inşa edilmesi lazım. 25 milyon insanın oy verdi, bunu yenilgi olarak tanımlayamazsınız. 25 milyon insan insan haklarından, demokrasiden yana oyunu kullanıyorsa demek ki orada bir umut vardır. Tabii ki başarı iktidar olmaktır. Demokratik olmayan ortam içinde seçim yapıldı, insan haklarına aykırı uygulamalar yapıldı. Yüzde 48 demokrasiden yana oy kullanırsa yenilgi olarak kabul edebilir misiniz? Vicdan bunu kabul eder mi? Otoriter bir yönetimde tüm olumsuz koşullara rağmen yüzde 48 oy almak çok güzel bir şey. "
"Sabah cep telefonuma gelen bir mesajla gördüm. Tamamını seyretmedim hala da seyretmedim. Gerek duymadım. Partiyi ilgilendiren partiyle ilgili bir konu. Sadece beni ilgilendirse baştan sona izlerdim. Partiye uzun yıllar emek veren arkadaşların yaptığı bir toplantı. Etik olarak rahatsız edici bazı uygulamalar vardı"
"Bu toplantıyı normal buluyor musunuz?" sorusuna "Hayır" yanıtını veren Kılıçdaroğlu "Ben normal bulmam da başkası normal bulabilir." dedi.
Toplantının ardından sürecin nasıl yürütüldüğü sorusuna da yanıt veren Kılıçdaroğlu, "Onu biz yönetiyoruz zaten. O konulara şimdi girmem. Parti için sorunları ekranlarda konuşmayı doğru bulmam. Parti içinde bir kişi genel başkanlığa adaysa bunun yolu ilkeleri bellidir, başımızın üstünde yeri vardır. Burada etik kurallara uyulması gerekiyor. (Toplantıya katılanlar hakkında) Disipline göndermek diye bir şey yok. Konuyu disiplin kuruluna sevk etmeyi düşünmüyorum. Olabilir bir araya gelebilirler, parti içindeki sorunlar çözülür ama televizyonda konuşulmaz" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu "Ülkenin bu kadar ciddi sorunu varken, insanlar perişan halde iken, ekonomi bu halde iken, zamlar almış başını gidiyorkan CHP'nin iç sorunlarının tartışma konusu olması beni rahatsız ediyor. Bu konuda bütün arkadaşlarımı uyardım. Elbette eleştirilerini dile getirebilirler. Parti içi tartışmaları toplumun önüne getirme kadar yanlış bir şey yok. Kurallar içinde mücadele edersiniz. Tekrarlandığında, kuralın dışına çıkıldığında gereğini yaparım. Her toplantının etik kurallar içinde yapılması lazım. Söylediğim odur." şeklinde konuştu.
"Partinin tüzüğü. hukuku, gelenekleri vardır. Tanju Özcan'ı parti yönetim kurulu yüksek disiplin kuruluna sevk etti. Yüksek Disiplin Kurulu '1 yıl süreyle ihraç ediyorum' dedi. Tanju Özcan'a kişisel olarak kırgınlığım yok ama parti olarak yapılan yanlış."
"Hayır. Biz bir aradayız arkadaşlar var. Durum değerlendirmesi yapılırken tek başıma değerlendirmem. Görüşmelerimi en son açıklarım arkadaşlar kendilerini daha rahat ifade edebilsinler diye. Kendimi hiç yalnız hissetmedim. Partinin güçlü bir dayanışma geleneği var"
"Var tabi. O protokolle ilgili konuşmam doğru değil. İki kişi arasında yapılan ve namusuna teslim edilen bir protokoldür. Benim konuşmam doğru değildir. İkimizin arasında özel bir protokol imzalandı. Kamuoyuna açık bir protokol değil. İkimizin namusuna teslim edilmiş bir protokoldür nokta. Yorum yapmam doğru değil. Faik Öztrak protokolü bilmiyor. Danışman dahil kimse bilmiyor. Sayın Özdağ ve Sayın Oğan'la ilgili yaptığım görüşmelerden diğer parti liderlerinin haberi vardı. Protokolden yoktu."
"Ona bakarız niye olmasın. Hiçbir zaman 'ben adayım demedim'. O günün koşullarda aday olmam istendi. İmzalar yapıldı aday oldum. Ben kimseye gidip 'Beni aday gösterin' demem, diyemem. Başka bir genel başkan adayı çıkarsa, partinin iyi yönetileceğinden, gelenekleri derinleştireceğinden, demokrasi kültürü geliştireceğinden, eleştirilere saygıyla bakacağından emin olunursa öyle bir aday çıkarsa elbette saygı duyarım."
"Yerel seçimleri kazanacağız. Hiç endişe etmeyin. Genel seçimlerde yalanlar, sahtekarlıklar, ahlaksızlıklar vardı. Bunlar olmasaydı biz kazanıyorduk zaten. Devletin bakanları devletin imkanlarıyla meydan meydan gezip aleyhimize konuşuyorsa, sahte videolar yapılıyorsa, devletin televizyonu bunu günlerce yayınlıyorsa Allah aşkına söyler misiniz bu ahlaklı bir şey mi? Bu seçimde oyu 35'e düştü. Birinci turda kazandı mı? Niye bunu tartışmıyoruz? Yüzde 49'lardan niye yüzde 35'e düştü? Erdoğan için bu başarı mı?"
"Levent Gültekin ile görüştüm tabii ki. Ben demişim ki, 'Türkiye battı çıkışı yok' falan. Orada ben Türkiye'nin içinde bulunduğu zor durumdan çıkmak için teknoloji, bilim konusunda neleri yapmamız gerekir, Akdeniz'deki doğal gazın nasıl çıkarılması gerekir, Erzurum'da özel merkez nasıl kurulabilir? Ben bunları düşünüyorum."
"Bu kadar zam yaptı? Kime yarıyor? Esnafa, çiftçiye, emekliye, sanayiciye yarıyor mu? Dolarla ihale alanların keyfine yarıyor. Dolarla fiyat garantisi verenlerin işine geliyor. Devlete dolarla borç verin oradan gelir alanların işine yarıyor. Yurt dışından kredi çekip de devletin hazinesini ona garanti edenlerin işine yarıyor. Şu anda iki Türkiye var. Bir sarayın Türkiyesi, iki vatandaşın Türkiyesi. Milletin Türkiyesine zam üstüne zam gelir. Vatandaş devletin güvenliğine oy verdi. Yalan kurgulu videolarla 'Türkiye elden gidiyor, oy verirseniz terör örgütüyle bunlar yan yana olacak' dediler. Gelsin şimdi seçim yapsınlar. Devleti tehlikeye sokan adam bizi devletin karşısına koydu. Niye gübre, soğan, mercimek, nohut, et, canlı hayvan ithal ediyoruz? Bunları niye biz üretmiyoruz. Toprağı niye küstürdünüz? Biz bunları konuşmak isterdik."